Responsive Ad Slot

Medya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Medya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ali Canip OLGUNLU, Milliyet'e 'Üç Mevsimlik Şehir' Tokat'ı Yazdı

Hiç yorum yok
Tokattan.net | Ali Canip OLGUNLU, Milliyet'e 'Üç Mevsimlik Şehir' Tokat'ı Yazdı
A
nadolu medeniyetleri, kültürü ve tasavvuf üzerine odaklanarak yaptığı çalışmalar ile tanınan Türkolog ve Yazar Ali Canip OLGUNLU, Milliyet gazetesindeki köşesinde "Üç mevsimlik şehir" başlığıyla beyaz zambaklar şehri Tokat'ı yazdı. OLGUNLU yazısında; "Zengin kültürel miras eserlerine sahip olan Tokat’ın mavi renkleri çoktur; aynı zamanda sufi kişilikleri ve dergâhlarıyla da ruhu kırmızı renkli bir şehirdir.." ifadelerine yer verdi.

Anadolu medeniyetleri, kültürü ve tasavvuf üzerine yaptığı çalışmalar ile tanınan Türkolog ve Yazar Ali Canip OLGUNLU, Türk basınının köklü gazetelerinden Milliyet'teki köşesinde Tokat'ın zengin tarihi ve kültürel yapısını yazdı.

3 Nisan 2022 tarihinde OLGUNLU'nun  Milliyet Gazetesi'nde "Üç mevsimlik şehir" başlığıyla yayınlanan köşe yazısının detayında şu ifadeler yer aldı;
Anadolu’nun hem mavisi hem de kırmızısını taşır bu şehir. Lale akla İstanbul’u, gül Isparta’yı getirir; Tokat ise beyaz zambaklar şehridir. Hacı Bektaş-ı Veli’ye göre “Âlimler konağı, şairler yurdu” Tokat ilklerin şehridir

Zengin kültürel miras eserlerine sahip olan Tokat’ın mavi renkleri çoktur; aynı zamanda sufi kişilikleri ve dergâhlarıyla da ruhu kırmızı renkli bir şehirdir. Anadolu’da bu iki sembol rengimizi en iyi taşıyan ve yansıtan nadir şehirlerdendir Tokat.

Hem dinî hem sivil hem askerî hem de ticari nitelikteki mimari eserleriyle Anadolu’nun en karakteristik şehirlerinden olan Tokat, su mimarisinin en önemli eserlerinden hamam ve çeşmelerle de süslüdür. Ulemalar ve şairler şehri olan Tokat’a Yeşilırmak hayat verir. Taşhan (ticari yapı), Şifahane (tıp medresesi), surlarıyla ayakta kalan Kale (askerî yapı), Ali Paşa Hamamı, Saat Kulesi, Mevlevihane, Latifoğlu Konağı ve daha onlarca kültürel miras eserleri kimi yerde yan yana kimi yerde ise iç içedir bu kadim şehirde.

Öte yandan ilkler şehridir. Anadolu’nun ilk astronomi ve matematik eğitimi ağırlıklı medresesi, Niksar’da Yağıbasan adıyla günümüze kadar bütün görkemiyle gelebilmiştir. Danişment Beyliği’nin başkenti Niksar olmakla birlikte bu ilim, irfan meşrepli beyliğin birçok eserini Tokat’ta görebilirsiniz. Anadolu’da sadece Tokat, Beylikler Dönemi’ni en iyi şekilde ifade eder. Günümüzde Bey Sokağı, Sulusokak olarak bilinen bölgeler, Danişmenliler’in, Osmanlılar’ın, Cenevizliler’in, Geç Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinin yüksek nitelikli eserleriyle bezenmiştir.

Tokat bir kara gümrüğü şehriydi. Samsun, Trabzon, İzmir gibi şehirlerde deniz gümrükleri olurdu Tokat, Antep, Urfa gibi şehirler ise İpek Yolu güzergâhından ötürü kara gümrüğüne sahip önemli menzil şehirleriydi. Cenevizliler’in dahi Tokat’ta ticaret için kullandıkları han, günümüze kadar gelebilmiştir. Sağlı sollu duran iki arslan armaları, Sulusokak Caddesi’ndeki bu hanın giriş kapısı üzerinde görülebilir. Bununla birlikte 12’nci yüzyılda varlıklı tüccarların hanlardan ziyade, konaklayacakları konaklar dahi bu şehirde vardır. Bir anlamda butik otellerin ilk örneklerinden biri Tokat’tadır ve İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından orijinaline yakın bir şekilde ziyarete açılmış durumdadır.

Topkapı Sarayı’na Niksar suyu

Tokat gerçek anlamda, nitelikte ve lezzette bir gurme şehridir. Sebze ve meyve cennetidir. Yaylalarının çiçek örtüsü hayvanlarını leziz yapar ki, bu Tokat kebabı olarak sofraları süsler. Elbette birçok Tokat yemeğini leziz kılan en önemli unsur, aynı anda birden fazla ana yemeğin odun ateşinde pişirilebildiği Tokat’a özgü fırındır. Bakırcılık, dokumacılık, yazmacılık ve özellikle ahşap oymacılığı ön plandadır. Latifoğlu Konağı’nın tavan göbeği ahşap süslemesi ahşap oyma sanatının şaheser örneklerindendir. 

Hacı Bektaş-ı Veli’ye göre “Âlimler konağı, şairler yurdu”dur; Evliya Çelebi’ye göre ise “Halkı zevk sahibi, iyi huylu, fakir dostu”dur. Hz. Mevlânâ, “Fîhi mâ Fîh” adlı eserinde Tokat’ı, âdeta cancağızlarına vasiyet eder: “Tokat’a gitmek gerek, çünkü Tokat’ta insan ve iklim mutedildi.” Tokat’ı boş bırakmayın, diye buyurmuşlardır. Son dört yıldan itibaren yürütülen çalışmalar nihayet bu yıl sonuçlandı ve Tokat Mevlevihanesi çok başarılı bir tadilatla yenilendi. Şahsımda Hz. Mevlânâ’nın vasiyetine boyun eğer ve bu yıl Konya’daki Mevlevi meşrepli canlar ile Tokat Mevlevileri ile sema ayin-i şerifi düzenlemek için hem çaba hem neşe hem de heyecan içindeyiz. 

Tokat’ın kasabaları en az Tokat kadar önemli eserlere sahiptir. Erbaa’da Horoztepe Höyüğü, Niksar’da Roma dönemi “arsenal”i (silah deposu), Danişmentlilerin başkenti olması münasebetiyle birçok kültürel miras ve elbette abıhayat suyu... Topkapı Sarayı’na Niksar suyu gönderilirdi. Mineral değerleri açısından âdeta müzelik bir sudur Niksar suyu. Zile ise Roma İmparatoru Sezar’ın Pontus kralı Mitridates’i yendikten sonra “Geldim, gördüm ve yendim” dediği yerdir. 

Beyaz zambaklar şehri

Sille ile Tokat arasındaki ticaret yolunda çanak ve çömlekler önemli bir üründü. Sille ve Tokat çanak çömlekleri, form açısından birbirlerine benzerlik gösterir. Sille’den Tokat’a doğru uzanan bu ticari güzergâh, yüzyıllar sonra “sille- tokat”, yani dövmek anlamında kullanıldığından anlam kaymasına uğramıştır. Halkbiliminin bütün içeriklerini taşıması ve yansıtması, kimliğini koruyan bir şehir dokusu ile mutfağı ve zengin bitki örtüsüyle Tokat, Anadolu’nun hem mavisi hem de kırmızısını taşıyan bir yerleşkedir. Lale deyince akla İstanbul gelir, gül deyince akla Isparta; zambak deyince ise akla Tokat gelmelidir. Beyaz zambaklar şehri olan Tokat’a artık yeni açılışı yapılan havaalanıyla çok yakınsınız.

Mavi gözlü dev adam Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, kurtuluş yolunda uğradığı Tokat’ta, önemli çalışmalar yaptığı ve kaldığı konak, müze olarak ziyaretinizi bekliyor. Öte yandan müze olarak inşa edilen ilk arkeoloji müzelerinden biri yine Tokat’tadır.

 

 Hasan AÇIKEL Tokattan.net
 Tokattan.net
 Milliyet.com.tr

Tokat'tan İstanbul'a Bir Başarı Hikayesi

Hiç yorum yok
Tokattan.net | Tokat'tan İstanbul'a Bir Başarı Hikayesi
T
okat Reşadiyeli ÖZMEN ailesinin Tokat'tan İstanbul'a uzanan başarı öyküsü "Gurur Fotoğrafı" spotuyla Takvim Gazetesinin manşetinde, "Bu kareden vali yardımcısı 1 doçent, 3 öğretmen çıktı." spotuyla Sabah Gazetesi'nde de yayınlandı. Ali ALTUNTAŞ tarafından nostaljik bir fotoğraftan yola çıkılarak hazırlanan haberin girişinde; "Tokatlı Esat Özmen, oğluna torunlarını okutmasını vasiyet etti. Salih Özmen de babasını dinledi. Şoförlük yaparak, peynir satarak evlatlarını üniversite gönderdi. Onların hepsi de bu emeğin hakkını verdi. Kimi vali yardımcısı, kimi doçent, kimi de öğretmendi..." ifadeleri yer aldı.

Ulusal düzeyde yayın yapan Takvim Gazetesi 14 Şubat 2022 tarihli baskısında; Tokat Reşadiyeli ÖZMEN ailesinin ve aile fertlerinin Tokat'ın Reşadiye İlçesi Nebişeyh Köyünden İstanbul'a uzanan başarı öyküsünü "Gurur Fotoğrafı" spotuyla manşetine taşıdı. Nostaljik bir fotoğraftan yola çıkılarak hazırlanan haber, Takvim Gazetesi ile birlikte geniş haliyle "Bu kareden vali yardımcısı 1 doçent, 3 öğretmen çıktı." spotuyla Sabah Gazetesinde de yayınlandı.

Sabah Gazetesi'nde Ali ALTUNTAŞ tarafından kaleme alınan haberin detayında şu ifadeler yer aldı;
Tokat'ın Nebişeyh Köyünde ilkokul mezunu olan Salih ve Seher Özmen (68)  çifti, içlerinde bir ömür boyu uhde olarak kalan okuna aşkını çocuklarına aşıladı. Baba Salih Özmen şoförlük yaparak, anne Seher Özmen ise ineklerinin sütünden yaptığı peynirleri satarak 5 çocuğuna üniversite okuttu. O çocukların hepsi şimdi devlet memuru oldu.

İstanbul Üniversitesi'nde bahçıvanlık yapan ve okuma yazma bilmeyen Büyükbaba Esat Özmen'de torunlarının okuyup memur olmalarını istedi. İlkokula giden torunlarıyla fotoğraf çektiren Büyükbaba; "Sizler okuyup büyük adam olunca, birde o zaman fotoğraf çekinelim, söz mü?" dedi. 36 yıl önce köy evinde çekilen o fotoğraftan bir vali yardımcısı, bir doçent doktor üçte öğretmen çıktı. Sözlerini tutan çocuklar yıllar sonra aynı fotoğraf karesini tekrar çekse de fotoğraftaki tek eksik bugünleri görmeye ömrü yetmeyen büyükbaba Esat Özmen oldu.

Tokat'ın Reşadiye İlçesi Nebişeyh Köyü'nde yaşayan Esat Özmen, yarım asır önce ailesini geçindirebilmek için İstanbul'a gitti. İstanbul Üniversitesi'nde bahçıvanlık yapan Özmen, maddi imkansızlıklar nedeniyle oğlu Salih'e (68) ancak ilkokulu okutabildi. Üniversitedeki hocaları gördükçe okumanın önemini daha çok anlayan Esat Özmen oğlu Salih'e "Ben seni okutamadım ama sen torunlarımı okutacaksın" dedi.

GERÇEKLEŞEN HAYALİNİ GÖRMEYE ÖMRÜ YETMEDİ 

Babası gibi kendisi de okuyamayan Salih Özmen, ilkokul mezunu olan eşi Seher Özmen ile birlikte tüm zorluklara göğüs gererek çocuklarını okuttu. Özmen çiftinin çocuklarından Halil (50) Kırklareli Anadolu Lisesi'nde öğretmen, Necmettin (47) Sabahattin Zaim Üniversitesi'nde Doç. Dr. , Mevlüt (44) Manisa vali yardımcısı, Erhan (44) Sultanbeyli İmam Hatip Lisesinde coğrafya öğretmeni ve Aslıhan (37) ise sosyal bilgiler öğretmeni oldu. Şuanda Manisa Vali Yardımcılığı görevini yürüten Mevlüt Özmen "Büyükbabam ve babaannemle birlikte ilkokula giderken bir fotoğraf çektirmiştik. Büyükbabam o zamanki yoksulluk nedeniyle ne kendisi okuyabilmiş ne de babamı okutabilmiş. Tek hayali bizlerin okuyup büyük adam olmamızdı. 36 yıl önce fotoğraf çekinirken 'bize okuyup büyük adam olduğunuzda yine fotoğraf çekinelim' demişti. Bizde ona söz vermiştik. Sözümüzü tutup hepimiz okuduk, kimimiz doktor kimimiz öğretmen olduk. Büyükbabam bizim üniversite zamanlarımızı gördü ama mesleğe geçtiğimizi görmedi, ömrü yetmedi. 36 yıl önceki çektirdiğimiz fotoğrafı tekrar çektirdik ama o karedeki tek eksik büyükbabam ve babaannem oldu. Bizi üzende bu oldu. Keşke bizim onlara verdiğimiz sözü tuttuğumuzu görselerdi" diye konuştu.

KÖYDE EKİN BİÇEREK, ŞEHİRDE SU SATARAK OKUDU

Çocukluk yıllarında annesinin ineklerin sütünü satarak babasının ise şoförlükten kazandığı parayla 5 çocuğu birden okuttuğunu belirten Vali Yardımcısı Mevlüt Özmen; "Bizleri okumamız yönünde hep büyükbabam yönlendirdi. Çünkü kendisi okuma yazma bilmiyordu. Babamda ilkokuldan sonra okuyamadığı için bizim hep okumamızı istedi. Biz yazları köyde ekin biçerek babama yardım ediyorduk. 90 yılların başında ise İstanbul'a taşındık. Burada da kardeşlerimle Beyazıt meydanında su sattık. Bu şekilde hem ailemize destek olup hem de okul harçlığımızı çıkarıyorduk. Yoksulluk içinde geçen bir öğrenim hayatının ardından çok şükür tüm kardeşler bir yerlere geldik."

"KÖYE YÜRÜYEREK GİTTİKLERİNİ DUYUNCA BABAMA OTOMOBİL ALDIM"

Artvin Yusufeli Kaymakamı olduktan sonra babasının emekli olabilmek için çalıştığı minibüsü satmak zorunda kaldığını belirten Manisa Vali Yardımcısı Mevlüt Özmen; "Babam ve annem bizim okuyup bugünlere gelmemizin asıl mimarlarıdır. Onlar çok yokluk çektiler ama bir gün bile herhangi birimize çalışıp bize destek olun demediler. Babam son zamanlarda emekli olabilmek için yolcu taşıdığı minibüsünü satmıştı. Annemi bir gün aradığımda araba bulamadıklarını ve ilçeden köye yaya olarak gittikleri söyledi. O an cümleler boğazıma dizildi. Hemen Yusufeli'nde 2005 model bir otomobil satın aldım. Babalar günü aynı zamanda babamın doğum günüydü. O gün arabanını anahtarını hediye paketi yaptırıp babama verdim. Babam o an çok şaşırdı ve "Oğlum neden otomobilinin anahtarını bana verdin" dedi. Bende babamı balkona çıkartıp "Baba bu anahtar beyaz arabanın, beyaz arabada senin" dedim. Babam o an çok duygulandı ve gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Daha sonra babamı ve annemi hacca gönderdim. Ne yapsam onların hakkını ödeyemem" dedi....

 Hasan AÇIKEL Tokattan.net
 Tokattan.net
 Sabah.com.tr

1936 Yılında Erbaa

Hiç yorum yok
Tokattan.net | 1936 Yılında Erbaa
T
ürk basınının köklü gazetelerinden biri olan Cumhuriyet, 15 Ağustos 1936 tarihli sayısında "Orta Anadolu’nun Mümbit Bir Kazası: Erbaa” başlığıyla 1939, 1942 ve 1943 depremleriyle yıkıma uğrayan ve yeniden yapılanan eski Erbaa'nın 1936 yılındaki sosyal, ekonomik ve spor yaşamına dair geniş bir habere yer veriyor. O dönem Erbaa'nın en önemli sorunu görülen olarak su problemine değinen gazete "Erbaa'nın su işi halledilecek olursa burası büsbütün inkişaf edilecektir." ifadelerini spottan okuyucusuna aktarıyor.

Erbaa'nın 1936 yılındaki nüfus sayısı ile başlayan haberde, yetiştirilen tarım ürünleri ve ederi, Erbaa'da spor yaşamı, Erbaa belediyesinin o dönem ki çalışmaları ve Erbaa'da iktisadi hayata dair detaylar yer alıyor. Erbaa'nın su problemine değinen gazete, ovadan susuzluk nedeniyle yeterli verim alınamadığını, sulu tarım için Kelkit ve Yeşilırmak’tan istifade edilmesini öneriyor.

Ayrıca, Erbaa'nın Kale köy Boğazkesen bölgesinde Kelkit ırmağı ile birleşen Yeşilırmak’ın Samsun Çarşamba'da döküldüğünü belirten dönemin Cumhuriyet Gazetesi Muhabiri, Hasan Uğurlu Barajının inşa edilmesiyle yapılabilen nakliyatların hayata geçirilmesi için öneride bulunmayı ihmal etmiyor.

Cumhuriyet Gazetesi'nin 15 Ağustos 1936 tarihli sayısının 6 sayfasında“ Orta Anadolu’nun Mümbit Bir Kazası: Erbaa ”  başlığıyla yayınlanan haberin içeriğinde şu ifadelere yer veriliyor;
Bin, bin beş yüz evli, 8–10 bin nüfuslu Erbaa kazası geniş ve mümbit bir ova üzerine kurulmuş, şark ve şimalden karayaka ve Karınca dağları ile cenubdan ufak tepeler ve yaylalarla muhat garbi Kelkit ırmağının takip ettiği ova ile açık, güzel bir kazadır.

Kelkit, Kale Köyünün Boğazkesen kısmında Yeşilırmak ile birleşerek Çarşambaya dökülür. Bu ırmağa Erbaa - Çarşamba arasında nakliyata müsait bir şekil verme imkânı vardır.

Erbaa’nın 160 köyü vardır. Bu köylerin içinde hava, su ve manzara itibariyle çok güzelleri olmakla beraber birkaç yüz sene evvelisi gibi kalanları da mevcuttur. Erbaa’da tütün, afyon, kendir, pamuk, hububat, çay ve ipek böceği yetiştirilmektedir. En büyük servet membaını tütün teşkil eder. Her sene asgari bir buçuk milyon kilo tütün yetiştirilir. Ve tütünden her sene 750 bin lira para girer. Tütünden başka afyon, kendir, pamuk ve zer’iyatı da mühim bir servet membaı olmakla beraber her nedense köylü afyon zer’iyatına fazla ehemmiyet vermekte, pamuğu da ancak kendi ihtiyacına göre yetiştirmektedir. Erbaa’nın bazı köylerinde ipek böceği yetiştiren köylüler mevcutsa da bu kısma da lazım gelen ehemmiyet verilmemektedir. Tababetle kullanılan (mahleb) de epeyce para getirmektedir. Bu işi de ehemmiyetsiz telakki etmemek lazım gelir. Yumurta, deri ve yapağı işi de epeyce bir yekun tekil eder. 

Bunlardan başka Amasya’nın (çiçekli bamyası) diye şöhret kazanan kuru bamya Erbaa’nın Zuday köyünde (Şimdilerde Alparslan Kasabası) yetişir ve Amasya’ya yakın olan Teke nahiyesinde ve köylerinde yetişen misket elması Amasya’ya şöhret kazandıran elmadır.

Son zamanlarda Mercimek Köyü ve civarında bağcılığa fazlaca ehemmiyet verilmektedir. Kısaca diyebiliriz ki Erbaa’da yetişmeyen ve yetişmeyecek olan hiçbir mahsul yoktur. Fakat suyun azlığı bu mahsullerin de noksanlığını intaç etmektedir. Eğer Erbaa’yı ve susuz olan köylerini Kelkit ve Yeşilırmak’tan istifade ederek sulama imkanı hasıl olsa bu mümbit arazi bir Mısır olur.

Erbaa’nın suya ihtiyacı olduğu kadar temizlik ve yola da çok büyük ihtiyacı vardır. Çok sıcak olan bu muhitte yağmursuz mevsimler bunaltıcı bir kuraklık yapar ve bu kuraklık, zaten bakımsız ve az temizlenen Erbaa’yı toza boğar. Yağmurlu mevsimlerde ise, kaldırımsız sokaklar geçilmeyecek bir hale gelir. 

Bu zengin toprakların suya, temizliğe ve bakıma çok ihtiyacı vardır. Biraz gayret ve biraz çalışmakla istenilen her şey elde edilebilir. Erbaa Belediyesinin, hiç olmazsa bundan sonra olsun fazla paraya mütevakkıf olmayan temizlik işlerine ehemmiyet vermesini dileriz. 

Erbaa'da Spor
Erbaa spor işleri, her yerde olduğu gibi, birkaç şahsın varlığına bağlıdır. Faaliyet devriyesi bu çalışkan kimselerin işleri icabı yazın Erbaa’da bulundukları müddete inhisar eder. Ondan sonra faaliyet durmasa bile yokluğunu hissettirecek kadar azdır.

Diğer Belediye İşleri
Şahsi bir teşebbüs sayesinde vücuda getirilmiş olan elektrik teşkilatının bir çok noksanları olmakla beraber takdire değer bir teşebbüs sayılabilir. Belediyenin şimdiye kadar yapamadığı elektrik işine bir kaç zengin yardım etmiş olsa, daha istifadeli bir şekle sokulabilir ve Erbaa bugün ki yarı karanlık vaziyetinden biraz daha aydınlığa kavuşmuş olur.

İtfaiye Belediyenin başaracağı işlerin en ön safında bulunması icap eden işlerden biridir. Zira, kerpiç ve tahtadan yapılmış ve yapılmakta bulunan Erbaa evlerinin ve Erbaa’nın sigortası ancak bu teşkilatın esaslı ve işe yarar bir hale getirilmesiyle kabildir. bu teşkilattan da istifade ciheti gene bol suya bağlıdır. 

İktisadi Hayat
1935 rökoltesinin iyi fiyatla satılması Erbaa’da tütün ekimiyle uğraşan köylüyü ve halkı, bu sene daha fazla tütün ekmeye teşvik etmiştir. Geçen sene 6300 küsür zürradan ibaret olan ekisi miktarı bu sene 9500 -10,000 zürraa kadar yükselmiştir. Yetişecek tütün miktarının üç buçuk milyon kilo olacağı tahmin edilmektedir. Yalnız ova ve ovaya yakın köylerde, bazı hastalıkların zuhur etmesi bu sene de Erbaa’da iyi tütün miktarını azaltacaktır. Havalar müsait gidip diğer kısımlar iyi kurursa ancak o zaman dip ve dip üstlerinin fenalığı pek zararı mucip olmayacaktır.

 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net
 Tokattan.net
  HaberErbaa.com

Lokman DAĞ, Tarihin Tanığı Tokat'ı Yazdı

Hiç yorum yok
Daha çok 360 TV'de yaptığı gezi programlarıyla tanınan muhabir, programcı ve yazar Lokman DAĞ, Akşam Gazetesi Seyahat ekinde "Tarihin tanığı bir kent: Tokat" başlıklı yazı kaleme aldı. Okuyucusuna Tokat'ın tarihi ve turistik mekanları hakkında bilgiler veren Lokman DAĞ yazısında; "Tokat benim için ayrı bir öneme sahip çünkü 2009’da vatani görevimi orada yaptım. Avucumun içi gibi bilirim. Tokat, şirin mi şirin, bir o kadar küçük ama doğası ile insanı kendine hayran bırakan bir yer." ifadelerine yer verdi.

  360 TV ekranlarında yayınlanan "Lokman Bizim Şehirde" isimli program ile tüm Türkiye’yi ve Anadoluyu karış karış gezen programcı, muhabir ve yazar Lokman DAĞ, Akşam Gazetesi Seyahat ekindeki köşesinde 21 Eylül 2017 Cumartesi günü "Tarihin tanığı bir kent: Tokat" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Tokat'ın tarihi ve turistik mekanları hakkında bilgiler veren DAĞ, yazısında şunları paylaştı;
"“Geldim, gördüm, yendim” hemen hemen herkes bilir bu sözü... Veni, vidi, vici...

Roma İmparatoru Jul Sezar’ın Basforof Kralı 2. Pharnake’ye karşı zafer kazanarak söylediği ve dünyaca ünlü bu sözü bilin bakalım nerede söylemiş? Tokat’ta bulunan Zile Kalesi’nden başka bir yer değil elbette... Her yıl binlerce turistin uğradığı güzel Tokat’ı acaba biz ne kadar biliyoruz. Doğasını, tarihini, hanlarını hamamlarını ve elbette şifalı mağarasını...

O zaman tur başlasın...

Çoğunuzun “Bu sözün Tokat’ta sözlendiğini bilmiyordum” dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü çevremde kime sorduysam bilemedi. Peki ben nereden biliyorum. Hemen söyleyeyim. Tokat benim için ayrı bir öneme sahip çünkü 2009’da vatani görevimi orada yaptım. Avucumun içi gibi bilirim. Tokat, şirin mi şirin, bir o kadar küçük ama doğası ile insanı kendine hayran bırakan bir yer. Şehir merkezine geldiğinizde küçük şirin yapılar karşılıyor sizi ama önceden söyleyeyim Tokat’ın birçok ilçesi merkezinden daha büyük gibi...

KARTAL YUVASI TOKAT KALESİ
Merkezde kafanızı yukarı doğru kaldırdığınızda ilk göreceğiniz yapı şüphesiz Tokat Kalesi, şehre hakim bir konumda ama çıkması bir hayli zor. “Görmeden de olmaz” dedik koyulduk yola. Tam olarak ne zaman yapıldığı bilinmese de en eski izlerin 5. ya da 6. yüzyıla ait olduğu belirtiliyor. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış kalenin önemi Malazgirt zaferinden sonra bir hayli artıyor. Surlar ve kale içindeki odalar ise zamanla inşa edilmiştir. Tam bir kartal yuvasını andırıyor...

TAŞHAN’DA ÇAY KEYFİ
17. yüzyılda yapıldığı belirtilen Taşhan, tarihi bir Osmanlı kervan sarayı... Anadolu’nun en büyük hanlarında biri olma özelliğini taşıyor. İçinde el işçiliği ve yöresel üzünlerin yapılıp satıldığı iki katlı güzel bir yer. Özellikle Tokat’a özgü taş baskı yazmaların satıldığı hanı görmeden gitmek olmazdı doğrusu. İçindeki kafeden güzel bir çay içtikten sonra doğru Ballıca Mağaralarına...

BALLICA MAĞARALARI

UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınan Ballıca Mağarası tam bir doğa harikası. Bu güzel mağaranın en az 4 milyon yılda oluştuğu tahmin ediliyor. Pazar İlçesi Ballıca Köyü’nde bulunan mağara 1995 yılında turizme açıldı. Deniz seviyesinden 1085 metre yükseklikte olan mağaranın ziyaretçileri arasında KOHA ve astım hasları bulunuyor. Şifa arayan hastalar mağarada yaklaşık 3-4 saat vakit geçirip bol oksijen alarak şifa bulmaya çalışıyor.

ZİLE KALESİ’NE ZİYARETÇİ AKINI
Zile İlçesi’nde bulunan tarihi kalenin son zamanlarda ziyaretçi akınına uğramasının belki de en önemli nedenlerinden biri şüphesiz Sezar’ın o dünyaca ünlü “veni, vidi, vici” yani geldim, gördüm, yendim sözü. Kalenin antik çağlarda yapıldığı biliniyor, bir höyüğün üzerine inşa edilmiş akropol özelliğine sahip Roma Kalesi’dir... İlçe merkezinin tam orasında bulunur. Kale içinde işlevini yitirmiş bir saat kulesi ve diğer kalıntıları görmek mümkün... Kesinlikle gezilip, görülmesi gereken yerlerden birisi...

DOĞANIN ARMAĞANI
Reşadiye İlçesi’nin Yolüstü Köyü’ne 3 kilometre uzaklıkta tam bir doğa harikası gölün suyu tatlıdır. Huzur arayanlar için ideal bir yer. Doğa ile kucaklaşacağınız fevkalade bir manzara. Ayrıca balık severlerin de uğrak mekanı çünkü gölde kızılkanat balıkları yaşamakta... Yeşil ve mavinin buluşma noktası... 

Selçuklu döneminden kalan önemli eserlerden biridir Hıdırlık Köprüsü... 1250 yılında kalma, kenti ikiye bölen Yeşil Irmak üzerinde dimdik kitabesi ile ayakta duran bir abide... Rivayet odur ki, Alaaddin Keykubat’ın 3 torunu tarafından devlet yönetildiği zaman yapıldığı söyleniyor. Tam karşısından onu ve yeşil ırmağı seyretmek paha biçilmez...

Hep gezdik birazda lezzetlerinden bahsedeyim. Tokat’ta en önemli lezzetlerinin başında asma yaprağı ile yapılan sarmaları gelir. Ama benim favorim elbette Tokat Kebabı... Bir de hiç unutmadığım bir lezzet var. Tokat merkezde fırınlarda yapılan o sıcacık cevizli ekmekler yöre halkı “Yoğurtmaç” diyordu. Mis kokusu hala burnumda, lezzeti damağımda...

Tekrar görüşmek dileğiyle Tokat..."

 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net
 Tokattan.net
 Aksam.com.tr

Yavuz DONAT, Tokat'ı Yazdı

1 yorum
Türk basının duayen kalemlerinden Usta gazeteci ve Sabah Gazetesi Köşe Yazarı Yavuz DONAT, Tokat'tan Gazeteci Kemal ÖZDİLEK’in daveti üzerine gerçekleştirdiği Tokat ziyareti sonrası 3 gün boyuncu Sabah Gazetesindeki köşesini Tokat’a dair izlenimlerine ayırdı. Usta gazeteci DONAT, daha önce Ballıca mağarasında şifa bulan KOAH hastası bir dostuyla arasında geçen diyaloğunu kaleme aldığı köşe yazısı sonrası Ballıca Mağarasını, asma yaprağını, tarihi mekanlarını, hamamlarını, DİMES'i, el baskısı yazmalarını, Zile'yi ve Havalanını kaleme aldı.


  Türk basının duayen kalemlerinden Usta gazeteci ve Sabah Gazetesi Köşe Yazarı Yavuz DONAT , 21 Şubat 2017 Salı günü Sabah gazetesindeki köşesinde Tokat’ın Pazar ilçesinde bulunan dünyanın en büyük ve en görkemli mağaralarından biri olan Ballıca mağarasında şifa bulan "Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı" (KOAH) hastası bir dostuyla arasında geçen diyaloğunu "Mağara" başlıklı bir yazısı paylaşmıştı.

Usta gazeteci Yavuz DONAT, Sabah Gazetesi Ankara Yayın Yönetmeni Osman ALTINIŞIK ile birlikte Tokat'tan Gazeteci Kemal ÖZDİLEK’in daveti üzerine 2 günlük ziyaret için kurban bayramı öncesi Tokat'a geldi. Tokat'ta tarihi ve turistik mekanları gezen ve incelemelerde bulunan Usta gazeteci DONAT, bayramın 2'inci gününden itibaren 3 gün boyuncu Sabah Gazetesindeki köşesini Tokat’a dair izlenimlerine ayırdı.

Usta gazeteci DONAT, 12 Ağustos 2019 Pazartesi günü Sabah gazetesindeki köşesinde "Bir Yazı Yazdık... Ve..." başlıklı ilk Tokat yazısında şunları paylaştı;

"Trabzon'daydık... Sürmene'de... 2017'de...
Cumhur Küçükali ile birlikte. Cumhur yıllardır hastaydı... Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH). Yürürken oflar, puflar, "Buharlı lokomotif gibi" ses çıkarırdı. Baktık iyileşmiş.

"Nasıl oldu" dedik... Anlattı:
 -Tokat'ın Pazar ilçesinde bir mağara olduğunu duydum... Ballıca'da.  Oraya gittim... 3 gün mağaraya girdim... Günde 3 saat kaldım.  Üçüncü gün sapasağlamdım... Oh, dünya varmış. Ruslar bile duymuşlar... Mağaraya gelmişler.  Yavuz Bey bunu yaz, sevaba girersin... Ben kurtuldum, Allah diğer KOAH'lıları da kurtarsın... Mağaraya gitsinler.

Cumhur'un anlattıklarını yazdık... 21 Şubat 2017...SABAH.
Sonra... Türkiye'nin her yerinden... Yurt dışından... Arayan arayana. Aradan 2.5 yıl geçti... Bizim yazı hâlâ "Dolaşımda." Ve... Tokat'tayız... Ballıca'da.

***

İnşallah
Ballıca'ya... Mağaraya... Tokat Valisi Ozan Balcı ile gittik.
Mağaranın girişinde dinlenilecek, çay içilecek, yemek yenecek bir "Mekân" var.
Burada... Bütün masalarda... "Bizim 2.5 yıl önce yazdığımız yazı." Ortalık... Ana baba günü.
Avrupa'dan... İzmir, Konya, Burdur, Adana, Ağrı, İzmir'den... Gelen gelene.
Mağaraya girdik.
Adana'dan Serhat Erdin... Babası Ferhat Erdin'i getirmiş.
- Ferhat... Bu mağarayı nereden duydun?
- Sizin yazınızdan... Babama çok iyi geldi.
Sonra... Babası söze girdi:
- Derdi veren Allah, dermanını da verecek inşallah.

***

Seda Sayan
Ballıca mağarasına giderken... Pazar ilçesinden geçerken... Bir lise gördük:
"Ayşe Ak... Seda Sayan Çok Programlı Anadolu Lisesi." Yanımızdakilere "Ne alaka" dedik.
Pazarlılar... Dediler ki:
- Seda Sayan Pazarlıdır...
Hemşerimizdir... Hayırseverdir...
Onu çok seviyoruz... Annesi adına okul yaptırdı.

***

Saklı Bahçe
Tokat... Dağların arasında bir çanak... "Saklı bahçe...
Cennet." Yeşilırmak ile Kelkit Çayı'nın "Beslediği" yedi büyük ova... Vali Ozan Balcı'nın söylemiyle:
- Tokat Türk tarımının parlayan yıldızı... Türkiye'yi besler... Milleti tarımla zenginleştireceğiz.

***

Sık Dişini...
Şehrin merkezinde gezerken...
Tarihi "Sık Dişini Helası" gördük.
Hela... Tarihi eser...
"Restorasyonu" sürüyor.
Az ilerisinde... Yine tarihi bir eser var... 14. yüzyılda yapılmış "Ulucami." Camiye doğru yürürken... Recai Yıldırım ile karşılaştık...
73 yaşında... 3 çocuk babası.
- Recai Bey halin nicedir?... Tokat ne âlemde?
- Cennette yaşıyoruz... Ama ne acıdır ki kıymetini bilmiyoruz.

***

Rüyası... "Polis Olmak"
Yazmacılar Çarşısı... Renk renk, çeşit çeşit yazma... El baskısı.
Dükkânın kapısında bir genç kız.
Üniversite öğrencisi... "Gıda mühendisliği" okuyor... Tatilde, harçlığını çıkarmak için çalışıyor.
Ve... Üniversiteyi bitirince... "Polis olmak istiyor." Hoşumuza gitti... Birlikte fotoğraf çektirdik.
Yarın... Tokat notlarına devam. 

Usta gazeteci DONAT, 13 Ağustos 2019 Salı günü Sabah gazetesindeki köşesinde “İşimiz... İş Yapmak” başlıklı 2.'inci Tokat yazısında şunları paylaştı;

Vali Ozan Balcı'nın söylemiyle... Tokat, bir "Saklı bahçe...
Saklı cennet... Hazine." "Ortak aklın" hâkim olduğu bir şehir.
Vali, belediye başkanı, üniversite, bürokrasi, STK, esnaf, muhtar, öğretmen... "Bir bütün... Sürtüşme, çekişme, kavga yok." Vali Ozan Balcı "İşimiz iş yapmak" diyor.
Tokat... "Çalışıyor... Üretiyor... Yükseliyor."

***

Görmelisiniz
Tokat'ta... "Narenciye dışında" her şey yetişiyor.
Armut, elma, şeftali, üzüm, ceviz, patlıcan, domates, biber.
Kiraz... Hollanda'ya gidiyor.
Meyve suyu fabrikasında (DİMES) 800 işçi çalışıyor.
Toprak verimli.
Tarım arazisi çok.
Tarih... Kültür... Doğa...
"Göze ve gönle hitap eden bir şehir." Tokat'ı görmemek...
"Eksiklik."

***

Müze Şehir
Gezdik... Her ilçe "Başka bir dünya."
Reşadiye... İstanbul'da... Ankara'da, İzmir'de... Hamamlardaki tellakların yüzde 80'i Reşadiyeli... Belki yüzde 90'ı.
Almus... Efsane güreşçi Hüseyin Akbaş'ın memleketi... Baraj gölünün balığı Japonya'ya ihraç ediliyor.
Erbaa... Yaprak, yaprak, yaprak...
Asma yaprağı... Meşhur.
Niksar... Danişmentlerin başkenti... Dünya kültür mirası listesinde.
Zile... Pekmezi meşhur... Ayrıca...
Zile'nin nohudu Çorum'a gider, leblebi olur.
Tokat... Merkeziyle, ilçeleriyle tam bir "Müze şehir."

***

Hamam
Tokat'a yolunuz düşerse... Mutlaka "Hamama" gitmelisiniz.
Hamam çok... Örneğin... Ali Paşa Hamamı... "1572 yılında" yapılmış...
"Pervane Hamamı" var... O da "Tarihi." Ali Paşa Hamamı sabah saat 5'te açılıyor... Gece 11'e kadar... "Kadınlar kısmı" da var.
Hamam... 28 lira.
Kese 12 lira... Masaj 10 lira.
Bahşiş... "Gönlünüzden ne koparsa."

***

Kamuoyu
Kâbe-i Mescit Mahallesi... Sulusokak Caddesi... "Tokat'ın merkezi... En canlı yeri." Ve... Esnafla... Seçim, siyaset, ekonomi sohbeti.
Osman Altınışık ve Tokat Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Kemal Özdilek ile birlikteyiz...
"Tokatlı konuştu, biz dinledik."
Yeni parti kurulup da ne olacak?...
Parti enflasyonu olacak...
Mevcut partiler uzlaşsınlar, sorunları çözsünler.
Hamdolsun geçinip gidiyoruz... Ama piyasa durgun... Canlanması şart.
Faizin düşmesi iyi oldu.
Emekli maaşı az.
Bazı belediye başkanları akrabalarını işe yerleştiriyor... Ayıp.
Kimse erken seçim lafı etmesin...
Herkes işine baksın.

***

Sığınmacılar
Sığınmacı... Var ama çok az... Suriyeliler'den söz ediyoruz.
Afganlar... Hayli fazla...
Ama onlar "Yerleşik... İş güç sahibi... Kimse onlara sığınmacı diye bakmıyor...
Artık Tokatlı olmuşlar." Anadolu Ajansı'nın Tokat muhabiri... "Afgan...
Seviliyor... Çalışkan...
Bizden biri."

***

Havaalanı
Olmazsa olmaz...
Şart... Büyük ihtiyaç.
İnşaatı devam ediyor.
Hedef...
"Haziran-2020'de açılacak." Aman gecikmesin.

***

Veni, Vidi, Vici
Roma İmparatoru Julius Sezar'ın "Geldim, gördüm, yendim" sözünü "Zile Kalesi'nde söylediğini biliyor muydunuz?" Tebrikler... Belediye "Veni, vidi, vici" sözü için "Marka tescil belgesi" almış.

***

Al Yazmalım
Tokat'ta... "Yazmacılar Çarşısı'nı" gezerken...
Esnaftan biri... Bize bir "Yazma" gösterdi.
-Türkan Şoray'ın "Al Yazmalım" filminde bağladığı yazma... İşte bu yazmanın aynısı.
Sonra... "Komşu yazmacı" söze girdi:
-Türkan Şoray'ı çok severiz...
Tokatlı'dır... Hemşerimizdir...
Gururumuzdur.
Sahi... Türkan Şoray... Tokatlı mı?
Yarın... Bayramın son günü ve Tokat'tan son notlar.

Usta gazeteci DONAT, 14 Ağustos 2019 Çarşamba günü Sabah gazetesindeki köşesinde “Bayram... Ve “Beyaz Sayfa” Beklentisi” başlıklı son Tokat yazısında ise şunları paylaştı;

Bugün... Kurban Bayramı'nın son günü... Yarın "Nerede kalmıştık?...
Rutin gündeme devam... Siyaset, ekonomi...
Kim, nerede, ne dedi?... Yüksek gerilim." Tokat'ta... Yol boyunca uğradığımız illerde... İlçelerde...
İnsanlarda, hep aynı beklenti:
Bayramdaki "Havanın...
Üslubun... Barış ve hoşgörü ikliminin... Kucaklayıcı dilin" devam etmesi.

***

Yolunuz Düşerse
Müzeyi mutlaka gezmelisiniz... 12 bin eser... Osmanlı küpleri... Sadaka taşı... 120 yıllık yorgan... Şehir arşivi...
İpek, el dokumaları.
Sultan 2. Mahmut'un "Saray sinileri Yozgat'ta yapılsın" diye verdiği ferman.
Müzeye giriş... Ücretsiz.
Müzeye ilgi... Yoğun... Günde 600- 700 kişi.
Müze müdürü Hasan Erdem anlattı...
Müzede "Ders yapılıyor." Üniversite öğrencileri de geliyorlar, ilköğretim öğrencileri de.

***

Tokat-2023
Vali Ozan Balcı "Tokat-2023" hedefinin, sloganını belirlemiş:
"Yükselen Türkiye'ye omuz vereceğiz." "Hedefe" ulaşmak için, kamu personeli "Yok... Hayır... Olmaz" sözcüklerini kullanmayacak.
Kimsede "Yorgunluk, bezginlik" olmayacak.
"İddia, uyum, uzlaşı, başarı" yükselen değer olacak.

***

Gazi Osman Paşa
Tokat... Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa'nın memleketi.
Nereye gitseniz "Onun adı" var.
Üniversite... Stadyum...
Lise... Bulvar... Meydan.
Müzede... Gazi Osman Paşa "Köşesi" bile mevcut.

***

İlle de Yaprak
Çarşıda... "Tokat'a ait" neler var, neler.
Örneğin... Çeşit çeşit pekmez.
Alıç pekmezi... Keçiboynuzu pekmezi... Dut, üzüm, kızılcık, kuşburnu pekmezi.
Ama... Çarşıda en çok satılan... "Asma yaprağı... Erbaa ilçesinden." Tokat'a gelip de "Yaprak almayan" yok.

***

Kitabın Başkenti
Tokat'ta... 40 kütüphane yapılıyor.
"Bebek kütüphanesi" bu ayın sonunda açılacak... Anne gelecek, bebeğine kitap okuyacak. İl genelinde...
"Kütüphanesiz okul" kalmayacak.
Hedef... "Tokat, akademik arenada, 5 yıl içinde, Türkiye'nin ilk 5 şehri arasında olacak." İnanıyoruz, olur.
Zira... Tokat'ta "Ortak aklı, birlik beraberliği, hedefe kilitlenmeyi" gördük.

***

Önce İnsan
Cami... Türbe... Çeşme... Bedesten... Hamam...
Kervansaray... Han... Medrese... O kadar çok ki.
Ama bütün bunları değerli kılan... "İnsan." Gülen yüzler... Selam vermeden geçmeyenler...
Dükkânına, çay içmeye davet edenler... "İşte Tokat."
Zile
İnsanları çalışkan... Uyanık... Ticarete yatkın... Pazarlık yapmakta usta. Tokat'ta... Yaygın bir söz var: "Kayserili'nin bavulunu aç, içinden mutlaka bir Zileli çıkar."

***

"El Baskısı".... Tokat Klasiği
Yabancı turist... Oldukça az. Yerli turist.. Eh... Fena değil... Otelimizin (Dedeman) önünde tur otobüsleri vardı. Tokat'a gelip de "El baskısı" tekstil ürünü almayan yok. Biz de aldık.

***

Tokat Kebabı
Tarif etmekle olmaz... Bir Tokat lokantası bulup, yemelisiniz.
Ama... "Tokat'ta yemenizi" tavsiye ederiz.
Şehirde "Tokat kebabı" yenilecek yer çok.
Birkaçını saymamızı ister misiniz?
Saklıbahçe... Yeşil Vadi... İşeri... Mollaoğlu...
Şehrazat... Beyaz Köşk.

***

Önemli
Tokat'ta sigara fabrikası vardı... "Tekel 2000" ile "Tokat" sigarası üretilirdi.
Fabrika kapandı... Yıkıldı.
"Arazisi" 455 bin metrekare.
Bu "Kıymetli arazi" ne olacak?
Tokatlı... Merak ediyor.
"Otobüs terminali" olabilir... Ya da "Uydu kent." "Güçlü bir irade" karar vermeli...
"Gecikmeden."

***

Proje "Hızır"
Tokat'ta 52 "Hızır takımı" var.
"Takımlar" ev ev geziyorlar.
"Garibanların... Zor durumda olanların" evlerini.
"Cumhurbaşkanı'nın, hükümetin, valinin selamı var" diyorlar.
"Tencere kaynıyor mu" diye soruyorlar.
"Ailenin" sorunlarını not ediyorlar.
Sorunlar "Beş gün içinde" çözülüyor.
Güzel bir uygulama.


 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net
 Tokattan.net
 Sabah.com.tr
 Tokatkulis.com

İlber ORTAYLI Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa'yı Yazdı

Hiç yorum yok
Tarihimizin derinlikli biçimde araştırılıp aktarılması, geniş halk kitlelerine sevdirilmesi, yurt içinde ve yurt dışında, başta akademik platformlar ve medya ortamı olmak üzere tüm kesimlerle paylaşılmasındaki katkılarıyla dünya çapında tanınan ünlü tarihçi, akademisyen Prof. Dr. İlber ORTAYLI, Hürriyet Gazetesindeki köşesinde Gazi Osman Paşa başlıklı bir yazı kaleme aldı. ORTAYLI, yazısında: “1960’lara kadar Gazi Osman Paşa isminin pek yaygın kullanıldığını söylemek mümkün değildir. Ancak 27 Mayıs devriminden sonra büyükşehirdeki semtlere, sokak ve okullara onun adı yaygın olarak verildi. Modern ordunun çağdaş eğimine, komutanlarının ve geleneksel savaş yeteneğinin temsilcisi olarak anılmaktadır. " ifadelerine yer verdi.

  Prof. Dr. İlber ORTAYLItarihimizin derinlikli biçimde araştırılıp aktarılması, geniş halk kitlelerine sevdirilmesi, yurt içinde ve yurt dışında, başta akademik platformlar ve medya ortamı olmak üzere tüm kesimlerle paylaşılmasındaki katkıları nedeniyle tarih dalında 2017 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülüne layık görüldü.

Akademik çalışmalarının yanı sıra Hürriyet Gazetesinde de haftalık yazılar kaleme alan Prof. Dr. İlber ORTAYLI,  gazetedeki köşesinde 1 Nisan 2018 Pazar günü Gazi Osman Paşa” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Prof. Dr. ORTAYLI, Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa'nın hayatına dair bilinmeyenlerle ilgili köşe yazısında şunları okuyucuya aktardı;
"TOKATLI Yağcıoğulları’nın tek erkek çocuğu olarak 1833’te doğdu. Ailecek İstanbul’a göç ettiler. Askerlik hayatına Beşiktaş Askeri Rüşdiyesi’nde küçük yaşta başladı. Osmanlı subay sınıfının yetiştirilmesi en geç ortaokul sıralarında başlar. Askerliği yüksek tahsille bağdaştırmak bu mesleğin talim yönünü ciddiye almamaktır.

TÜRK ORDUSUNA MAHSUS KARİYER
Mekteb-i Harbiye’yi 1853 yılında bitirdi. Erkân-ı Harb sınıfına kayrıldıysa da Kırım Harbi çıktığı için asteğmen rütbesiyle gittiği savaşta üsteğmenliğe yükseldi ve Kırım Savaşı sonrasında Erkân-ı Harb eğitimini tamamladı. Kadastro usulünde haritanın yeniden çizilmesi gibi teknik bir hizmette sivrildi. Zamanın ordularında görülmeyen münhasıran Türk ordusuna mahsus bir kariyer izlemiştir. Suriye’de başlayan ayaklanma sebebiyle Cebel-i Lübnan’da, 1866’da Girit İsyanı’nda adadaydı. Buralarda temayüz etti, yani başarılarıyla göze çarptı. Ardından Yemen’de tuğgeneralliğe (mirlivalığa) çıktı. İki yıl sonra Rumeli’dedir. Sancak dediğimiz Yenipazar tümen komutanı, İşkodra ve Bosna komutanlıkları, ardından tekrar Niş ve Vidin komutanlıkları ve Sırp prensliğinin 2 Temmuz 1876’da Osmanlı’ya savaş ilan etmesi dolayısıyla sıcak harbin kahramanlığına yükseldi. Rusya’nın var gücüyle ve komutanlarıyla destekliği Sırbistan’ı ve gönüllü müttefikleri üst üste yendi, asıl şöhreti burada kazandı.

SAVAŞLARI KAZANDI AĞIR KIŞA YENİLDİ
Osmanlı-Rus Savaşı 24 Nisan 1877’deki harp ilanıyla başladı. 7 Temmuz’da kendi kolordusuyla Plevne’ye ulaştı. Rus kuvvetleriyle yaptığı 3 Plevne Savaşı’nda da bu saldırıları kırdı. Ancak ağırlaşan kış şartları ve ikmal sistemindeki aksamalar dolayısıyla aralık ayında kuşatmayı yarma teşebbüsü kesintiye uğradı. Paşa yaralandı ve 40 bin kişilik kuvvet ağır kayıplar verdi. Bundan sonrası Osman Paşa’nın Plevne’de kazandığı gazilik unvanı ve mareşal olarak anılmasıdır.

ÇAR, SAYGISINDAN KILICINI ALMADI
Rusya’daki esaret hayatında her yerde büyük takdirle karşılandı. Balkan Slavları ve Rus ordu saflarında tecrübeli askerler onu keskin kararları kadar harp sanatı ve fennindeki ustalığını da kabul etmişlerdir. Çar II. Alexander esaretin başında onun kılıcını almadı, kendisine iade etti. Esaretin sonraki safhasında üstün askeri nişanlarla taltif edildi. Osmanlı-Rus Savaşı’nda Avrupa’nın entelektüelleri hatta Karl Marx ve Engels bile Rusya’ya karşıydılar. Nitekim bu savaşın sonunda Rusya’nın Ayastefanos Barışı’yla mühürlemek istediği galibiyeti Avrupa reddetti. 1878 Berlin Kongresi Rusya’nın ümitlerini kırdığı gibi yarı bağımsızlık kazanan Bulgaristan prensliğinin başbakanı Stambulof’un Alman-Avusturyacı politikası da Rusları çok hayal kırıklığına uğratmıştır. 

1881’de meşum suikastla hayatını kaybeden II. Alexander’ın yerine geçen III. Alexander Türkiye ile barışçıl bir politika gütmeyi tercih edecektir. Plevne Savaşı ve Erzurum cephesinde Türk askerlerinin dayanıklılığı, benzer niteliklere sahip Ruslarla olan savaşları ve mücadeledeki iki tarafın direnci, yabancı gözlemciler tarafından da belirtilmiştir. Bu savaş Rusya’ya bir kazanç getirmedi ve ta 1914’te Rusya Dışişleri Bakanı Sazonov’un İngiltere’ye güvenen muhafazakâr ve hayalperest saldırgan diplomasisine kadar da Kont Sergey Yulyeviç Vitte gibi aklı başında devlet adamları Türkiye ile Cihan Harbi’ne girmeyi aslında tasvip etmemişlerdir.

ABDULHAMİD’Cİ DE DARBECİ DE DEĞİLDİ
Gazi Osman Paşa saray müşiri olarak adeta II. Abdülhamid’in göz önündeydi. Sultan Abdülhamid’in Almanya ile askeri ittifak ve Alman heyetlerini celbetmesi dışarıya karşı bir gösteri politikasıdır. Abdülhamid, Almancı genç subayların tavrını tenkit ettiğinde gerçek komutanın Gazi Osman Paşa olduğunu belirtirdi. Gazi Osman Paşa, Sultan Abdühamid’ci değildi. Bazı politikalarını tenkit ettiği çok açıktır, fakat 1875 yılı darbesini hazırlayanları da tutmadığı biliniyor. Bundan tam 118 yıl evvel 5 Nisan’da vefat etti.

ADI 27 MAYIS’TAN SONRA YAYGINLAŞTI
1960’lara kadar Gazi Osman Paşa isminin pek yaygın kullanıldığını söylemek mümkün değildir. Ancak 27 Mayıs devriminden sonra büyükşehirdeki semtlere, sokak ve okullara onun adı yaygın olarak verildi. Modern ordunun çağdaş eğimine, komutanlarının ve geleneksel savaş yeteneğinin temsilcisi olarak anılmaktadır. 1878 yılı mart ayının sonunda da Rusya’da esaretten döndüğü vakit İstanbul halkı onu muhteşem bir tören ve nümayişle karşılamıştı. Bu tip siyasi kişilikler idarecilerin her zaman onlardan çekinmeye ve ihtiyatlı davranmaya adeta zorlar..."


 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net
 Tokattan.net
 Hurriyet.com.tr
 a24.com.tr

Saffet Emre TONGUÇ, Hürriyet'te Tokat’ı Yazdı

Hiç yorum yok
Tokattan.net | Saffet Emre TONGUÇ, Hürriyet'te Tokat’ı Yazdı
G
erek mesleki, gerek şahsi ilgisinden dolayı 100'e yakın ülkeye seyahat eden, Türkiye Turist Rehberleri Birliği tarafından 2005'te "Türkiye'nin En Çok Seyahat Eden Rehberi", 2006 yılında ise "Yılın Seyahat Yazarı" olarak ödüllendirilen Seyahat Yazarı, Fotoğrafçı, Rehber ve Sunucu Saffet Emre TONGUÇ, Hürriyet Gazetesinin Seyahat ekindeki köşesinde Yolunuz hiç Tokat'a düştü mü? başlıklı bir yazı kaleme aldı. TONGUÇ, yazısında: Eğer “Bir gün yolum düşerse görürüm” diye düşünüp şimdiye kadar hiç planlarınız arasına almadıysanız, hatanızdan hemen dönün derim. Tokat’ın sakladığı değerler, keşfetmeye değer." ifadelerine yer verdi.

Saffet Emre TONGUÇ, gerek mesleki, gerek şahsi ilgisinden dolayı 100'e yakın ülkeye seyahat etti. Türkiye Turist Rehberleri Birliği tarafından 2005'te "Türkiye'nin En Çok Seyahat Eden Rehberi" seçildi. 2006 yılında ise "Yılın Seyahat Yazarı" olarak ödüllendirildi. Hürriyet gazetesinin Seyahat ekinde ve Voyager dergisinde düzenli yazılar yazan TONGUÇ'un yazıları aynı zamanda Hillsider, Gezi Traveler, Boğaziçi, Maviology, Asklepios, Elit gibi yayınlarda da yer aldı.

Seyahat Yazarı, Fotoğrafçı, Rehber ve Sunucu Saffet Emre TONGUÇ, Hürriyet Gazetesinin Seyahat ekindeki köşesinde 3 Aralık 2017 Pazar günü “Yolunuz hiç Tokat'a düştü mü?” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

"Tokat’ın sakladığı değerler, keşfetmeye değer." ifadeleriyle birlikte Tokat'a dair ayrıntıları paylaşan TONGUÇ, köşe yazısında şunları okuyucuya aktardı;
Geçenlerde sosyal medyada bir espri konusu ilişti gözüme; euro ve dolardaki yükselişten yakınılarak “Türk gezginler Instagram’da anca Tokat’tan paylaşım yapar” deniyordu. Mevzu espriden ibaret olsa da biz Anadolu kentlerini fazla hafife alıyoruz galiba diye de düşünmeden edemedim. Tamda bu nedenle bu hafta da Tokat’ı yazmak istedim size. Eğer “Bir gün yolum düşerse görürüm” diye düşünüp şimdiye kadar hiç planlarınız arasına almadıysanız, hatanızdan hemen dönün derim. Tokat’ın sakladığı değerler, keşfetmeye değer.

Tokat Karadeniz ve Akdeniz arasındaki geçiş yolu üzerinde. Konumu nedeniyle geçmişte çok önemli bir kentmiş. Tarih sahnesine ilk olarak 7 bin yıl önce çıkmış. Hitit, Helen, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Tokat’ta yaşayan medeniyetlerden bazıları… Bu kültürel zenginlik şehrin dokusuna yansımış elbette ama maalesef takip edilecek somut izlerin çoğu bugüne ulaşamamış. Mevlana’nın Tokat’a gitmek gerek. Çünkü Tokat’ta insan ve iklim mutedil” dediği şehri, Evliya Çelebi öyle bir anlatmış ki okuyan tüm Tokatlıların gururunun okşanacağı kesin: 
Bu havası hoş şehrin dört tarafında bahçe ve bostanlar, içinden sular akar. Her bağında birer köşk, havuz, fıskiyeler ve çeşitli meyveler bulunur. Halk zevk ehlidir. Gariplerle dostturlar, kin tutmaz, hile bilmez, yumuşak huylu insanlardır. Cami, saray, köşk ve imaretleri o kadar sağlam ve güzel olur ki buralara girenler hayran olur. Bu eski ve tarihi şehir alimler konağı, fazıllar yurdu ve şairler yatağıdır.
Sezar’dan Kazıklı Voyvoda’ya
Tokat’ta 3 önemli kale var; ikisi tarihe damga vuran iki ayrı isimle anılıyor. M.S. 5. yüzyılda yapılan Tokat Kalesi şehirdeki en eski yapı. Drakula olarak bilinen bizim ise Kazıklı Voyvoda olarak andığımız, tarihin en acımasız yöneticilerinden 3. Vlad’ın (Tepeş) esir tutulduğu yer olmuş. Zile Kalesi ise 2100 yıl önce efsane imparator Jül Sezar’ın Pontus ordusu ile yaptığı savaştan büyük bir zaferle çıkışının tanığı. Sezar’ın kazandığı zafer sayesinde Roma, Anadolu’nun tek hâkimi olmuş. Sezar’ın asırlardır popülerliğinden hiçbir şey yitirmeyen o meşhur sözü söylediği yer de Zile olmuş: Veni, vidi, vici! Yani; geldim, gördüm, yendim! Savunma mimarisine ve taş yapılara meraklıysanız, Niksar Kalesi’ni de listenize alın.

Gök Medrese’de Tarihin İzleri
Tarihi 1277’ye dayanan Gök Medrese’nin içinde Tokat Müzesi var. Şehrin zengin kültürel geçmişine dair izleri görmek için ziyaret edilmeli. İçinde Eski Tunç Çağı’ndan Osmanlı’ya kadar uzanan geniş bir döneme ait eserler var. Mavi seramikler ve Roma İmparatoru Diocletian zamanında Hristiyan olduğu için öldürülen Aziz Christina’nın balmumundan yapılmış heykeli en dikkat çekici bölümler.

Yöresel El Sanatları Taş Han’da
Gök Medrese’yi gezdikten sonra hemen yanındaki görkemli Taş Han’da alın soluğu. Diğer adı Voyvoda Han, 1631 yılında yapılmış. 20. yüzyılın başına kadar Ermeni tüccarlar tarafından kullanılmış. Geçirdiği restorasyon ile yöresel el sanatlarına ev sahipliği yapan bir çarşıya dönüştürülmüş. Seyahatlerinizden anı ürünleri ile dönmeyi seviyorsanız, doğru adres.

Saat Kulesi’nin Parası Halktan 
Anadolu’daki tarihi saat kuleleri bulundukları şehirle simgeleşir; birçoğunun da özel bir hikâyesi vardır. Tokat’ın saat kulesi de özellikle gece ışıklarıyla hoş bir görüntü sergiliyor. 2. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yılı için 1902’de inşa edilmiş. 33 metrelik yüksekliğe sahip kule saray tarafından değil bizzat halktan toplanan paralarla yapılmış.

Tellakların Okulu Ali Paşa Hamamı
Tokat’ın hamamları ulusal üne sahip! Şehir merkezindeki meydanda yer alan 1572’den kalma tarihi Ali Paşa Hamamı, bence içlerinde en güzeli. Kurşun kubbesinden dışarıya taşan küçük pencereleriyle mimari açıdan öne çıkıyor. Bu hamamın bir özelliği de Türkiye’nin dört bir yanına yayılan Tokatlı tellakların mesleklerini öğrendikleri yer olması.

Görkemli Konaklar
Tokat, gurur kaynağı Gazi Osman Paşa’nın adını, 1992 yılında açılan üniversitesine ve şehrin en merkezi caddesine vermiş. Buraya kadar anlattığım Ali Paşa Hamamı, Gök Medrese, Taş Han bu caddenin üzerinde. Aynı güzergâhta bir önemli yapı daha var; 19. yüzyıldan kalma Latifoğlu Konağı. Üst kattaki erkekler ve kadınlar için ayrı ayrı yapılmış salonları ve araç-gereçle dolu mutfağı ilgi çekici, bir uğrayın derim.

Doğadaki Hazine Ballıca Mağarası 
Pazar ilçesinden Akdağ’a giden yolda yer alan Ballıca Mağarası, sadece Tokat’ın değil ülkemizin önemli doğal varlıklarından biri. Oluşum yönünden dünyanın en zengin ve en güzel mağaraları arasında kabul ediliyor. İçi; sarkıtlar, dikitler, sütunlar, damlataşlar ve damlataş havuzları, mağara gülleri ile soğan sarkıtlarıyla dolu. 684 metre uzunluğa ve 94 metre yüksekliğe sahip.

NE YENİR? 
Tokat’ın en meşhur yemeği kentle aynı adı taşıyan kebabı... Özelliği tüm malzemelerin Tokat’tın yerel ürünleri olması. Kullanılan et ve kuyruk yağı, bölgede yetiştirilen Karayaka koyunlarının 6-9 aylık erkek kuzularından alınıyor. Temel sebzeler patlıcan, biber ve domates; sadece mevsiminde kullanılıyor. O yüzden kışın şehre yolunuz düştüğünde arasanız da Tokat Kebabı bulamıyorsunuz. Tokat kebabının şişleri ve ocağı da özel…

Bat da Tokat mutfağının olmazsa olmazı. Sulu kıvamdaki bu yemek, Tokat’tın meşhur asma yaprakları eşliğinde yeniyor. Adını da yaprağın yemeğe batırılarak yenmesinden alıyor. Tokat’a gittiğinizde alınacaklar listenize; kiraz, üzüm, cevizli sucuk, salamura yaprak ve Zile pekmezini ekleyin. Çöreklerini ve simidini de tatmadan dönmeyin. ....

 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net
 Tokattan.net-Eyüp GÜR
 Hurriyet.com.tr
 Saffetemretonguc.com.tr

Erhan AFYONCU, 319 Yıl Önceki Tokat'taki Definecileri Yazdı

Hiç yorum yok
Milli Savunma Üniversitesi Rektörü, Sabah Gazetesi Köşe Yazarı ve Tarihçi Prof. Dr. Erhan AFYONCU, gazetedeki köşesinde Mersin'in Tarsus ilçesindeki esrarengiz kazıdan yola çıkarak önce Bulgaristan'da bulunan Filibe şehrindeki sonra 1698’de Tokat yakınlarındaki bir dağda “Rüyamda iki kral hazinesi buldum” diyerek yüzlerce kişinin katıldığı büyük bir define avını başlatan ancak bir netice çıkmayınca halkı ve devleti boşu boşuna uğraştırmaktan üç yıl kürek çekme cezası verilen definecilerin hikayesini "Definecilerin 319 yıl önce Tokat'ta dağı delmişti" başlıklığıyla bir yazı kaleme aldı.

  Milli Savunma Üniversitesi Rektörü, Sabah Gazetesi Köşe Yazarı ve Tarihçi Prof. Dr. Erhan AFYONCU, 12 Kasım 2017 Pazar günü Sabah gazetesindeki köşesinde Mersin'in Tarsus ilçesindeki esrarengiz kazıdan yola çıkarak önce Bulgaristan'da bulunan Filibe şehrindeki sonra 1698’de Tokat yakınlarındaki bir dağda “Rüyamda iki kral hazinesi buldum” diyerek yüzlerce kişinin katıldığı büyük bir define avını başlatan ancak bir netice çıkmayınca halkı ve devleti boşu boşuna uğraştırmaktan üç yıl kürek çekme cezası verilen definecilerin hikayesini "Definecilerin 319 yıl önce Tokat'ta dağı delmişti" başlıklığıyla bir yazı kaleme aldı.

Tarihçi Prof. Dr. Erhan AFYONCU,kaleme aldığı yazısında şu ifadeleri paylaştı;
"Mersin'in Tarsus ilçesinde esrarengiz kazı günlerce gündemi meşgul etti. Ne arandığını bilmiyoruz. Ancak tarihte de birçok defa kamuoyunun bütün dikkatlerini üzerine toplayacak şekilde günlerce define arandığı olmuştu.

DEFİNE ARAMAYA İZİN ŞARTI
Osmanlı Devleti'nde define aramak isteyenler, yönetimden izin almak zorundaydılar.
İzin alan defineciler, kazacakları bölgenin dışına çıkmamak şartıyla devlet görevlilerinin de katılımıyla kazı yaparlardı.

Gizlice veya tesadüfen define bulanlar, tespit edilirse hapsedilip, bulduklarına da el konulurdu.
İkinci Viyana Kuşatması öncesinde, Mart 1683'te bugün Bulgaristan'da bulunan Filibe'ye üç saatlik yerde Çırpan Pınarı isimli yerde define vardır diye, bir Filibeli padişaha iki defa dilekçe vermişti. Üçüncü teşebbüsünde belki doğru söylüyordur diye yanına adamlar verilip, gösterdiği yerde 20 gün boyunca 500'er kişiyle araştırma yapıldı. Ancak zerre kadar altın bulunamadı.

Dördüncü Mehmed Filibe'ye geldiği zaman defineci iki yıl kürek cezasına çarptırıldı. Ancak bir kişi daha aynı yerde define vardır, bir tarihte şeyhimle birlikte bu yere girdim diye geldi. Aklı başına gelsin diye sadrazamın çadırının önünde 140 sopa vuruldu.

YÜZLERCE TOKATLI DEFİNE ARADI
Bu define macerasının üzerinden 15 sene geçmişti ki, bu sefer Anadolu'nun önemli merkezlerinden Tokat'tan bir haber geldi. Dönem Viyana bozgunu yıllarıydı ve tahtta da Dördüncü Mehmed'in oğlu İkinci Mustafa vardı. Tokat'tan İstanbul'a gelen habere göre bir gayrimüslim Tokat yakınlarındaki bir dağda iki kâfir padişahının hazinesini rüyasında gördüğünü iddia ederek, ortalığı ayağa kaldırmıştı.

Osmanlı yönetimi İstanbul'dan bir baltacıyı Tokat'a gönderdi. Baltacı İsmail Ağa'nın nezaretinde 40 gün 50'şer taşçı, 100'er ırgat, gayrimüslimin hazinenin bulunduğu yerin kapısının, dağın kıblesi tarafında olduğunu haber verdiği için o tarafı kazdılar. Ancak bir şey bulunamadı. Bunun üzerine defineci dağın dört tarafında kapıları vardır demesiyle dağın dört tarafı günlerce kazıldı, kayalar kırıldı.

İş zıvanadan çıkınca Sivas Valisi İsmail Paşa duruma el koydu. Hatası olanları azarladıktan sonra padişah emri gereğince üç gün daha kazı yapılmasına emretti.

Bunun üzerine üç gün 10'ar taşçı, 30'ar ırgatla kazıya devam edildi. Daha sonra Tokat ahalisinden büyük bir kalabalıkla define arandı. Ancak hazine olabileceğine dair ize rastlanmadı. Bunun üzerine kazılardan vazgeçilmesi için ferman geldi.

Ancak defineci gördüğü rüya üzerine ısrar ve yeminlerle Tokat'ta bir zaviyenin bahçesinin içinde olan mezarının ortasında bir kazan altın ve dört köşesinde birer küp altın gömülü olduğunu iddia etti. Bunun üzerine o bina tahrip edilip, su çıkıncaya kadar kazıldı. Yine hazine olduğuna dair herhangi bir ize rastlanamadı. Hazine aramaktan vazgeçildi. Buna rağmen, meseleye nezaret eden İsmail Ağa, halktan konuyla ilgili isteklerde bulunmak kastıyla, define bulunması konusunda merkeze yanlış bilgi vererek, tekrar kazı yapılması için ferman alıp, halka baskı yaptı. Ahali ferman gereğince kazılara devam etti, ancak yine bir şey bulunamadı.

FERMANLA YASAKLANDI
Bu gelişmeler üzerine İsmail Ağa'nın ahaliye zulmünün önlenmesi hakkında emir verilmesi için Tokat Müftüsü Yusuf başta olmak üzere şehrin ileri gelen müderrisleri, şeyhleri, imamları, hatipleri, vaizleri ortak bir dilekçe kaleme alarak, İstanbul'a gönderdiler. Ayrıca Tokat Kadı vekili Salih de durumu anlatan bir dilekçe göndermişti.

Bunun üzerine merkezden İsmail Ağa'ya define aramaya son vermesi, definecinin kaçırılmaması ve halktan mal topladıysa bu durumun tahkik edilerek merkeze bildirilmesi istendi. Bu işleri ortaya atan gayrimüslim defineci ise Tersane zindanında üç yıl kürek çekmekle cezalandırıldı."


 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net
 Tokattan.net
 Sabah.com.tr
Okumadan Geçme
© Tüm hakları saklıdır
2016-2022 Tokattan.net