Responsive Ad Slot

Kelkit etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kelkit etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1939 Depremi ve Tokat Evleri

Hiç yorum yok
Yıl 1939, 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gece, sabaha karşı “Büyük Hareket” olarak da bilinen “Erzincan Depremi”nde Kelkit ırmağı boyundaki Kelkit ırmağı boyundaki şehirler depremle sarsılmıştır. Depremle sarsılan şehirlerden biri de, Tokat merkezdir. Deprem sonrası bir Alman Profesöre Tokat'ta zarar gören binaları gezdiren Tokat tarihine dair geçmişten günümüze bıraktığı notlar ile ufkumuzu açan Tarih Araştırmacısı Halis Turgut CİNLİOĞLU'nun Alman Profesörün deprem ve Tokat evleri ile ilgili anlattıklarını kaleme aldığı yazısı sizlerle...

  Türkiye’de depremlerin yoğun yaşandığı bölgelerden biri hatta en önemlisi Kuzey Anadolu Fay Hattında 1939 yılının 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gece saat 2.00'da meydana gelen halk arasında “Büyük Hareket” olarak da bilinen “Erzincan Depremi”nde Kelkit ırmağı boyundaki şehirler depremle sarsılmıştır. Depremle sarsılan şehirlerden biri de, Tokat merkezdir. Depremde Tokat içinde yığına yeni yapılardan Halkevi. Halkın sineması, Ziraat Bankası yıkılmış, özellikle ırmak kenarına yapılan yapılarda hasar ve yan yatanlar olmuştur.

Tokat tarihine dair geçmişten günümüze bıraktığı notlar ile ufkumuzu açan Tarih Araştırmacısı Halis Turgut CİNLİOĞLU'nun notlarından kaleme aldığı "1914'ten Bu Yana" adlı eserinde 1939 depreminden sonra gezdirdiği Alman Profesörün deprem ve Tokat evleri ile ilgili anlattıklarını şu ifadelerle aktarıyor okuyucusuna;

"Depremde Tokat içinde yığına yeni yapılardan Halkevi. Halkın sineması, Ziraat Bankası yıkıldı. Kıyı köşe çürük evlerden de yıkılanlar, yan yatanlar oldu. Fakat yığma ve yeni yapılardan GOP Lisesi ve yamaçlara yaslanmış evlere hiç bir şey olmadı. İçlerinde yüzyılı geçik bazı sanatlı evlere bile hiçbir şey olmadı. Niçin? 

Bu niçinin karşılığını az çok biliyorduk. Fakat bana en iyisini bir Alman profesör anlattı. Deprem dolayısıyla gelen bir heyete rehberlik etmemi istediler. İşte bu heyetin başkanı, adını hatırlayamıyorum, bir alman projesördü. İstanbul'da Üniversitede çalıştığı için Türkçe biliyor, ben de coğrafya hocası olduğum %100 kolayca ulaşabiliyordu. 

Bakınız bu Alınan ne diyordu: 
1-Tokat vaktiyle depremden imtihanı vermiş, kendisine göre bir yapı örneğine bakmış.. Sizin münahış dediğiniz ve direklere payanda gibi eğilimli dayadığınız ağaçlar yapıların yükünü eşit olarak üzerlerine alıyor ve iki yana sallanmalara destek oluyorlar. 

2-Tokat yapılarının çoğu yamaçlara, zeminleri sert topraklar üzerine kurulmuştur. Görüyorsunuz yıkılan yapılar vadilere yakın yerlerdedir, yamaçlara değildir. Vaktiyle suların getirip yığdığı tapraklarda “Konilerde” yapılara çok dikkatli olmak gerekir. 

3-Fakat, her şeyden evvel ahlâklı davranışın önemi vardır. Bakınız ırmak yatağına yakın bazı yapılar ve yeni yapılmış yığma yapı olan Ortaokulu (GOP Lisesi binası) bir şey olmamıştır. Bunun birinci sebebi müteahhidin, ustalarının namuslu, haysiyetli oluşlarıdır. Almanla lisenin bodrum katına indiğimizde duvarlarda bir çatlak bile görmeyince “ Bunu yapan çok namuslu ” demiş, aksine yıkılan Halkevinin harçlarını eliyle ufalayıp toz gibi üfüleyerek “çok günah " demişti. 

Almanın depremle ilgili olmamakla beraber bizim yapılarımızda dikkatini çeken bazı noktaları da yazayım: 
1-Evlerinizdeki yanlamasına çıkmalar ne güzel.. Bir başka yönden ışığın içeri gitmesini sağladığı gibi içindeki insanların diğer bir yönü görmesini de hizmet ediyor. Ne yazık ki zamanla bunların yönleri bozulanlar olmuş.. 

2-Evlerinizde şu “hayat” dediğiniz, ilk sokak kapısından girince geniş bir boşluk var ya çok isabetli düşünülmüş bir yer. Ahır. işevi, samanlık, odunluk hep bu hayatın çevresinde.. Ölüleriniz de burada yıkanıyormuş. Temizlik, rahatça iş görmek, emniyet bakımından gayet güzel düşünülmüş doğrusu.. 

3-Bazı yerlerde iş evlerimizi yapı dışında gördüm. Bu da güzel, faydalıı. 

4-Pençereleriniz enli değil de uzun.. Güneş ışığının uzun süre girmesi bakımından yerinde bir düşünüş.. 

5-Şehriniz güneye gittikçe daralan bir vadi içinde kurulmuş.. Bu yüzden geç geliyor, erken kaçıyor. Böyle yerlerde yüksek evler iyi değildir. Birbirini bitişik sık evlerde doğru değildir, Bahçeli evler en uygunudur. Dede/erini: bunu çok iyi düşünmüş, öyle yapmışlar. Yalnız kale çevresi böyle değil, tabii bahçe almıya elverişli olmadığından alsa gerek."

 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net
 Twitter/NataliAVAZYAN
 Metin GÜRDERE, 20. Yüzyılda Tokat I. Cilt 

Depremle Yeniden Kurulan Şehir; Reşadiye

1 yorum
Yıl 1939, 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gece, sabaha karşı “Büyük Hareket” olarak da bilinen “Erzincan Depremi”nde Kelkit ırmağı boyundaki Kelkit ırmağı boyundaki şehirler depremle sarsılmıştır. O şehirlerden biridir, Reşadiye. Oldukça dağlık bir yerleşim yeri olması ve heyelan neticesinde yolların kapanması Reşadiye’ye yapılacak yardımların aksamasına neden olmuş, 2100 can hayatını kaybetmiştir. Reşadiye tarihine dair geçmişten günümüze notlar düşen Prof. Dr. Ali Rıza ATASOY'un 1939 depreminde Reşadiye'de yaşananları kaleme aldığı yazısı sizlerle...

  Türkiye’de depremlerin yoğun yaşandığı bölgelerden biri hatta en önemlisi Kuzey Anadolu Fay Hattında 1939 yılının 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gece saat 2.00'da meydana gelen halk arasında “Büyük Hareket” olarak da bilinen “Erzincan Depremi”nde Kelkit ırmağı boyundaki şehirler depremle sarsılmıştır. O şehirlerden biridir, Reşadiye. Oldukça dağlık bir yerleşim yeri olması ve heyelan neticesinde yolların kapanması Reşadiye’ye yapılacak yardımların aksamasına neden olmuş, 2100 can hayatını kaybeder.

Reşadiye tarihine dair geçmişten günümüze notlar düşen Prof. Dr. Ali Rıza ATASOY, 1950 yılında kaleme aldığı "Tokat Reşadiye İlçesi Halk Kitabı" adlı eserinde 1939 depreminde Reşadiye'de yaşananları şu ifadelerle aktarıyor okuyucusuna;

"26-27 Aralık 1939'da sabaha karşı Erzincan depremiyle beraber Reşadiye de şiddetli bir depremin vuku bulmuştur. Erzincan da bazı binalar yıkılmadığı halde Reşadiyede tek bina kalmamıştır. Bütün gazeteler sütunlerini Erzincan felaketi tafsilatıyla (ayrıntılarıyla) baştan başa doldururken zavallı Reşadiye felâketi hakkında tek yazı çıkmıyordu. Erzincan felaketzedelerinin hemen her taraftan yardımlarına koşulduğu halde Reşadiye felaketzedeleri kendi hallerine terkedilmiş ve yardımsız kalmışlardı. 

Dışında dondurucu bir soğuk, yerler yirmi beş otuz santim karla örtülü doğudan esen Sarıyel ortalığı kasıp kavuruyor. 

1939 senesinin aralık ayının yirmi altıncı gününün yirmi yedinci gününe bağlayan Salı günü akşamı yani Çarşamba gecesi sabaha karşı vuku bulan zelzelenin bilançosu şöyle oluyor: 
Halk kendilerini bekleyen büyük felaketten haberleri yok, iş ve güçleriyle meşgul olarak akşam evlerine dönüyorlar. Herkes neşe içinde çoluğuyla çocuğuyla oturup yemeklerini yiyorlar. Anneler yavrularını bağırlarına basıyor, sobalarını dolduruyor, sıcak odalarında derin uykuya dalıyorlar. 
Köylüler sığır ve koyunlarının atlarını, sularını veriyorlar, oturuyorlar, eğleniyorlar ve bütün gün çalışma neticesindeki yorgunluklarını çıkarmak üzere hemen uykuya dalıyorlar.

Saat alafranga dört raddelerinde (sıralarında) birdenbire yeraltından gelen korkunç uğultular ve gürültülerle karışık büyük bir kuvvet Reşadiye kasabanın doğudan batıya doğru bir “Hallacımansur” gibi bütün şiddetiyle sallıyor ve bir anda kasabanın bütün evleri, hükümet daireleri, cami ve minaresi, muazzam ahıl binası velhasıl istisnasız bütün şehir binaları iskambil kâğıdı gibi bir anda “ hâk ile yeksân " (yerle bir) oluyor, taş taş üstünde kalmıyor. 

Bu esnada tepelerden aşağıya Kelkit Nehrine doğru yuvarlanan taş ve kayaların çıkardığı gürültü de bu felâketin ne derece müthiş olduğunu gösteren bir alâmet (işaret) sayılıyordu. Sonra on dakika kadar devam eden sıcak bir rüzgâra esmesine de bir mânâ verilemiyordu. Her taraf ana baba günü acı acı vaveyla (yaygara) çığlıklar, iniltiler imdat sedaları işitiliyordu. 

Kasaba tozla duman içinde, göz gözü görmez bir halde. Halkın bir kısmı enkaz altında can veriyor. Enkaz altında kalıp da henüz ölmeyen çocuklar, kadınlar, erkeklerin canhıraş (yürekten) cankurtaran yok mu sedalarıyla ortalık çınlıyor. Büyük kıyametten örnek fakat imdat nereden, kim kime imdat edecek.

Heyhat ki bu meş’um (uğursuz) neticede ölenler ölmüş, sağ kalıp da birer suretle can havliyle çırılçıplak gecenin karanlığında kendilerini dışarıya karlar içine atabilenler de akıl muvazenelerini (dengelerini) kaybetmiş bir halde mecnun (deli) gibi ortada avare avare (amaçsız) dolaşmağa başlıyorlar. Ana, baba, evlat birbirini tanımayacak bir hale gelmişlerdi. 

Hele yer yer çıkan yangınlarda enkaz altında henüz sağ kalanların da diri bağıra çağıra yanarken feryatlarına can dayanmıyordu.

Merhametsiz tabiatın soğuğiyle, gayet şiddetle esen soğuk rüzgâriyle ve bir de yirmi otuz santim karla pençeleşirken çırılçıplak ortada dolaşanlar da imdat diye yapılan feryatları: kulak asacak: vaziyette değildiler. Ancak bu acizden  (çaresizlikten) istifadeye konulan bazı soysuzlar, alçaklar çapulculuğa başlayarak zavallıların imdat ve yardımlarına koşacak yerde canlarıyla uğraşanların varını yoğunu aşırmakla, sandıklarını balta ve kazmalarla kırmakla meşgul bulunuyorlardı. 

Bilmem ki bu müthiş manzara karşısında hükümet amirlerinin, jandarmaların akıllarını başlarına toplayarak az çok bir yardımda bulunabildiler mi? Ne gezer, kimseden kimseye fayda olmamıştır."

 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net
 Foto Kerem
 Metin GÜRDERE, 20. Yüzyılda Tokat I. Cilt 

Meclis Raporlarında 1939 Depremi

Hiç yorum yok
Yıl 1939, 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gece, sabaha karşı “Büyük Hareket” olarak da bilinen “Erzincan Depremi”nde Kelkit ırmağı boyundaki Erbaa, Niksar, Reşadiye, Suşehri, Koyulhisar, Erzincan ve Erzurum depremle sarsılmış, resmi rakamlarla toplam 32.962 kişi hayatını kaybetmiş, yaklaşık 100.000 kişi de yaralanmıştır. Deprem sonrası TBMM'den 2 vekil başta Erzincan olmak üzere depremden zarar gören yerleşim yerlerinde incelemelerde bulunarak bir rapor hazırlamış ve 10 günlük tetkik sonrasında hazırlanan rapor bu iki vekil tarafından milletvekillerinin bilgilerine sunulmuştur. 

  Türkiye’de depremlerin yoğun yaşandığı bölgelerden biri hatta en önemlisi Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerindeki Kelkit havzasında yer alan Erbaa, Niksar, Reşadiye, Suşehri, Koyulhisar, Erzincan ve Erzurum 1939 yılı 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gece saat 02.00'de 7.9 şiddetinde depremle sarsılmış, Kuzey Anadolu Fay hattı üzerinde resmi rakamlarla toplam 32.962 kişi hayatını kaybetmiş, yaklaşık 100.000 kişi de yaralanmış, yerleşim yerlerinde hasarsız tek bir bina kalmamıştır.

Depremden hemen sonra Dâhiliye Vekili Faik ÖZTRAK ve Sıhhat - İçtima Muavenet Vekili Hulusi ALATAŞ  başta Erzincan olmak üzere depremden zarar gören yerleşim yerlerinde incelemelerde bulunmuşlar ve bir rapor hazırlamışlardır. İşte yapılan bu 10 günlük tetkik sonrasında hazırlanan rapor meclisin 10 Ocak 1940 tarihli oturumunda bu iki vekil tarafından milletvekillerinin bilgilerine sunulmuştur. Dâhiliye Vekili Faik ÖZTRAK depremin yalnız Türkiye’yi değil bütün dünyayı yasa boğduğunu belirterek sözlerine başlamıştır.

Hazırlanan deprem raporu ve alınan tedbirleri maddeler halinde şöyledir;
1. 25 bine yakın insan ölmüş ve 8 bin kadar yaralı olduğu tespit edilmiştir. Ancak bu rakamların ilerleyen zamanlarda değişmesi mümkündür. Felaketin şiddeti büyük, sahası geniştir. Gerek mevsim gerekse depremin meydana geldiği saat, felaketin şiddetini artırmıştır.

2. Depremin ne zaman ve nasıl olduğunu, hangi tedbirler alındığını belirtilerek 10 gün devam eden seyahat sırasında izlenim ve incelemeler anlatılacaktır.

3. 28 Aralık sabahı Erzincan’a gidilmek üzere Sivas’tan geçilmiş ve yolculuk esnasında deprem bölgelerden gelen bilgiler üzerine bazı tedbirlerin alınmasını görevlilere iletilmiştir.

4. Sivas’ta vali, komutan ve Sıhhat Müdürü ile görüşülmüştür. Sivas şehrinde hasar olmadığı tespit edilmiş ve bu durumun da diğer taraflara yardım için önemli olduğu ifade edilmiştir. Ancak Sivas’ın Hafik, Zara, Koyulhisar ve Suşehri kazalarında zayiatın ağır olduğu görülmüştür. Ayrıca kardan kapanan Erzincan yolunun açılması için 200 amale gönderilmiş ve deprem bölgelerine Sivas ve Divriği’den kamyonlarla erzak yollanmıştır.

5. Erzincan zayiatı diğer yerlerden daha fazla idi. Bir an önce Erzincan’a ulaşmanın elzem olduğu, ancak yolların karla kapalı olması sebebiyle çok yavaş yol alındığı belirtilmiştir. Erzincan’a bazı üst düzey memurların ulaştığı haberini alan bu heyet biraz daha rahatlamıştır.

6. 31 Aralık saat 11:00’de Erzincan’a varılmış ve hemen istasyon civarında toplanmış halk ve yaralılar dolaşılmıştır.

7. Aynı gün saat 13:00’de Cumhurbaşkanı İsmet İnönü gelmiş ve depremden zarar gören insanlar devlet erkanı tarafından teselli edilmiş ve acıları paylaşılmıştır. İnsanların İsmet İNÖNÜ’ye büyük teveccüh göstermeleri dikkat çekicidir. Gerekli talimatlar verildikten sonra İnönü ve kurmayları saat 16:30 gibi Erzincan’dan ayrılmışlardır.

8. İsmet İNÖNÜ şehirden ayrıldıktan sonra vekiller ve diğer resmi görevliler hemen bir toplantı yapmış ve nasıl hareket edilmesi yönünde görüş alışverişinde bulunmuşlardır. Bir yandan da alınan tedbirler ve yapılan çalışmalar hakkında bilgiler verilmiştir. Sivas’tan gelen amelelerin çalışmaya başladığı, Üçüncü Ordu Müfettişi tarafından 400’ü sabah 400’ü öğleden sonra çalışmak üzere 800
asker istihdam edildiği, 1000 çadırın hemen dağıtıldığı, Erzincan’a gelmeden önce 170 tane jandarmanın Erzincan’a gitmesi için talimat verildiği, bunların Erzincan’a ulaştığı ve ivedilikle çalışmalara başladığı ifade edilmiştir. Bu işler yapıldıktan sonra 1 Ocak yani yeni senenin ilk saatlerinde vekiller Sivas’a doğru hareket etmişlerdir.

9. Divriği’ye gelindiğinde oranın Belediye Başkanı ile görüşülmüş ve 200 tane amelenin Erzincan’a gönderilmesi istenilmiştir. Gayretli bir şekilde 200 kadar ameleyi tedarik eden Divriği Belediyesi zaman kaybetmeden bu ameleleri Erzincan’a yollamak üzere yola çıkarmışlardır.

10. Tokat’tan gelen haberlerin çok endişe verici olduğu belirtilmiş ve hızlı bir şekilde oraya intikal edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu arada Sivas Valisi ile yapılan görüşmede depremden zarar gören Sivas’ın kazalarında Jandarmanın çok gayretli çalıştıkları bilgisi alınmıştır.

11. 2 Ocak saat 11:00’de Turhal’a varılmış, buradan Vekil Hulusi ALATAŞ ve bazı görevliler Tokat’a ve oradan da Niksar’a gitmiş ve gece yarısı tekrar dönmüşlerdir. Bu arada Faik ÖZTRAK ise Amasya’dan dönmekte olan İnönü beklemiştir. İsmet İNÖNÜ’nün gelmesiyle Faik ÖZTRAK, Erzincan’da yapılan çalışmalar hakkında bilgiler vermiş ve 5 Erbaalı vatandaşı da yanında getiren İnönü bunlarla vekilleri görüştürmüş ve Niksar, Erbaa tarafında son durum hakkında bilgi almalarını istemiştir. Yapılan görüşme sonunda Erbaa’ya Tokat şehrinden değil de –ki Tokat’ta depremden en çok etkilenen yerler arasındadır- Samsun’dan yardımlar yapıldığı öğrenilmiştir. Dolayısıyla Vekil Faik ÖZTRAK, Erbaa için yapılacak yardımların Samsun’dan temini için talimat vermiştir.

12. En mühim zarara uğrayan yerler arsından yer alan ve tam anlamıyla ihtiyaç tedbirlerinin alınmadığı yer olan Reşadiye’ye gitmek en önemli iş olduğu beyan edilmiştir.32 Oldukça dağlık bir yerleşim yeri olması ve heyelan neticesinde yolların kapanması Reşadiye’ye yapılacak yardımların aksamasına neden olmuştur. Turhal Şeker Fabrikası’nın gönderdiği Sıhhi Heyet, Reşadiye’ye 28,5
km mesafedeki Fazlı Köprüsü denilen mevkide çadırlarını kurmuş ve etraftaki yaralıları tedavi etmeye başlamıştır. Reşadiye’ye yardım ancak develerle götürülmüştür. Geçici olarak barınma yerlerinin yapılması için lazım olan malzeme Turhal Şeker Fabrikası’ndan ve inşaat işçileri de civar köylerden karşılanmıştır.

13. Tokat’a gelen Vekiller vali ile görüştüklerini ve validen kapanan Reşadiye yolunun açılması için 200 askerin görevlendirildiği, bunların da ivedilikle çalışmalara başladığı yönünde bilgiler aldıklarının ifade etmişlerdir. Öztrak, ulaşılamayan Reşadiye’ye gitmesi için Tokat Valisine direktif verdiğini de belirtmiştir.

14. Tokat’ta yerel görevliler ile görüşen vekiller, bu mevsimde motorlu araçların kullanılmasının güç olduğunu bunun için de develerle deprem bölgelerine yardım götürülmesi, ulaşılması zor olan yerlerde de 10 km aralıklarla yaralılara bakılmak için barakların kurulması gerektiği talimatlarını vermişlerdir.

15. Tekrar Turhal’a dönen vekiller, buradan Ordu ve Giresun Vilayetlerine telgraf çekerek zarara uğrayan yerlerde acilen tedbirlerin alınması gerektiğini belirtmişlerdir.

16. Heyet Suşehri ve Koyulhisar’daki vaziyeti öğrenmek için Turhal’dan Sivas’a hareket etmiştir. 5 Ocak saat 08:00’de Sivas’a ulaşan vekiller, yolların kar dolayısıyla kapandığını ve alınan tedbirlerin uygulanması için motorlu araçların yerine deve ve atların kullanıldığı yönünde öğrendiklerini belirtmişlerdir. Bu arada 7 Ocak günü Tokat Valisi’nin de Reşadiye’ye ulaştığı haberini almışlardır.

17. Bu işlerle uğraşıldığı sırada Türkiye’nin değişik yerlerinde sel felaketinin olduğu ve bunun sonucunda da onlarca insanın öldüğü haberi alınmıştır. Bunun için de hemen çalışmalara başlanıldığı ifade edilmiştir.

Yapılan incelemelerin ve alınan tedbirlerin bu şekilde olduğunu ifade eden Faik ÖZTRAK milletvekillerine; "sizleri temin ederim ki vazifeli veya vazifesiz herkes namuskârene çalışmış ve çalışıyor." diyerek sözlerini tamamlamıştır.

Dâhiliye Vekili’nin yapmış olduğu bu kapsamlı açıklamadan sonra söz alan Sıhhat ve İçtima Muavenet Vekili Hulusi ALATAŞ, depremin Erzincan, Sivas, Amasya, Tokat, Samsun, Ordu, Giresun, Gümüşhane, Yozgat ve Tunceli vilayetlerinde yıkıcı etki yaptığını söyleyerek şu rakamları vermiştir; ölü miktarı 23.131, yaralı miktarı 7.994, tamamen yıkılmış ev miktarı 16.385, içine girilmeyecek olanlar 9.157 olmak üzere toplamda 29.390 tane ev harap olduğunu ifade etmiştir. 

 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net
 Tokattan.net
 Araş. Gör. İlhan HAÇİN, 1939 Büyük Erzincan Depremi, Mart 2014 

Dr. Dursun ÇİÇEK | 1939 Depreminde Tokat

Hiç yorum yok
Yıl 1939, 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gece, sabaha karşı, halk arasında “Büyük Hareket” olarak da bilinen “Erzincan Depremi”nde Kelkit ırmağı boyundaki şehirler depremle sarsıldığı Kelkit vadisinin en acı gününün 77. yılında, kendisi de Tokat Reşadiyeli olan İstanbul Milletvekili Dr. Dursun ÇİÇEK, 1939 depremiyle ilgili Tokattan.net için bir yazı kaleme aldı. Dr. Dursun ÇİÇEK, yazısında; "27 Aralık Erzincan depreminde o dönemki adıyla Elma köyünde (Umurca Köyü) toprak damlı evde yaşayan bir amcamı ve teyzemi depremde kaybettim." ifadelerine yer verdi.

  Türkiye’de depremlerin yoğun yaşandığı bölgelerden biri hatta en önemlisi Kuzey Anadolu Fay Hattında 1939 yılının 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gece saat 2.00'da meydana gelen halk arasında“Büyük Hareket” olarak da bilinen “Erzincan Depremi”nde Kelkit ırmağı boyundaki şehirler depremle sarsılmış, resmi rakamlarla toplam 32.962 kişi hayatını kaybetmiş, yaklaşık 100.000 kişi de yaralanmıştır. Kendisi de Tokat Reşadiyeli olan Chp İstanbul Milletvekili Dr. Dursun ÇİÇEK, 1939 depremiyle ilgili Tokattan.net için bir yazı kaleme aldı.

İstanbul Milletvekili Dr. Dursun ÇİÇEK, yazısında şu ifadelere yer verdi; 
Deprem insanoğlunun en çok etkilendiği doğal afetlerin başında gelmektedir. Yıkıcı etkisi büyük olan depremler gerek doğada, gerek insanoğlunun hayatında büyük tahribatlara yol açmaktadır. Bu doğal afet birtakım psikolojik ve sosyolojik problemleri beraberinde getirmiş ve derin yaralar açmıştır. 27 Aralık 1939 Erzincan depremi ise deprem kuşağında yer alan Anadolu coğrafyasındaki en büyük depremlerden biri olarak tarihe geçmiştir.

27 Aralık 1939'da 02.00 sularında Türkiye'de en çok depremin gerçekleştiği Kuzey Anadolu fay attı üzerinde merkez üssü Erzincan olan, 7.2 (çeşitli kaynaklara göre 7.9) şiddetinde büyük bir deprem meydana gelmiştir. Bu özelliği ile 19.yüzyıldan günümüze kadar olan süreçteki en büyük deprem olarak nitelendirilebilir. Bu depremde resmi rakamlara göre toplam 32.968 kişi hayatını kaybetmiş, yüz binlerce insanımız yaralanmış, 116.720 bina yıkılmıştır. Binlerce hayvan telef olmuştur. Dünya tarihinde depremde ölen insan miktarı sıralamasında Erzincan depremi 27. sıradadır. 20.yy depremde ölen insan miktarın sıralamasında 8. sıradadır. Bilhassa  Erzincan'ın ve civarı köylerinde etkili olan depremde Kızılay cemiyeti olay yerine gitmiş ve çalışmalarına başlamıştır.

Meydana gelen deprem çok geniş bir alanda etkili olmuştur. Merkez üssü Erzincan olan depremde bu ilden sonra en çok etkilenen iller; Tokat, Ordu, Samsun illeri olmuştur. Erzincan merkezli depremin çevre illerde olduğu gibi Tokat'ta da büyük, sarsıcı etkileri olmuştur. Herkesin uykuda olduğu bir saat olan gece yarısı 02.00 sularında olan depremde Erbaa, Niksar ve Reşadiye kazalarında tahribat büyük olmuştur. Reşadiye ilçesinde ise depremden sonra yangın çıkmış ve 150 hane neredeyse tamamı yanmıştı. Reşadiye'de yalnız 3 ev kalmış. 236 ölü ve 52 de yaralı vardı.

Heyelan yüzünden Reşadiye ile uzun süre iletişim kurulamamıştı. Reşadiye ilçesinde ise; bu büyük doğal afetin yanında bir de yangının meydana gelmesi ilçeyi dümdüz etmiş, hanelerin tamamı yıkılmış. Depremde yaralı olarak kurtulan vatandaşlar varsa bu sefer de yangın felaketi ile burun buruna gelip, bir de yangın felaketiyle savaşmak zorunda kalmışlardır.

Niksar ilçesinde ve köylerinde 200 ölü, 300 yaralı vardı. Vilayet merkez ve köylerinde beşi resmi olmak üzere 643 bina yıkılmıştı. 543 ölü, 291 yaralı vardı. Niksar'da 700 bina yıkılmıştı. 593 ölü ve 1100 yaralı vardı. Erbaa ve köylerinde 1659 bina yıkılmış 900 civarı ölü vardı.

Böyle korkunç doğal afetlerden sonra en önemli unsur; yardımlaşma ve dayanışmayı etkin ve
etkili kılmaktır. Tüm Türkiye'den : Antakya, Eskişehir, Malatya,, İzmit, Çankırı, Kayseri'den
maddi yardımlar sürekli Erzincan, Tokat , Ordu, Samsun illerine ulaşmıştı. Deprem olduğunu
haber alan Antakya, Hakkari, Kırşehir gibi illerin memurları maaşlarının %10'nunu
depremzedeler için göndereceklerini duyurdu. Aynı şekilde Isparta ve Eskişehir'deki memurlar beş ay boyunca kendi maaşlarından depremzedelere yardım kesintisi yapılması kararını almışlardı. Anadolu insanı depremzedelerin yaralarını sarmak için dayanışma içinde bir bütün olmuş farklı yollara da başvurmuşlardı. Ankara Halkevi düzenlediği konser ve piyeslerle sağladığı kazançları depremzedelere göndermişti. Ankara'da kimi sinemalar hasılatlarını yine depremzedelere bağışlamışlardı. Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray kendi aralarında derbi maçları düzenleyip elde edilen gelirleri depremzedeler yararına kullanmışlardı.

Devlet büyükleri de depremzedelerin yaralarını sarmak için yeni kanunlar çıkartmışlardı. Üçüncü ordu müfettişi tarafından 800 asker; görevlendirilmişti. Bütün bu doğal afet, yangın afeti aslında bütün bunlar Anadolu insanının istediği zaman ne kadar dayanışma içerisinde, yapıcı bir şekilde hareket ettiğini gözler önüne seriyor. Böyle büyük bir felakette dahi çadırların, yardımların kısa sürede bölgeye ulaştığını ve 1000 çadırın hemen dağıtıldığını biliyoruz. Böyle büyük felaketlere Anadolu insanı kenetlenip, kendi payına düşeni yapıp, hep birlikte hareket edince kendi yara ve hasarlarını daha hızlı bir şekilde sarmıştır. Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü de 31 Aralık günü Erzincan'a varmış ve zaman geçmeden kendisinden önce gelen vekil ve bazı devlet görevlileriyle beraber deprem bölgesinde incelemeler yapmıştır. Ne yazık ki hasar ve tahribat büyüktür. 1-2 Ocak'ta devlet büyükleri Tokat'taydı.

Bu durum karşısında derin üzüntü duyan İnönü bir yandan incelemeleri yaparken bir yandan da depremzedeleri teselli etmeye çalışmıştır. Tabi devlet büyüklerinin orada olması depremzelere moral kaynağı olmuştur. İsmet İnönü ve beraberindekiler şehirde incelemelerine devam ederken hazin olaylara da şahit olmuşlardı. Bunlardan bir tanesi; Yaşlı bir kadın İnönü'nün boynuna sarılarak "Mehmet'im burada öldü. O da askerdi. Senin oğlundu. Sen sağol babamız." diyerek hıçkırıklar içinde ağlamıştır. Devlet yöneticileri sadece Erzincan'a değil depremin etkilendiği diğer şehirlere de giderek buralarda incelemelerde bulunup alınacak tedbirleri belirlemişlerdi.

Deprem bölgesinde 1939 yılında bu şiddetteki depreme dayanabilecek nitelikte evler bulunmuyordu. Ne yazık ki çimento yerine çamurun kullanıldığı taş duvarı bulunan ve çatısı su geçirmez killi toprakla kaplı, depreme dayanıksız evler vardı. Deprem bölgesinde binlerce can ve mal kaybı bu sebepten olmuştur.

27 Aralık Erzincan depreminde o dönemki adıyla Elma köyünde (Umurca Köyü) toprak damlı evde yaşayan bir amcamı ve teyzemi depremde kaybettim. Onların acısını aynı depremde hayatını yitiren, yaralanan ve sakat kalan binlerce deprem mağduruyla birlikte yüreğimizde hissediyoruz. Bu acı depremde oğlumun adının Mehmet Deniz olmasının nedeni; bu depremde hayatını kaybeden amcam Mehmet Çiçek’in ismini yaşatmaktır. Küçük kız kardeşimin isminin Naciye olması ise aynı depremde hayatının kaybeden teyzemin anısına saygı duymaktır. Ben de bir deprem mağduru olarak diliyorum ki; ülkemiz bu tür doğal afet, terör ve olağanüstü şartlar nedeniyle bir daha acılar yaşamasın. İnsanlarımız doğal yaşamlarını sürdürsün. Başta Reşadiye olmak üzere bütün Türkiye’de depreme dayanıklı tesisler inşaa edilsin.

Depreme duyarlı, dayanıklı evler, yapılar inşaa ederek, bu önemli doğal afet günümüzde cann ve mal kaybı yaşanmadan atlatılabiliyor. Unutmayalım ki, depremin kendisi değil, depreme dayanıksız yapılar öldürür. ” 



 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net
   KOLAJ | Tokattan.net  KAYNAK | Tokattan.net 

Metin GÜRDERE | Unutulan Büyük Acı

Hiç yorum yok
Yıl 1939, 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gece, sabaha karşı, halk arasında “Büyük Hareket” olarak da bilinen “Erzincan Depremi”nde Kelkit ırmağı boyundaki şehirler depremle sarsıldığı Kelkit vadisinin en acı gününün 77. yılında İl başkanı olarak başladığı siyasete Bakan olarak veda eden Tokat siyasetinin unutulmaz yüzlerinden Metin GÜRDERE'nin paylaştığı "Unutulan Büyük Acı" başlıklı anı yazısı sizlerle...

  Tokat siyasetinin unutulmaz yüzlerinden Metin GÜRDERE'nin kişisel Facebook adresinde Tokat'a dair memleket hikayelerinden 20. Y.Y.'da TOKAT, II. Cild, Sosyal Hayat kitabından paylaştığı "Unutulan Büyük Acı" başlıklı Atila OCAK'ın anı yazısı;

"Dayım A. Kadir Karslı (1925-2005) anlatıyor:
Deprem olduğu zaman Erzincan evlerinin çoğu kerpiç duvarlı, toprak damlı evlerdi. Erzincan’ın sert geçen kışlarında evi sıcak tutsun, yaşı yağmuru altına geçirmesin diye damlar çok kalın toprakla örtülmüştü. Duvarlar yıkılınca insanların üzerine düşen toprak, yaralanmaları ve insan kayıplarını çok artırdı. 
Depremde bizim evimiz de yıkılmış, hepimiz altında kalmıştık.
Bir ağaç ayağımın üzerine düşmüştü, hareket edemiyordum. 
Annemle babamın enkaz altında konuştuklarını duyuyordum. 
“Vah beni! Oğlanın sesi çıkmıyor, herhalde öldü” diyorlardı.
Ben onların sesini duyuyordum, nasılsa onlar benim sesimi duyamıyordu.
Annemin babama:
“Ölüm geldi kapıya dayandı. Muhacerette (Rusların işgali öncesi Erzincan’dan Anadolu içlerine göçünce) o kadar dolaştık, başımıza gelmedik kalmadı. Ama bil ki namusuna leke getirmedim. Hakkını helal et ”diyen sesi hala kulaklarımda. 
Sağ kalan komşularımız yardımımıza koştu.
Akrabamız Şevki Dayı ses verin diyebağırdı, babam; 
“Geldin mi cankurtaran Şevki, buradayız” diye, toprağın altından karşılık verdi. 
Üzerlerindeki toprakları alırlarken babam:
“Daraldım önce beni çıkarın” demiş.
O’nu çıkarırken topraklar annemin üzerine göçmüş. Çıkardıklarında yeni ölmüş, alnı boncuk, boncuk ter, sıcak bir durumdaymış.
Beni sekiz saat sonra toprağın altından çıkardılar.
15-16 yaşlarında çocuktum. Trene bindirip Kayseri Hastanesi’ne sevk ettiler. Kimsenin kimseden haberi yoktu. 
Herkes canı başı derdindeydi. 
Kayseri’ye gönderildiğimi kimse bilmiyordu. 
Hastahanede ayağımı tedavi etmeğe başladılar. 
Benden başka depremde yaralanmış ve buraya getirilmiş pek çok insan vardı.
Bir gün lise öğrencileri geldi.
“Nerede, kiminiz var? Sizin ağzınızdan mektup yazalım” dediler. 
Ben de, Tokat’taki eniştem Dökmeci Kadir Gürdere’nin adını verdim. 
Benim ağzımdan sağ olduğumu, Kayseri’de tedavi gördüğümü yazdılar.
Ayağım iyileşince, nereye gitmek istediğimi sordular. 
Ablamın ve eniştemin olduğu Tokat’a göndermelerini istedim. 
Bana elbise verdiler, para verdiler, galiba on beş liraydı.
Bir polis beni Kayseri istasyonuna götürüp trene kompartımana yerleştirdi.
“Turhal istasyonuna kadar sakın inme. Turhal’a varınca polislere felâketzedeyim de, onlar seni Tokat’a gönderirler” dedi.
Turhal’a gelince trenden indim, bir adam:
“Haydi, Tohad’a, Tohad’a” diye bağırıyordu.
Gittim otobüse oturdum. Yolculardan ücretleri toplamağa başladılar.
“Ben felâketzedeyim” dedim.
Sargılı ayağım, koltuk değneklerimle felaketzede olduğum zaten belliydi.
Paraları toplayan adam şefkatle:
“Tamam, tamam, tamam” dedi, benden para almadı.
Tokat’a gelince Meydan Camii’nin arkasındaki garajlara indik. Herkes ilgilendi. Eniştem Dökmeci Kadir Usta’ya haber vermelerini istedim
Haber vermişler, eniştem koşarak geldi. 
Beni paytona bindirip eve götürdü."


 Metin GÜRDERE  Devlet Eski Bakanı
   KOLAJ | Tokattan.net  KAYNAK | Facebook.com/MetinGürdere

Video | 1939 Depremi Anısına

Hiç yorum yok
Yıl 1939, 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gece, sabaha karşı, halk arasında “Büyük Hareket” olarak da bilinen “Erzincan Depremi”nde Kelkit ırmağı boyundaki şehirler depremle sarsıldığı Kelkit vadisinin en acı gününün 77. yılında o günleri yansıtan siyah beyaz görüntüler eşliğinde acının mızraba vuran haliyle 2 güzel eseriyle; Zaralı Halil SÖYLER'in "Erzincan Ağıtı" ile başlayan Sevda GÜL'ün dokunaklı sesiyle can verdiği "Tahir Bey Türküsü" ile devam eden bir video hazırladık.

İyi Seyirler...



Tahir Bey Türküsü Sözleri
  Tahir Bey Türküsü

"Reşadiye ırmağı
Geliyor taşa taşa
Vali bize bakmadı
Sen yetiş İsmet Paşa (İsmet Paşa o zaman Cumhurbaşkanıdır)

Reşadiye Çeşmesi
Köprüden mi bozuldu
Tahir Bey'in kolları
Enkazdan mı ezildi

Reşadiye Irmağı
Geldi doldu pazara
Anasıyla yavrusunu
Bir koydular mezara

Kemal'im İstanbul'da
Ablasının yanında
Mektup yazın Kemal'e
Biz kırıldık burada

Saat geldi sekize
Karar verdik dokuza
Hiç böyle görülmüş mü?
Bir evde beş cenaze

Çifte kumrular konmuş
Tahir Beyin konağına
İngiliz çivisi batmış
Aydın'ın yanağına

Reşadiye önünde
Uzun uzun kavaklar
Meleşiyor kuzular
Işımıyor şafaklar"


 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net
    KAYNAK | Basciftlikblog.com

Başkan Murat TUNÇEL'den 1939 Depremi Mesajı

Hiç yorum yok
Yıl 1939, 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gece, sabaha karşı, halk arasında “Büyük Hareket” olarak da bilinen “Erzincan Depremi”nde Kelkit ırmağı boyundaki şehirler depremle sarsıldığı Kelkit vadisinin en acı gününün 77. yılında Başçiftlik Belediye Başkanı Murat TUNÇEL, 1939 depremiyle ilgili  Tokattan.net sitemize bir açıklama yaptı. Murat TUNÇEL, açıklamasında; "Rabbimin o acılı günleri yaşatmaması dileğiyle 77. Yılında 1939 Reşadiye Depreminde yaşamlarını yitiren tüm şehitlerimize Cenabı Allahtan niyaz ederim" ifadelerine yer verdi.

  Türkiye’de depremlerin yoğun yaşandığı bölgelerden biri hatta en önemlisi Kuzey Anadolu Fay Hattında 1939 yılının 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gece saat 2.00'da meydana gelen halk arasında“Büyük Hareket” olarak da bilinen “Erzincan Depremi”nde Kelkit ırmağı boyundaki şehirler depremle sarsılmış, resmi rakamlarla toplam 32.962 kişi hayatını kaybetmiş, yaklaşık 100.000 kişi de yaralanmıştır. Başçiftlik Belediye Başkanı Murat TUNÇEL, 1939 depremiyle ilgili Tokattan.net sitemize bir açıklama yaptı.

Başkan Murat TUNÇEL açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “20 Aralık 1942 tarihinde Erbaa ve Niksar, Başçiftlik  7.1 şiddetinde depremle sarsıldı. Resmi rakamla 3000 hemşerilerimizi toprağa verdik Bu tarihte İlçemiz Reşadiyeye bağlı bir nahiye olarak bulunduğu vedepremde. şahsen deprem şehitlerimizden biriside benim öz Halam Emine TUNÇEL depremde kaybettiklerimizdendir. ilçemiz bu depremden en az etkilenen yerlerdendir ilçe merkezinse ölü sayısı 3 tür. Ancak şu anki hatipli beldemiz o tarihte Reşadiye'nin bir köyü olarak yerle bir olmuştur. Depremle kaybettiğimiz hemşerilerimizi Rahmetle anarken 

Rabbimin o acılı günleri yaşatmaması dileğiyle 77. Yılında 1939 Reşadiye Depreminde yaşamlarını yitiren tüm şehitlerimize Cenabı Allah'tan niyaz ederim” 



 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net
   KOLAJ | Tokattan.net  KAYNAK | Tokattan.net 

Prof.Dr. Coşkun ÇAKIR'dan 1939 Depremi Mesajı

Hiç yorum yok
Yıl 1939, 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gece, sabaha karşı, halk arasında “Büyük Hareket” olarak da bilinen “Erzincan Depremi”nde Kelkit ırmağı boyundaki şehirler depremle sarsıldığı Kelkit vadisinin en acı gününün 77. yılında Tokat Milletvekili ve Parlamentolararası Birlik Türk Grubu Başkanı Prof. Dr. Coşkun ÇAKIR, 1939 depremiyle ilgili Tokattan.net sitemize bir açıklama yaptı. Prof. Dr. Coşkun ÇAKIR, açıklamasında; "Depremin yıldönümünde böyle bir acının ülkemizde ve bölgemizde bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum" ifadelerine yer verdi.

  Türkiye’de depremlerin yoğun yaşandığı bölgelerden biri hatta en önemlisi Kuzey Anadolu Fay Hattında 1939 yılının 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gece saat 2.00'da meydana gelen halk arasında“Büyük Hareket” olarak da bilinen “Erzincan Depremi”nde Kelkit ırmağı boyundaki şehirler depremle sarsılmış, resmi rakamlarla toplam 32.962 kişi hayatını kaybetmiş, yaklaşık 100.000 kişi de yaralanmıştır. Ak Parti Tokat Milletvekili ve Parlamentolararası Birlik Türk Grubu Başkanı Prof. Dr. Coşkun ÇAKIR, 1939 depremiyle ilgili Tokattan.net sitemize bir açıklama yaptı.

Tokat Milletvekili Prof.Dr. ÇAKIR açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “1939 yılında 26 Aralık’ı 27 Aralık'a bağlayan gece sabaha karşı tarihte 1939 büyük Erzincan Depremi olarak bilinen ve bölgemizde “BÜYÜK HAREKET” olarak adlandırılan deprem sadece Erzincan değil Tokat bölgesini de etkilemiştir. Özellikle Reşadiye ve köylerinde etkili olmuş bu depremde Reşadiye’de ayakta tek bir bina kalmamıştır.

77 yıl önce meydana gelen, binlerce vatandaşımızın yaşamını yitirmesine ve on binlercesinin de yaralanmasına yol açan deprem, milletimizin yaşadığı en acı felaketlerden biri olarak tarihteki yerini almıştır. Depremin yıldönümünde böyle bir acının ülkemizde ve bölgemizde bir daha yaşanmamasını temenni ediyor, depremde kaybettiğimiz vatandaşlarımızı rahmetle
anıyorum.” 



 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net
   KOLAJ | Tokattan.net  KAYNAK | Tokattan.net 

Anılarda Kalan 1939 Depremi

1 yorum
Yıl 1939, 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gece, sabaha karşı, halk arasında “Büyük Hareket” olarak da bilinen “Erzincan Depremi”nde Kelkit ırmağı boyundaki şehirler depremle sarsılmış, resmi rakamlarla toplam 32.962 kişi hayatını kaybetmiş, yaklaşık 100.000 kişi de yaralanmıştır. Kelkit vadisinin en büyük acısı 1939 depremini yaşayan ve yaşadıklarını dile getirenlerin anılarını derledik.

  Türkiye’de depremlerin yoğun yaşandığı bölgelerden biri hatta en önemlisi Kuzey Anadolu Fay Hattında 1939 yılının 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gece saat 2.00'da meydana gelen halk arasında“Büyük Hareket” olarak da bilinen “Erzincan Depremi”nde Kelkit ırmağı boyundaki şehirler depremle sarsılmış, resmi rakamlarla toplam 32.962 kişi hayatını kaybetmiş, yaklaşık 100.000 kişi de yaralanmıştır. Kelkit vadisinin en büyük acısı 1939 depremini yaşayan ve yaşadıklarını dile getirenlerin anılarını derledik.

1939 depremini yaşadığında 7 yaşında olduğunu söyleyen 1932 Reşadiye Akçakolay doğumlu Cemal TORUN, o günleri şöyle anlatıyor;
"1939 depremini anlatmaya çalışacağım.

Allah o acılı günleri memleketimize bir daha göstermesin. 27 Aralık 1939 da gece 7 nokta 10 şiddetinde bir deprem oldu. Tarihte Erzincan depremi diye geçer. Erzincan Koyulhisar Reşadiye Niksar Erbaa yani kelkit vadisi ve köylerinde 39 bin insan öldü. Gece olduğundan çok zayiat oldu. Benim annem ablam ve kardeşim öldü. Babam ve ben enkazın altından sağ olarak çıktık. Ablamda Yadigar amcam askerde idi onun ailesinin evinde kalıyordu. Onunda bacağı kırıldı. Benide enkazın altından Rıfat eniştemin çıkardığını hatırlıyorum.

Mallarımız davarlarımız hep telef oldu. Babamın bir atı vardı ahırın bir köşesinde kalmıştı. Bir hafta su yiyecek verdik, bir hafta sonra çıkardık. Kızılay bir öküz verdi atı 41 liraya sattık. Bir lirada üzerine koyduk bir öküz aldık eşledik. Fereskeden Çakırlıdan akrabalar geldi cenazeleri bahçeye çıkardılar. Ağlayan bağıran sızlıyan insan dayanamıyor öğleye doğru bulgur bulmuşlar bir kazan pilav yaptılar. Tuz yok yağ yok kaşık yok. Sade Torunlarda 8-9 cenaze var.

Öğlene doğru cenazeleri harmanın o taraftaki hareket yarıklarına koydular. Kim mezar eşecek kim yıkayıp kefenleyip gömecek. Kaç gün sonra kabristana götürdüklerini hatırlayamıyorum. Akrabalar bize bir baraka yaptılar. Devlette yardım gelmiyor, yol yok yollar bile yıkılmış. Türküler ağıtlar yakıldı. (Reşadiye ırmağı geliyor coşa coşa, Vali bize bakmıyor sen yetiş İsmet Paşa, Cumhurbaşkanı).

Ve sonra az da olsa yardımlar geldi. Geldi ama bize gelene kadar bitiyor. Dürdane Açıkel isminde bir öğretmenimiz vardı. 23 Nisandı galiba çermiğin tepeye bizi gezmiye götürdü. Aşağıdan yukarıya doğru depremde yarılmış, bizi korkarsınız diye yanaştırmadı. Çok yerlerde öyle deprem yarığı çoktu. Çarşı pazar lise şube karakolun olduğu yerlerdeydi. Susa yolu tahta köprünün ordan geliyordu. Mühendisler geldi şehirin yerini değiştirmek için keten çukuruna gittiler sonunda susadan ayıramayız dediler merkez camiden yukarıya doğru yapılmasına müsaade ettiler. Şehirleşme şimdi ırmağın kıyısına kadar indi.

Reşadiye hep yıkıldı ve yandı. Memurlar hakime muddivmum, öğretmene muallim derlerdi. Çoklarının cesetleri yandı. Sene 1940 beni ilkokula verdiler. Asım çevik Hasime bibimin eşi. Babam üzüntüden hastalandı. Reşadiye'de üç ev kalmıştı. Hala ikisi ayakta. Birisi köşem pidenin yanında o bina bize saray gibi görünüyordu. Odanın biri baş muallim bir muallimler birinde de biz okuyoruz. İki devre kadar orda okuduk. Gazipaşa ilkokulu yapıldı. Sonra ilk okulu orada bitirdik. Doğru dürüst giyecek yok ayağımızda çarıknan akçakolaydan şehire okula geliyoruz. Cumartesi yarım gün pazar tatil. Cumartesi öğlen sonra köye gelip kaykıları alıp kıran dağına çıkıyoruz. Karda kışta odunu edip dış evliyasına bırakıyoruz. Pazar günüde şehire indirip satıyoruz. Kalem defter parası yapıyoruz. Dağda odun ederken ıslanmadık bir yerimiz kalmaz. Bizim o devrenin insanları öyle günlük yaşıyarak geldik bu günlere.

Ölen öldü kalan kaldı hayat devam ediyor. Hükümet konağını yapmaya başladılar. Dozer kepçe hiç bir şey yok. Kabalı köyünden iki çift kömüş öküzü getirdiler. Pulluknan sürüyorlar biz küreknen dışarı atıyoruz. Tabanı bayağı derindir. Aşağıda kalorifer kazan dairesi var. O binanın betonu insan gücüynen yapıldı. Benim bünyem zayıftı. Geccere taşıyamıyordum. Mütayit sami bey görmüş bu çocuğu hafif işlere verin demiş. Beton karılıyor küreklernen sonra gecgerelerle iskelenin üzerinde döne döne yukarı çıkarıyorsun. Hastane ceza evi yapılmaya başladı evler inşaatlar derken şehir yavaş yavaş gelişmeye başladı. Akçakolay şehire indirmek istediler. Belediye Başkanı İbrahim İnan vardı. Allah rahmet etsin o çok istedi önce fırıncı Duranın olduğu yere doğru devlet verdi köyün bir kısmı yaptı. Devlet hane başına 10 lira verdi. Biz üç ev bir binanın içindeydik yapamadık. Sonra belediye hastanenin olduğu yeri verdi orada da kayaların içinde büyük kertenkele çok olurdu. Malımız davarımız yayılırdı orada gitti köyün elinden. En son sanat okulunun olduğu yeri verdiler. Hatta herkesin parselleri bile belli oldu...."

1939 depremini yaşadığında 12 yaşında olduğunu söyleyen 1927 doğumlu İsmet ÇAKMAK olayı şu şekilde anlatıyor:
“1939 yılının aralık ayının 27.günü gece yarısı büyük bir gürültü ile deprem oldu. Ev halkı hep birlikte sokağa kaçtık.Elektrik santrali çalışıyordu.Erbaa toz dumana karıştı çığlıklar,bağrışmalar ana baba günü oldu etraf.Işığı gören santralin önünde toplanıyordu.Hava soğuktu sobalar henüz sönmemişti.Yıkılan evlerden yangınlar başladı.Belediyenin küçük bir arazözü vardı.Yollara yıkılan enkazlardan geçebildiği kadar fedakarca çalışarak yangınları söndürmeye çalıştı.İnsanlar hem ezildiler hem yandılar.Eski ırmak yolundaki mezarlığa cenazeleri topluca açılan mezarlığa gömüldüler.Halk Kızılay çadırlarında,enkazlardan yaptıkları barakalarda yaşamaya çalıştılar.”


 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net
   FOTO | Aliaydin29.wordpress.com KAYNAK | Tariheglencesi.com  | Resadiyegazetesi.com

Geçmişten Günümüze Tokat'ta Deprem Gerçeği

2 yorum
Türkiye’de depremlerin yoğun yaşandığı bölgelerden biri hatta en önemlisi Kuzey Anadolu Fay Hattı, 1600 km.'lik uzunluğu ile batıda Biga yarımadasından, doğuda Erzincan ve oradan İran’a ulaşmaktadır. Kuzey Anadolu fayının Kelkit vadisinin Kuzeyindeki arazi doğuya doğru hareket ederken, güneyindeki kısımlar batıya doğru hareket etmektedir. Kelkit havzasında yer alan Tokat ve ilçeleri son 2000 yılda en az 30 depremle sarsılmış, en acılarını ise 1939, 1942 ve 1943'de yaşamış, taş üstünde taş kalmamış, şehirler haritadan silinmiştir.

  Türkiye’de depremlerin yoğun yaşandığı bölgelerden biri hatta en önemlisi Kuzey Anadolu Fay Hattı’dır. Bu hat  1600 km.'lik uzunluğu ile batıda Biga yarımadasından, doğuda Erzincan ve oradan İran’a ulaşmaktadır. Kuzey Anadolu fayının Kelkit vadisinin Kuzeyindeki arazi doğuya doğru hareket ederken, güneyindeki kısımlar batıya doğru hareket etmektedir. Kelkit havzasında yer alan Tokat ve ilçeleri son 2000 yılda en az 30 depremle sarsılmış, en acılarını ise 1939, 1942 ve 1943'de yaşamış, taş üstünde taş kalmamış, şehirler haritadan silinmiştir.

Milattan sonra 1000’lerden 1939’a kadar Tokat’ta yaşanan depremler hakkında şu bilgilere ulaşabilmekteyiz: En eski olarak 1045, 1268, 1458, 1482 ve 1498 yıllarında Tokat’ta depremler olduğu iddia edilmektedir.

4 Nisan 1543 tarihindeki deprem hakkında fazla bir bilgi yoktur. 17/18 Ağustos 1668 depremi Kuzey Anadolu’nun çok geniş bir kısmını etkilemiş ve çok sayıda can ve mal kaybına sebep olmuştu. Bu depremin etkisi Tokat da ciddi olmuştu. Kent ağır hasara uğramış, şehir surları ile kalenin bazı kısımları yıkılmıştı. Taşhan minaresinin tepesi ile Behzad Camii’nin bazı binaları yıkılmış, diğer camiler ve kamu binaları da hasar görmüştü. Kiliselerde herhangi bir hasar olmamıştı. Ölü ve yaralı sayısı çok fazla değildi. Sarsıntılar uzun sürmüş ve halk iki hafta boyunca evlere girmeye cesaret edememişti. Halk açık alanlarda, bağlarda ve mezarlıklarda yaşamak zorunda kalmıştı .

Cinlioğlu’nun eserinde, Şevval 1095/1684 yılında Amasya ve Tokat’ta şiddetli bir deprem olduğu, taş yapıların zarar gördüğü ve birçok evin yıkıldığı bilgisi yer almaktadır. 20 Ocak 1777’de Tokat’ta hissedilen deprem şehirde ve çevresinde büyük hasara yol açmıştı. Konu hakkında bundan başka bir bilgi yoktur.

18 Mart 1891’de Niksar’daki deprem hafif şiddette olmuş ve bir hasar tespit edilmemişti. 20. yüzyılın ilk çeyreğindeki yaşanan depremler hakkında ise şu bilgilere rastlamaktayız: Şubat 1902 Tokat’ta meydana gelen depremde insan ve hayvan kaybı olmamış, bazı binalarda çatlaklar oluşmuş, artçı sarsıntılara karşı oturulmasında tehlike görülen binaların tahliyesi emredilmişti.

18 Mart 1902’da Niksar’da hafif şiddette depremler olmuş ama bir hasara yol açmamıştı. Mayıs 1914’te Sivas merkezli bir deprem Tokat, Erbaa ve Reşadiye’de de hissedilmiş ve bir hasar vermemişti.  5 Aralık 1914’de Tokat’ta hafif şiddette deprem olmuş ama bir hasara yol açmamıştı. 9 Haziran 1919 Tokat’ın ilçesi Almus’ta meydana gelen depremin maksimum şiddeti 8 olarak saptanmıştır. Yeşilırmak vadisinde ve Almus’ta maddi hasara ve birçok kişinin ölümüne sebep olan bu depremle ilgili yeterli bilgi yoktur. Cumhuriyet döneminde 1939’a kadar can ve mal kaybına neden olmayan iki hafif depreme rastlamaktayız:

10.12.1930 tarihinde merkez üssü Erzincan olan deprem Tokat’ta da hissedilmişti. Tokat Vilayeti’nden Dâhiliye Vekâleti’ne (İçişleri Bakanlığı) gönderilen 11.12.1930 tarihli telgrafta, 10.12.1930 Çarşamba günü saat 12.10’da biri oldukça hafif, diğeri şiddetli olmak üzere bir saniye ara ile iki deprem hissedildiği ve bir hasarın olmadığı bildirilmişti.

20.4.1938 tarihli Dâhiliye Vekâleti’nin bir belgesinde, merkez üssü Yozgat olan depremin Tokat’ta da hissedildiğini ama herhangi bir zararın olmadığı belirtilmişti. Dokuz gün sonra, 29.4.1938’de saat 14.00-15.00 arasında 13 saniye süren bir deprem olmuş ve hasara sebep olmamıştı.

Kelkit Vadisinin En Büyük Acısı
  Kuzey Anadolu Fayı’nın orta ve doğu kesimlerinde gerçekleşen 27 Aralık 1939 Erzincan (Ms:7.9) ve 20 Aralık 1942 Erbaa-Niksar (Ms:7.1) depremleri, Erzincan ve Erbaa arasında toplam 400 km’den daha uzun bir yüzey kırığı yaratmıştır. Reşadiye ve Umurca’da açılan iki hendek sonucu son bin yıl içerisinde gerçekleşmiş. 

1939 Depremi; 26 Aralık 1939 gece saat 2.00'de gerçekleşen 7.9 şiddetindeki Erzincan depreminde kelkit vadisinde Erbaa'yla birlikte Niksar, Reşadiye, Suşehri, Koyulhisar, Erzincan ve Erzurum'u da depremi yaşamış, Kuzey Anadolu Fay hattı üzerinde 2600'dan fazla ölüm hadisesi olmuştur. 1939 depremi "Erzincan Ağıtı" adıyla halk tarafından destanlaştırılmıştır. 1939 depreminde uzun yıllar Reşadiye Belediye başkanlığı yapan Tahir bey, karısı ve oğlu Aydın’la birlikte hayatını yitirmiş; bu acı olay, türkülere konu olarak belleklerden hiç silinmemiştir.

1942 Depremi; 20 Aralık 1942 tarihinde Erbaa ve Niksar'da yaşanan depremde 1939 ‘daki depremden daha fazla can ve mal kaybına sebep olmuş, Erbaa adeta haritadan silinmiştir. 

1943 Depremi; Deprem tam da Erbaa halkının yakasını bıraktı derken 26/27 Kasım 1943 tarihinde Cuma gecesi saat 12.45’te vukua gelmiş olup, birinci ve ikinci depremlerden sonra halk,az çok depremlere dayanabilecek nitelikte konut yapma sistemine geçmiş bulunduğundan mal ve can kaybı diğer depremlere nispeten daha az olmuştur.Bu depremde de Kasaba Merkezi 4,Merkez bucağı  6,Karayaka bucağı 2 olmak üzere 12 ölü vermiştir. Arka arkaya 3 yıkıcı depremle karşılaşan Erbaa, eski yerinin güneyinde ve Imbat deresinin batısında “ARDIÇLIK” mevkiine taşınmıştır. 


 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net
   KOLAJ | Tokattan.net  KAYNAK | Tariheglencesi.com  | Erbaa.blogcu.com/
Okumadan Geçme
© Tüm hakları saklıdır
2016-2022 Tokattan.net