ir kişinin hayatı, aslında bir şehrin, bir toplumun ve o toplumun kültürünün hikayesidir. 1993 yılında vefat ettiğinde geriye, "Müdür Beyin Yeşil Kürkü" ve "Abum Abum" türküleri başta olmak üzere hem türkü, hem öykü, hem de fıkra olarak çok sayıda eser bırakan büyük ustayı tanıtmak için Facebook'ta “ÇAKIR USTA VE OĞULLARI SAYFASI” adıyla bir grup kuran Çakır Usta’nın torunu Kemal KAYA ile dedesi Çakır Usta ve yaşadığı döneme dair bir söyleşi yaptık...
Reşadiye yöresinin en önemli folklor potansiyelini oluşturan köylerin başında Büşürüm gelir. Reşadiye folklorunun büyük ismi Çakır Usta bu köydendir. Çakır Usta, hem sanatkâr kişiliği, meddahları andıran mukallitliği, hoş sohbeti, iyi birer usta olan çocuklarıyla unutulmayanlar arasındaki yerini almıştır.
1993 yılında öldüğünde geriye, hem türkü, hem öykü, hem de fıkra olarak çok sayıda eser bırakan büyük ustayı tanıtmak için Facebook'ta “ÇAKIR USTA VE OĞULLARI SAYFASI ” açan Çakır Usta’nın torunu Kemal KAYA ile dedesi Çakır Usta ve yaşadığı döneme dair yaptığımız söyleşi sizlerle...
Hasan AÇIKEL : Kemal Bey, öncelikle sizi tanıyalım kısaca…
Kemal KAYA : Çakır Usta'nın torunuyum, Saffet KAYA'nın oğluyum. 1975 Tokat, Reşadiye’de doğdum. İlk ve ortaokulu Büşürüm’de, lise Reşadiye Endüstri Meslek Lisesinde okudum. Eskişehir A.Ö.F. Kamu Yönetimi lisans bölümü mezunuyum. Şimdilerde bir fabrikada teknisyen olarak çalışıyorum.
Hasan AÇIKEL : Kemal Bey, sözü uzatmadan dedeniz Çakır Usta'yı sorsak size…
Kemal KAYA : Kısaca tanıtmamı isterseniz bence tek kelimeyle "Adamdı" O derim...1910 - 1993 arasında Tokat, Reşadiye, Büşürüm'de yaşamış. Çok küçük yaşlardan beri karadeniz yöresinde, özellikle; Tokat ilçeleri ve köyleri, Başçiftlik, Bereketli, Bozcalı, İskefsür köyleri, Ordu, Aybastı yöresinde mehterlik yapmıştır. Çaldığı ezgiler ve yakışıklılığıyla tüm yörenin aranılan zurnacısı olmuştur Çakır Usta. Sanatının yanı sıra edebi ve nükteliği bir kişiliği de sahiptir, Çakır Usta. Gerek güzel zurna çalması gerekse hoş sohbetiyle tüm yörede sevilen ve aranılan bir mehterdir. Dini bilgisiyle de imamlara taş çıkartırmış eyvallah:) O, gelmeyince gelin gitmek istemezmiş genç kızlar. Düğün tarihlerini çakır ustanın programına göre ayarlarlarmış.
Hasan AÇIKEL : Kemal Bey, dedeniz Çakır Usta ismi nerden gelir asıl adı Kamil KAYA bildiğimiz kadarıyla…
Kemal KAYA : Gözleri renkli olduğu için Çakır demişler… Çocukluktan beri o isimle anılmış. Sonraları meslekte ustalaşınca Çakır Usta demişler. Malum hala bazı fiziksel özellikleriyle özdeşleşmiş insanlar vardır : Örneğin, rahmetlik Kıvırcık Ali gibi…
Hasan AÇIKEL : Çocukluk derken Çakır Usta okur yazar bildiğimiz kadarıyla, okula gitmiş değil mi?
Kemal KAYA : Ortaokul yok, ilkokulu sorarsan onu da tam bilmiyorum ama okur-yazardı. Dedem okuma yazmayı birçok insanımız gibi askerde öğrenmiş. Daha sonra Büşürüm'de bir dönem muhtarlık yapmış.
Hasan AÇIKEL : Kemal Bey, dedeniz Çakır Usta’nın mehteranlığı nerden gelir, yani mesleğe nasıl başlamış?
Kemal KAYA : Sanat hayatı çok daha eskilere dayanıyor. Dedemin babasına Salih Usta derlermiş. O da mehtermiş. Yani küçük yaşlarda babasından öğrenip devam ettirmiş.
Hasan AÇIKEL : Kemal Bey, dedeniz Çakır Usta yaşadığı dönemde zor şartlarda yaptığı müziğiyle ön plana çıkmış değerli bir şahsiyet dersek….
Kemal KAYA : Ben, dedeme kısaca yaşadığı dönemin ve yörenin Tarkan'ı diyorum. Bunu da abartmıyorum. Hak ettiğini düşünüyorum. Gerçekten çok büyük emekler vermiş sanatı uğruna. Kimi zaman evinden günlerce ayrı kalmış, kimi zaman ailesini çoluğunu çocuğunu ihmal etmiş ama asla sanatından vazgeçmemiş. Sanatının yanında edebi kişiliği ve nükteli bir tarafının olması çok daha apayrı bir tat katmış ona.
Hasan AÇIKEL : Çoluk çocuk derken yöremize kazandırdığı meşhur bir türkü var; "Müdür Beyin Yeşil Kürkü", bir de onun anlatılagelen hikayesi var. Sizce yaşanılanlar Çakır ustanın gençliğinin özeti diyebilir miyiz?
Kemal KAYA : Türkünün hikayesini grupta çok paylaştım. Şimdi ona girmeden madem konuyu açtınız güzel de bir noktadan ve iyi bir bakış açısıyla... Bundan 60-70 yıl evvel hatta 90’lara kadar insanlarımızın en büyük eğlencesi düğünler ve haliyle davul-zurna idi. Zurnasız düğün olmazdı bildiğiniz gibi ve Çakır Usta o denli nam salmaya başlamış ki gelin olacak kızlar düğünümüze Çakır Usta gelmezse gelin gitmeyiz derlermiş. Dedemin programına göre düğünlerini ayarlar olmuşlar… O derece yani. O zamanlar sanatçıya yani mehterlere çok daha apayrı bir değer verilirmiş. Günümüzde her ne kadar başka sanat dalları popüler olsa da davul-zurnanın yeri başkadır, takdir edersiniz ki.
Hasan AÇIKEL : "Müdür Beyin Yeşil Kürkü", bu meşhur türkünün hikâyesini bir de sizden dinlesek…
Kemal KAYA : İlçemizin Bereketli Kasabası 1940'lı yıllarda bir nahiyedir. Ramazan ayı gelir, Ramazan davulu çalacak bir mehter aranır. Nahiyenin Amasya'lı müdürü, Büşürüm Köyü'nden Çakır Usta'yı Ramazan davulu çalmak üzere Bereketli'ye getirir. O zamanlar ramazan davullu-zurnalı çalınırmış.
Çakır Usta, o yıllarda oldukça gençtir. Zurnasından çıkan uzun havalar ve oyun havaları birbirini izler. Bu havalar gençleri sevdalandırır, yaşlıları efkarlandırır. Çakır Usta bu havaları çaladursun, bir genç kızın Çakır Usta'ya sevdalandığı söylentileri yayılmaya başlar. Bundan Çakır Usta'nın da haberi olduğu kabul edilir. Köyde başlayan bu söylentileri dindirmek için Nahiye Müdürü Çakır Usta'yı çağırtır ve köyüne geri gitmesini söyler. Bu olay üzerine Çakır Usta, günümüze kadar söylenegelen aşağıdaki türküyü yakar.
Hasan AÇIKEL : "Müdürün Beyin Yeşil Kürkü" türküsünün orjinal hali varsa elinizde…
Kemal KAYA : Bu arada müdürün yeşil değil de uzun kürkü derdi dedem;
“Müdürün uzun kürkü
Yeni çıktı bu türkü
Ne kızıyon kör müdür
Söylenecek bu türkü
Çağrılacak bu türkü
Aşma kırandan aşma
Yar seni tanıyorum
Her kırandan aşanı
Ben seni sanıyorum
Müdür beyin bacası
Şima ile kaynama
Gel git Çakırım gel git
Çamurları boylama
Amasyalı evrileceksin
Evrilip çevrileceksin
Şişman karınlı müdür
Kökünden devrileceksin
Şu Çakırın zurnası
Zuhurlukta ötüyor... (Sahura zuhurluk derlermiş)
Şişman karınlı müdür
Yeni kanun tutuyor
Çakır zurnaya vurdu
İmamlar geri durdu
Çaldı müdür davulu
Fitire sana kaldı
Şu Çakır'ın zurnası
Şima ile kaynama
Gel git Çakırım gel git
Çamurları boylama
Yanma da güzelim yanıyom ben
Mendil salla geliyom ben
Bir güzelin uğruna
Verem oldum, ölüyom ben.”
Hasan AÇIKEL : "Müdür Beyin Yeşil Kürkü" türküsünün hikâyesinde anlatıldığı gibi dedeniz, dilinde “Yanma da güzelim yanıyom ben”, yüreğinde sevda ile Büşürüm’e dönüyor ve babaannenizle evleniyor…
Kemal KAYA : Dedemin evlilik ilişkileri biraz derin. 3 evlilik yapmış iki eşinden çocukları var. Son eşinin hiç çocuğu olmamış. Eşleri öldükten sonra evlenmiş. İlk eşi Büşürüm’den Ali (KAYA) amcamın, 2. eşi Kuyucaklı babam Saffet (KAYA), Duran ve Meliha (KAYA)’nın annesidir.
Hasan AÇIKEL : O zaman türkülerden devam edelim, bir de “Abum abum” türküsü var, onu nasıl anlatırdı büyük usta...
Kemal KAYA : O türküde Ali (KAYA) amcamın emeği daha çoktur. Beraber yazmışlar.
“Yıl 1964. Tokat,Niksar ilçemizin Hatipli Köyünde orta boylu, kumral saçlı, siyah gözlü, güzel bir kız yaşamaktadır. Bu kız, daha küçük yaşlarda öğretmene varma özlemiyle yetiştirilmiştir.
Malum, öğretmenlik o zamanlar çok revaçta bir meslektir. Annesi, çocuğunu; ''A benim öğretmene layık kızım, seni öğretmene vereceğim...'' gibi sözlerle severek büyütmektedir.
Ancak, kız büyüyüp gelinlik çağına gelince köyün zenginlerinden birinin çobanlık yapan oğluna nişanlanır.
(Malum o zamanlar çok koyunu olmak zenginlik göstergesi) Aynı zamanda köyde öğretmen okulunu bitiren bir genç de bulunmaktadır. Kız, bu gence sevdalıdır. Bu sevda yüzünden nişanlısından ayrılır.
Fakat, bu kez de öğretmenin babası, oğlunu köy kızıyla evlendirmek istemez; çünkü, oğlunu şehir kızıyla evlendireceğine yemin etmiştir. İlk kısmeti çoban olan genç kız, ailesi tarafından aynı köyden bir başka çobanla evlendirilmek istenir. Düğün hazırlıkları başlar.Düğün günü gelir çatar. Kız başı yıkanır. Adet gereğince başı yıkanan kız, köyün çevresinde gezdirilir. Bu gezi sırasında gelinin mani söylemesi gerekir.
Kız, öğretmene sevdalı olduğu için mani yerine sevdasını şu türküyle dile getirir;
Hem söyler, hem de ağlar...
“Öğretmene varamadım
Naylon çorap giyemedim
Karyolada yatamadım
Abum abum gız abum... “
Bu hüzünlü ağlayıştan çok etkilenen ve aynı düğünün mehteri zurnacı Çakır Usta, aşağıdaki türküyü yakar. Türkü, Çakır Usta aracılığıyla çevre köylerde ve Tokat civarında söylenmeye başlar.”
Ali amcamdan da dinledim bu hikayeyi. O köyde (Hatipli) pek çalmazlar bu türküyü mehterler. Saygıdan olsa gerek…
Hasan AÇIKEL : "Müdür Beyin Yeşil Kürkü ve Abum abum” türkülerini birçok sanatçı söyledi. En son Zara potpori halinde söyledi bu türküleri. Dedenize veya ailenize türkülerden telif hakkı için bir ödeme yapıldı mı?
Kemal KAYA : Yok. Ben çocukken bir defa Tokat'tan ya da Reşadiye Halk Eğitim Müdürlüğünden kısa bir görüşme yapmışlardı köyde dedemle. Ne kadar kayıt altında bilmiyorum. Hatta uzun süre Ordu türküsü diye yazıldı. Şimdilerde Tokat türküsü deniliyor.
Hasan AÇIKEL : "Müdür Beyin Yeşil Kürkü ve Abum abum” türkülerinin telif hakkı için yasal bir başvurunuz oldu mu?
Kemal KAYA : Hayır böyle bir başvurumuz hiç olmadı.Malum bizimkiler halk sanatçısı böyle şeylere pek önem vermezler demeyeyim de uğraşmazlar bile:)
Hasan AÇIKEL : Telif hakkı için torunu olarak yasal bir başvuru yapsanız, en azından adı geçse…
Kemal KAYA : Olabilir, aslında. Düşündüm ben bunu fakat babamların müracaatı daha yerinde olurdu. Tokat'ta Davut ŞAHİN var bilirsiniz belki. O birazcık üzerine düştü konunun, süreç devam ediyor kanımca. Belki zaman bulur da ne yapmam gerektiğini tam olarak çözersem ben de müracaat edebilirim.
Hasan AÇIKEL : Peki Çakır Usta müziği ne zaman bıraktı?
Kemal KAYA : Ölümüne 3 yıl kalana kadar çalardı.1993 te öldü. Son 10 yılını çok aktif olarak geçirmedi. Daha seçici oldu gideceği düğünlerde. Malum yaşlılık…
Hasan AÇIKEL : Kemal Bey, dedeniz Çakır Ustadan sonra müziğe ailenizde devam edenler…
Kemal KAYA : Şu anda hayatta olan evlatları onun bıraktığı yerden sanatını en az onun kadar güzel icra etmektedirler ve baba mesleği olan mehterliği sürdürmektedirler. Torunları ben (Kemal) ve Kamil de davul çalarak bir nebze de olsa katkıda bulunmaktayız. Ali KAYA (zurna), Duran KAYA (davul), Saffet KAYA (davul, zurna, saz, söz), Meliha AYDIN (ses) ve ayrıca diğer torunları da halk müziği alanında çok yeteneklidirler. Özellikle; Hatice ve Zeynep'in de sesleri güzeldir. Onur'u gerek bilgisi gerekse sazı ve sözüyle yazmaya zaten gerek yok. Haydar AYDIN, Erdal AYDIN ve Serdar AYDIN da sazı ve sözüyle halk müziği dalında onun torunu olduğunu zaten ispatlamışlardır. Rahmetlik Rıza AYDIN eniştemiz de halk müziğimize büyük katkılar sağlamıştır.
Hasan AÇIKEL : Kemal Bey, müziğin dışında dedeniz Çakır Usta‘nın nüktedan kişiliğiyle anlatılan bir çok hikayesi var… Bunlardan sizin aklınıza gelen…
Kemal KAYA : Başçiftlik yöresinde geçen bir anısı var onu paylaşayım sizinle. Dedem sanatını layıkıyla icra etmesinin yanında ibadetini de ihmal etmezdi. Cumaları özellikle kaçırmamaya gayret ederdi. Yine Başçiftlik'te bir düğün çalıyorlar, cuma günü namaz saati gelmiş. Dedem de haliyle namaza durmuş. Dua ve sureleri içinden değil de biraz daha yüksek sesle okumaya gayret göstermiş. Yanındaki cemaatten rahatsız olanlar olmuş elbette.
Uyarmışlar dedemi: "Çakır Amca biraz daha içinden okusan şu duaları ve sureleri" demişler.
Tabi dedem de laf çok: "Hee içimden okuyum da koskoca Çakır Usta hiç bişey bilmiyo sadece ağzını yalandan oynatıp oynatıp duruyo" dersiniz demiş.
Hasan AÇIKEL : Kemal Bey, dedeniz Çakır Usta‘nın Başçiftlik’te İsmail amca ile geçen ilginç bir diyaloğu var, Mehmet NAMLI 'nın size anlattığı diyalog, onu da anlatırsanız…
Kemal KAYA : Bir düğünün güzel olup olmadığını en iyi, o düğünü çalan mehterler bilir...
Başçiftlikli İsmail amca diye birisi Çakır Usta'ya soruyor: Kamil Emmi düğünün iyisi nasıl oluyor? diye.
Kamil KAYA'da (Çakır Usta)
-"Kim Bahşişi çok verir, yemeğinde iyisini yedirirse düğünün iyisi o'dur" diye cevaplamış.
Yani doğru demiş dedem, nice zengin düğünü gördük; cimri, ne fakir düğünleri gördük; bolluk bereketli.
Hasan AÇIKEL : Facebook'ta açtığınız "Çakır Usta ve Oğulları sayfası" var, neden böyle bir sayfaya ihtiyaç duydunuz?
Kemal KAYA : Sizin de sanal dünyada gördüğünüz gibi binlerce sayfa var. Herkes istediği gibi gruplar ve sayfalar açıyor. Hem de abuk sabuk şeylere. Ben 2008 gibi facebook'a katıldım. O zamandan beri aktif olarak kullanıyorum. 2010 yılında bir gün arşivimdeki fotoğraf ve görüntülere bakıyordum. Birden düşündüm ve neden dedem, amcam ve babamlara ait bir sayfa yapmıyorum ki onların ne eksiği var diye geldi aklıma. Ayrıca geleceğe bir kayıt da bırakmak istedim onlarla ilgili. Grubun geçmiş bağlantılarına, fotoğraf ve videolarına bakarsanız geriye dönük buradaki harcadığım emeği görebilirsiniz. Ayrıca Başçiftlik’ten de görüntüler vardır arada:) Sağ olsun Onur Kaya'da çok destek verdi bana, yeğenim, yurtdışında olmasına rağmen...
Birçok arkadaşım yazı ve önerileriyle destek oldular. Onların sayesinde grubumuzun üye sayısı 2 binleri gördü. Çok da takip ediliyoruz. Birçok grup açılıp kapanmasına rağmen “ÇAKIR USTA VE OĞULLARI SAYFASI ” tüm yöremizin kültürel faaliyetlerini tanıtmaya ve değerlerimize sahip çıkmaya devam ediyor.
Destek veren herkese sonsuz teşekkürler...
Hasan AÇIKEL : Bize zaman ayırdığınız teşekkür ederiz, son sözleriniz...
Kemal KAYA : Sevda üzerine sözler söyledi;
“yanma da güzelim yanıyom ben
salla da mendil geliyom ben
bir güzelin uğruna da
verem oldum ölüyom ben”
Ölmeden bir gün önce köye geldi. En son şu sözleri söyledi;
"Gel ağlama sevdiğim, ben yine gelirim. Ahret hakkın helal eyle, belki de ölürüm..." dedi. Ve o gece...
Temennim bir gün onun adı belki bir festivalde yaşar belki bir kültür ve sanat evine adı verilir kim bilir? Zahmet verdim size. Çok sağ olun, ilk defa bu kadar detaya girdim anlatırken ve açıklamalarda bulundum. Umarım değmiştir.
** Tokattan.net olarak Reşadiye folklorunun büyük ismi Çakır Usta'yı bir kez daha rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Harman Yayıncılık-Tokattan.net
Hiç yorum yok
Yorum Gönder