Yıl 1939, 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gece, sabaha karşı “Büyük Hareket” olarak da bilinen “Erzincan Depremi”nde Kelkit ırmağı boyundaki Kelkit ırmağı boyundaki şehirler depremle sarsılmıştır. Depremle sarsılan şehirlerden biri de, Tokat merkezdir. Deprem sonrası bir Alman Profesöre Tokat'ta zarar gören binaları gezdiren Tokat tarihine dair geçmişten günümüze bıraktığı notlar ile ufkumuzu açan Tarih Araştırmacısı Halis Turgut CİNLİOĞLU'nun Alman Profesörün deprem ve Tokat evleri ile ilgili anlattıklarını kaleme aldığı yazısı sizlerle...
Türkiye’de depremlerin yoğun yaşandığı bölgelerden biri hatta en önemlisi Kuzey Anadolu Fay Hattında 1939 yılının 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gece saat 2.00'da meydana gelen halk arasında “Büyük Hareket” olarak da bilinen “Erzincan Depremi”nde Kelkit ırmağı boyundaki şehirler depremle sarsılmıştır. Depremle sarsılan şehirlerden biri de, Tokat merkezdir. Depremde Tokat içinde yığına yeni yapılardan Halkevi. Halkın sineması, Ziraat Bankası yıkılmış, özellikle ırmak kenarına yapılan yapılarda hasar ve yan yatanlar olmuştur.
Tokat tarihine dair geçmişten günümüze bıraktığı notlar ile ufkumuzu açan Tarih Araştırmacısı Halis Turgut CİNLİOĞLU'nun notlarından kaleme aldığı "1914'ten Bu Yana" adlı eserinde 1939 depreminden sonra gezdirdiği Alman Profesörün deprem ve Tokat evleri ile ilgili anlattıklarını şu ifadelerle aktarıyor okuyucusuna;
"Depremde Tokat içinde yığına yeni yapılardan Halkevi. Halkın sineması, Ziraat Bankası yıkıldı. Kıyı köşe çürük evlerden de yıkılanlar, yan yatanlar oldu. Fakat yığma ve yeni yapılardan GOP Lisesi ve yamaçlara yaslanmış evlere hiç bir şey olmadı. İçlerinde yüzyılı geçik bazı sanatlı evlere bile hiçbir şey olmadı. Niçin?
Bu niçinin karşılığını az çok biliyorduk. Fakat bana en iyisini bir Alman profesör anlattı. Deprem dolayısıyla gelen bir heyete rehberlik etmemi istediler. İşte bu heyetin başkanı, adını hatırlayamıyorum, bir alman projesördü. İstanbul'da Üniversitede çalıştığı için Türkçe biliyor, ben de coğrafya hocası olduğum %100 kolayca ulaşabiliyordu.
Bakınız bu Alınan ne diyordu:
1-Tokat vaktiyle depremden imtihanı vermiş, kendisine göre bir yapı örneğine bakmış.. Sizin münahış dediğiniz ve direklere payanda gibi eğilimli dayadığınız ağaçlar yapıların yükünü eşit olarak üzerlerine alıyor ve iki yana sallanmalara destek oluyorlar.
2-Tokat yapılarının çoğu yamaçlara, zeminleri sert topraklar üzerine kurulmuştur. Görüyorsunuz yıkılan yapılar vadilere yakın yerlerdedir, yamaçlara değildir. Vaktiyle suların getirip yığdığı tapraklarda “Konilerde” yapılara çok dikkatli olmak gerekir.
3-Fakat, her şeyden evvel ahlâklı davranışın önemi vardır. Bakınız ırmak yatağına yakın bazı yapılar ve yeni yapılmış yığma yapı olan Ortaokulu (GOP Lisesi binası) bir şey olmamıştır. Bunun birinci sebebi müteahhidin, ustalarının namuslu, haysiyetli oluşlarıdır. Almanla lisenin bodrum katına indiğimizde duvarlarda bir çatlak bile görmeyince “ Bunu yapan çok namuslu ” demiş, aksine yıkılan Halkevinin harçlarını eliyle ufalayıp toz gibi üfüleyerek “çok günah " demişti.
Almanın depremle ilgili olmamakla beraber bizim yapılarımızda dikkatini çeken bazı noktaları da yazayım:
1-Evlerinizdeki yanlamasına çıkmalar ne güzel.. Bir başka yönden ışığın içeri gitmesini sağladığı gibi içindeki insanların diğer bir yönü görmesini de hizmet ediyor. Ne yazık ki zamanla bunların yönleri bozulanlar olmuş..
2-Evlerinizde şu “hayat” dediğiniz, ilk sokak kapısından girince geniş bir boşluk var ya çok isabetli düşünülmüş bir yer. Ahır. işevi, samanlık, odunluk hep bu hayatın çevresinde.. Ölüleriniz de burada yıkanıyormuş. Temizlik, rahatça iş görmek, emniyet bakımından gayet güzel düşünülmüş doğrusu..
3-Bazı yerlerde iş evlerimizi yapı dışında gördüm. Bu da güzel, faydalıı.
4-Pençereleriniz enli değil de uzun.. Güneş ışığının uzun süre girmesi bakımından yerinde bir düşünüş..
5-Şehriniz güneye gittikçe daralan bir vadi içinde kurulmuş.. Bu yüzden geç geliyor, erken kaçıyor. Böyle yerlerde yüksek evler iyi değildir. Birbirini bitişik sık evlerde doğru değildir, Bahçeli evler en uygunudur. Dede/erini: bunu çok iyi düşünmüş, öyle yapmışlar. Yalnız kale çevresi böyle değil, tabii bahçe almıya elverişli olmadığından alsa gerek."
Türkiye’de depremlerin yoğun yaşandığı bölgelerden biri hatta en önemlisi Kuzey Anadolu Fay Hattında 1939 yılının 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gece saat 2.00'da meydana gelen halk arasında “Büyük Hareket” olarak da bilinen “Erzincan Depremi”nde Kelkit ırmağı boyundaki şehirler depremle sarsılmıştır. Depremle sarsılan şehirlerden biri de, Tokat merkezdir. Depremde Tokat içinde yığına yeni yapılardan Halkevi. Halkın sineması, Ziraat Bankası yıkılmış, özellikle ırmak kenarına yapılan yapılarda hasar ve yan yatanlar olmuştur.
Tokat tarihine dair geçmişten günümüze bıraktığı notlar ile ufkumuzu açan Tarih Araştırmacısı Halis Turgut CİNLİOĞLU'nun notlarından kaleme aldığı "1914'ten Bu Yana" adlı eserinde 1939 depreminden sonra gezdirdiği Alman Profesörün deprem ve Tokat evleri ile ilgili anlattıklarını şu ifadelerle aktarıyor okuyucusuna;
"Depremde Tokat içinde yığına yeni yapılardan Halkevi. Halkın sineması, Ziraat Bankası yıkıldı. Kıyı köşe çürük evlerden de yıkılanlar, yan yatanlar oldu. Fakat yığma ve yeni yapılardan GOP Lisesi ve yamaçlara yaslanmış evlere hiç bir şey olmadı. İçlerinde yüzyılı geçik bazı sanatlı evlere bile hiçbir şey olmadı. Niçin?
Bu niçinin karşılığını az çok biliyorduk. Fakat bana en iyisini bir Alman profesör anlattı. Deprem dolayısıyla gelen bir heyete rehberlik etmemi istediler. İşte bu heyetin başkanı, adını hatırlayamıyorum, bir alman projesördü. İstanbul'da Üniversitede çalıştığı için Türkçe biliyor, ben de coğrafya hocası olduğum %100 kolayca ulaşabiliyordu.
Bakınız bu Alınan ne diyordu:
1-Tokat vaktiyle depremden imtihanı vermiş, kendisine göre bir yapı örneğine bakmış.. Sizin münahış dediğiniz ve direklere payanda gibi eğilimli dayadığınız ağaçlar yapıların yükünü eşit olarak üzerlerine alıyor ve iki yana sallanmalara destek oluyorlar.
2-Tokat yapılarının çoğu yamaçlara, zeminleri sert topraklar üzerine kurulmuştur. Görüyorsunuz yıkılan yapılar vadilere yakın yerlerdedir, yamaçlara değildir. Vaktiyle suların getirip yığdığı tapraklarda “Konilerde” yapılara çok dikkatli olmak gerekir.
3-Fakat, her şeyden evvel ahlâklı davranışın önemi vardır. Bakınız ırmak yatağına yakın bazı yapılar ve yeni yapılmış yığma yapı olan Ortaokulu (GOP Lisesi binası) bir şey olmamıştır. Bunun birinci sebebi müteahhidin, ustalarının namuslu, haysiyetli oluşlarıdır. Almanla lisenin bodrum katına indiğimizde duvarlarda bir çatlak bile görmeyince “ Bunu yapan çok namuslu ” demiş, aksine yıkılan Halkevinin harçlarını eliyle ufalayıp toz gibi üfüleyerek “çok günah " demişti.
Almanın depremle ilgili olmamakla beraber bizim yapılarımızda dikkatini çeken bazı noktaları da yazayım:
1-Evlerinizdeki yanlamasına çıkmalar ne güzel.. Bir başka yönden ışığın içeri gitmesini sağladığı gibi içindeki insanların diğer bir yönü görmesini de hizmet ediyor. Ne yazık ki zamanla bunların yönleri bozulanlar olmuş..
2-Evlerinizde şu “hayat” dediğiniz, ilk sokak kapısından girince geniş bir boşluk var ya çok isabetli düşünülmüş bir yer. Ahır. işevi, samanlık, odunluk hep bu hayatın çevresinde.. Ölüleriniz de burada yıkanıyormuş. Temizlik, rahatça iş görmek, emniyet bakımından gayet güzel düşünülmüş doğrusu..
3-Bazı yerlerde iş evlerimizi yapı dışında gördüm. Bu da güzel, faydalıı.
4-Pençereleriniz enli değil de uzun.. Güneş ışığının uzun süre girmesi bakımından yerinde bir düşünüş..
5-Şehriniz güneye gittikçe daralan bir vadi içinde kurulmuş.. Bu yüzden geç geliyor, erken kaçıyor. Böyle yerlerde yüksek evler iyi değildir. Birbirini bitişik sık evlerde doğru değildir, Bahçeli evler en uygunudur. Dede/erini: bunu çok iyi düşünmüş, öyle yapmışlar. Yalnız kale çevresi böyle değil, tabii bahçe almıya elverişli olmadığından alsa gerek."
Twitter/NataliAVAZYAN
Metin GÜRDERE, 20. Yüzyılda Tokat I. Cilt