Responsive Ad Slot

Hasan AÇIKEL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hasan AÇIKEL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Hasan AÇIKEL | Son Kale Çanakkale

Hiç yorum yok
Tokattan.net | Hasan AÇIKEL | Son Kale Çanakkale
Ç
anakkale deyince aklınıza ne geliyor?
Çanakkale, 18 Mart 1915 tarihiyle özdeşleşen, üzerine şiirlerin yazılıp okunduğu, memleket türkülerinin söylendiği, sinema diliyle beyaz perdeye aktarılan kahramanlık hikayelerinin anlatıldığı sadece bir gün veya bir haftadan mı ibaret? Çanakkale; Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın, Tokatlı Kınalı Ali'nin, Onbeşlilerin, Seyid Onbaşı'nın tarih sahnesine çıktığı, binlerce isimsiz kahramanın yanı sıra yüz binden fazla okumuş ve aydın evladın şehit düştüğü savaşın adıdır aslında. 

Evet, yüz binden fazla okumuş ve aydın...

Çanakkale savaşının kahramanlarından Gazi Mustafa Kemal bu acı tabloyu "Biz, Çanakkale’de bir Dar-ülfünun (Üniversite) gömdük" sözleri ifade eder ki vatanın müdafaası için öğrenciler cepheye koşmuş ve şehit düşmüş, okullar mezun verememiştir.

1912’de 60 mezun veren Galatasaray Lisesi, 1915 yılında 18, 1916’da 4 ve 1917 ise sadece 5 öğrencisini mezun verebildi. Çanakkale’ye gönüllü olarak giden İstanbul Lisesi öğrencileri, 13 Mayıs 1915’te Arıburnu’na sevk edilen ikinci tümene katıldılar. İstanbul Lisesi bu taarruzda 50 öğrencisini kaybetti. Vefa Lisesi ve Çapa Erkek Öğretmen Okulu ise bu yıllarda öğrencileri Çanakkale Savaşı’na katılıp, şehit düştüklerinden mezun bile veremedi.

Sadece İstanbul'da değil tüm yurttaki okullar, Çanakkale'de savaşmak için cepheye giden öğrencileri nedeniyle boşaldı. 1916-1917 öğretim yılında Balıkesir Lisesi, Çanakkale Savaşları’nda 94 şehit verirken Balıkesir Erkek Muallim Mektebi, 1914-1918 yılları arasında yalnızca 2 mezun verebildi. 17 yaşında cepheye giden Sivas Lisesi öğrencileri okuldan ayrılırken, hocalarına hitaben tahtalara; “Hocam biz Çanakkale’ye gidiyoruz. Hakkınızı helal edin.” diye yazdılar. 1915’te Sivas Lisesi hiçbir  mezun veremedi. Serhad şehri Edirne'de, Edirne Lisesi’nin harbe katılan öğretmen ve öğrencilerinden geri dönen olmadı. 1911’de 64 öğrencisini mezun eden Kastamonu Abdurrahman Paşa Lisesi 1916- 1917’de hiç mezun veremedi. Trabzon, Erzurum ve Konya Gazi Liseleri'nde de durum bundan farksızdı.

Bu savaş “Çanakkale İçinde Aynalı Çarşı” türküsündeki gibi ülkeye “gençliğim eyvah” dedirtti ama o öğrencilerin cesareti aşılayan mücadelesi, hem Çanakkale’den zaferle dönenlerin hem de sonraki kuşakların vatanı müdafaasındaki kararlılığını artırdı.

Çanakkale'de ecdadımız, dünyanın en gelişmiş ve güçlü ordularına karşı olmazları olduran, bütün dünyayı hayretler içerisinde bırakan bir zafere imza atan ecdadımız, aslında imanın, azmin, birlik ve beraberliğin neleri yendiğini ispatladı, bizlere. Geleceği inşa edecek nesillerin yetişmesi adına sadece bu olay, bu bölge ve bu zafer dahi gençlerimizin millî şuur kazanmalarına yetecek kadar örneklerle dolu idi.

Hep anlatılır ya... 

Dönemin Başbakanı Turgut ÖZAL, eğitim alanında uzman Japon heyetini ülkemize davet eder ve heyetten ülkemizde eğitim için çalışmalar yapmasını ister. Heyet, Türkiye'de eğitim adına araştırmalar yapar. Bir vakit sonra zamanın Milli Eğitim Bakanı Vehbi DİNÇERLER ve Başbakanı Turgut ÖZAL'ın huzuruna çıkar ve hazırladıkları araştırma sonuçlarından bir sunum yapar. Sunumda içerisinde konuşmalar öyle bir noktaya gelir ki, sunumu yapan Japon uzman gençlerimiz üzerindeki eğitimin yetersizliğini şu soğuk cümle ile yüzümüze çarpar:
- Bu eğitimle gençlerinize millî şuur vermeniz mümkün değildir! 

Şok etkisi yapan bu tespitten sonra Turgut ÖZAL sorar;
Siz Japonlar gençlerinize millî şuuru nasıl veriyorsunuz, nasıl bir eğitim programı uyguluyorsunuz ki; bizimkini yetersiz buluyorsunuz?
Japon uzman şu bilgiyi verir: 
Biz eğitime şok testler uygulayarak başlarız. Önce çocukları uçak kadar hızlı giden trenlere bindirir ve çok katlı yollardan geçiririz. En üstün teknolojiyi gösterir, robotlarla çalışan dev fabrikalarımızı gezdiririz. Bu baş döndürücü teknoloji karşısında sarsılan ve şoke olan çocuklarımıza deriz ki:
"İşte gördüğünüz bu hızlı trenleri ve üstün teknolojiyi sizin atalarınız yaptı. Eğer siz daha çok çalışırsanız daha hızlı giden ulaşım araçları yapar, daha üstün teknoloji meydana getirir, daha modern fabrikalar kurarsınız." Sonra çocuklarımızı Hiroşima ve Nagazaki'ye götürüp düşmanın harap ettiği bölgelerimizi gezdirir ve bu defa da onlara deriz ki: "Bakın, eğer siz birlik beraberlik içinde çalışmazsanız, işte düşmanlar sizin ülkenizi böyle yakar yıkar, bu hale getirirler. Ama birlik beraberlik içinde çalışırsanız, güçlü olursunuz, düşmanlarınız size saldırmaya cesaret edemezler. Dünyadaki devletler size saygı duymaya mecbur kalırlar. Artık birlik beraberlik içinde çalışmak ve çalışmamak konusunda kararınızı siz verin!.." Bu örneklerle çocuklarımız kendilerine gelerek iyi ve çalışan birer Japon genci olma yolunda millî bir şuur ve heyecanla okumaya yönelirler.
Japonların bu tespitlerini sundukları sırada geriden bir ses duyulur: 
İyi de bizim sizin gibi Hiroşima ve Nagazaki'miz yoktur ki...  
Geriden gelen ses karşısında heyecanlanan Japon eğitimci hemen cevap verir:
Sizin Hiroşima ve Nagazaki gibi yerleriniz bizimkilerden çok daha etkilidir. Bir metrekareye bin merminin düştüğü Çanakkale Zaferi'nin kazanıldığı tarihî savaş alanları sizde. Çocuklarınızın ve gençlerinizin şok olması için yeter de artar bile Çanakkale. Dünyanın en gelişmiş ve güçlü ordularına karşı Türkler olmazları olduruyor ve bütün dünyayı hayretler içerisinde bırakan bir zafer kazanıyorlar. İmanın, azmin, birlik beraberliğin neleri yendiğini ispatlıyorlar burada. İşte sadece bu olay, bu bölge ve bu zafer dahi gençlerinizin millî şuur kazanmalarına yetecek örneklerle doludur. Bu sebeple gençlerinizi gruplar halinde Çanakkale'ye götürüp gezdirmelisiniz. Her Türk genci Çanakkale savaşlarının yapıldığı bölgeyi bilerek gezmeli, atalarının ne olmazları başardığını gururla görmeli, iftiharla öğrenmelidirler. Daha sonra onlara demelisiniz ki: Sizler de birlik beraberlik içinde çalışmazsanız düşmanlarınız yine gelirler, Çanakkale'yi işgal etmeye kalkışırlar, yurdunuzda özgür yaşamayı size layık görmezler, tutsakları durumuna düşürmek isterler... Ama çalışır, teknolojiyi yakalarsanız ülkenizi kalkındırır, ilerleyen ülke haline getirirsiniz. Başınız dimdik durursunuz yabancıların karşısında!...
Çanakkale savaşının yaşandığı tarihi Gelibolu Yarımadası'nın içinde bulunduğu Milli Park, 2005 yılından sonra yenilendi, yollar yeniden asfaltlandı, şehitlikler ve eserler köklü bir bakım ya da yenilemeden geçirildi. 

Günümüzde ecdadın savaştığı ve şehit kanlarıyla suladığı o toprakları görmek isteyen insanlar; okullar, belediyeler ve dernekler tarafından organize edilen kültür turları ile ya da kişisel araçlarıyla Çanakkale'yi ziyaret edip şehitlerimizi yad ediyorlar.

Bizde tekrar tekrar; "Bu toprakları bize vatan yapan şehitlerimizi rahmet ve dua ile anıyoruz..."

   Hasan AÇIKEL  Tokattan.net Genel Yayın Yönetmeni
 
 Tokattan.net
  tokattannet@gmail.com

Hasan AÇIKEL | Şehre Bayram Geldi...

Hiç yorum yok
Zaman ne çabuk geçiyor, yaklaşık 17 saat oruçlu geçen, bereketiyle serin yaz günlerini yaşadığımız kutlu zaman diliminin, Ramazan ayının sonunda Bayrama erişmemize saatler kaldı. Gurbette yaşayanlar Ramazan Bayramını sıla-i rahimde eş, dost, akraba ve arkadaşlarıyla geçirmek için yine ve yeniden yollara düştü ve kaderine yalnız düşen kentler dolup taşmaya başladı. 

Şehre bayram geldi, kaderine yalnız düşen kentlere gurbette özlemiyle kavrulan öz evlatları geldi, can geldi.

Şehre bayram geldi, günler öncesi bayram ve misafir hazırlığı yapılan evlere gurbetten kardeş, evlat, torun geldi, neşe geldi.

Şehre bayram geldi, caddelere ve sokaklara hareket, esnafa bereket geldi, bir masanın etrafında bir çay bardağının boşalıp diğerinin dolduğu, eski hatırların konuşulduğu dost muhabbetleri geldi.

Şehre bayram geldi, ilk ışıklarıyla sabahın, uykulu gözlerle alınan abdestle bir koşu gidilen, zengini fakiri, yaşlısı genci aynı safta, yan yana camileri dolduran cemaat geldi, vaazla başlayan, müezzinin davudi sesiyle devam eden, imamın “Bayram; Allah'ı bir, Peygamberi bir, Kitabı bir, aynı kıbleye yönelen, aynı heyecanı taşıyan Müslümanların sevinçlerini paylaştığı mukaddes bir gündür.” cümlesiyle özetlenen hutbeleriyle bayram namazı geldi.

Şehre bayram geldi, bayram namazı sonrası cami kapısında başlayan, sıranın en başına şehrin en yaşlısı ve hürmet görenlerine verildiği, ahalinin hürmeti ve sevgiyi hatırladığı bayramlaşmalar geldi, bayramlaşma sonrası kiminin evine kiminin de kabristanda gittiği, kayıpların dualarla anıldığı zamanlar geldi.

Şehre bayram geldi, namaz sonrası evlerde önce ellerin öpüldüğü, sonra evlerden çadırlara, sokaklara, mahallere taşan iftar sofralarının evvela eksikte olsa aile bireylerine sonrasında misafirlere açıldığı, çorbalar, dolmalar, çaylar derken Allah ne verdiyse yenildiği bereketli sofralar geldi.

Şehre bayram geldi, yemek sonrası yollara düşülen önce sokaktakiler sonra ev ev, eş dost akraba ziyaret edildiği, şekerlerin, tatlıların ve olmazsa olmaz dolmaların (yaprak sarması) ikram edildiği hoş sohbetler geldi.

Şehre bayram geldi, bayramlıklarla dolaşan çocuklara harçlık, şeker, tatlı bir güler yüz geldi.

Şehre bayram geldi, küskünlerin unutulduğu, herkesin önce selamlaşıp sonra bayramlaştığı mutlu ve huzurlu anlar geldi.

Şehre bayram geldi, akşamında evlerde daha geniş ailelerle, yemeklerin yenildiği, sohbetler edildiği, hasret giderildiği kavuşmalar geldi.

Şehre bayram geldi, iyi ki geldi, hoş geldi, bizlere mutluluk, kardeşlik, bereket ve hatırlanası anlar verdi.

Ve son söz Alvarlı Muhammed Efe Hazretlerinin gönül penceresinden; "Bayram o bayram ola..."

"Can bula cânânını
Bayram o bayram ola
Kul bula sultanını
Bayram o bayram ola.

Hüzn-ü keder def ola
Dilde hicap ref ola
Cümle günah af ola
Bayram o bayram ola.

Lütfi ya lütfü kerim
Erişe rahmü-rahim
Bermurad ede fehim
Bayram o bayram ola."

Ve bir hatırlatma; "Ramazan Bayramı" boyunca Tokattan.net olarak bizler, sosyal medyadaki paylaşımlarımızı #TokattaRamazanBayramı etiketiyle yayınlayacağız, sizlerde sosyal medyadaki paylaşımlarınıza bu etiketi ekleyerek Tokat'ımızın tanıtımına katkıda bulunabilirsiniz.

İyi Bayramlar...

 Hasan AÇIKEL Tokattan.net Genel Yayın Yönetmeni
    Facebook/NihatTUNÇEL       Tokattannet@gmail.com

Hasan AÇIKEL | Tokat'ın Kaderini Değiştirenler

Hiç yorum yok
Tarihi, kültürü ve sosyal dokusuyla bir çok medeniyete ev sahipliği yapan bir Anadolu şehridir, Tokat. Ve Tokat'ın kaderine etki eden, izler bırakan, tarihi, kültürel ve sosyal hayata yön veren kaderini değiştiren bir çok hadise ve kıymetli insan vardır. Yazar Hasan AÇIKEL“Tokat'ın Kaderini Değiştirenler” başlıklı yazısında; biri doğduğu diğeri atandığı şehri eğitimle değiştiren 2 insanın hikâyesinde Tokat’ın eğitimdeki kader denk noktasını anlatıyor.

  Şehirlerde insanlar gibi canlı varlıklardır. Onlarda doğar, yaşar ve ölürler. Onlarında hayatlarını etkileyen, kaderini değiştiren hadiseler, bir büyüğümüzün ifadesiyle “kader denk noktaları” vardır. Her şehrin olduğu gibi Tokat’ında kader denk noktaları var.

Bugün size biri doğduğu diğeri atandığı şehri eğitimle değiştiren 2 insanın hikâyesinde Tokat’ın eğitimdeki kader denk noktasını paylaşacağım…

Başçiftlik’in eğitimdeki kader denk noktası, Mustafa GÜLER’in Başçiftlik’e 1953 yılında Başöğretmen olarak atanmasıydı.

1 Kasım 1928 yılında yeni harflere geçilince her köye okul açılma zorunluğu gelir. Her köy kendi okulunu kendisi yapmıştır. O dönem Reşadiye’ye bağlı olan Başçiftlik köyünde köylünün desteğiyle ilkokul açılmıştı. Arapça bilen vardır lakin 1928 yılında ilan edilen harf inkılabıyla Türkçe harflerle okuyan yazma bilen o dönemde Başçiftlik’te yok denecek kadar azdı. Başçiftlik’in ilk öğretmeni Kazım ÖZCAN’dı. 60-65 öğrenci ki hepsi erkek 1 asıl 1 vekil öğretmenle okutulurdu. 60-65 öğrenci vardı ama çoğu zaman bunların birçoğu okula uğramazdı bile. Öğrencilerin çoğu çat pat okuma yazma öğrenerek okuldan mezun olurdu. Okur-yazar sayısı çok azdı. Muhtarlardan dahi okur-yazar olmayanlar vardı.

O dönem Başçiftlik’te okuyan öğrencilerden Mustafa GÜLER, öğretmen okulundan sonra önce Reşadiye’nin Baydarlı beldesine sonra kendi köyüne Başçiftlik’e becayişle Başöğretmen (O dönem müdür vazifesi de yapan öğretmen için verilen unvan) olarak tayin oldu. O dönem Başçiftlik akil insanlarıyla (Merkez Camii imamı Osman Hoca, Muhtar Hilmi DEMİR ve köy azaları) kurduğu ilişkilerle Başçiftlik’in eğitimle kalkınmasında öncülerden biri oldu. Önce öğrencilerin okula devamlılığını sağladı, sonra yaz kurslarıyla öğrencileri ilkokuldan sonra öğretmen okullarına göndermeye başladı. Başçiftlik’te okumuş Başçiftlik neslinin temelleri atıldı.

Ekonomik olarak zor bir dönemdi. Bırakın kalem kâğıdı, saç tarağı bile yoktu. Mustafa GÜLER, olarak da öğrencilerine sahip çıktı, kalem kâğıt gibi malzemeleri Niksar’da bir bakkaldan temin eder, öğrencilerine dağıtırdı. İlkokuldan sonra öğretmen okulunu kazanan öğrencileri kendi elleriyle okullarına götürür, teslim ederdi. O öğrenciler tatillerde memleketlerine döner, Cumhuriyet meydanında gıcır gıcır elbiseleriyle gezer, ahalinin dikkatlerini cezbeder, diğer öğrencilere örnek olurlardı. O günlerden sonra Başçiftlik’in okuryazar oranı sürekli yükseldi. Sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda başarılı bireyler yetişti ve o bireyler önce Tokat’ın sonra ülkemizin kaderini değiştirecek adımlar atmaya başladı.

Tokat’ın eğitimdeki kader denk noktası ise Recep YAZICIOĞLU’nun Tokat’a 1984 yılında vali olarak atanmasıydı.

Turgut ÖZAL ile Kenan EVREN arasında yaşanan atama krizinin sona ermesiyle Türkiye’nin o dönemdeki ilk genç valisi Tokat’a atanır. Kaymakamlık dönemlerindeki başarıları Recep YAZICIOĞLU’nu Tokat valiliğine taşımıştır. YAZICIOĞLU’nun Tokat Modeli ilk olarak eğitimle başlar. YAZICIOĞLU, Tokat’ı Köy köy kasaba kasaba gezer, eğitim alanındaki eksikleri görür ve ilk çalışmalarını eğitimde yapar. O dönemin canlı şahitlerinden olan Recep YAZICIOĞLU’nun eşi Meryem Hanım yaşanılanları şöyle nakleder; "Tokat`a gittiğimizde köylerdeki çocuklar ahır gibi yerlerde okuyorlardı. Bunları izleyince hemen bir okul kampanyası başlattı. Devletten para gelmesini beklemezdi. Halkla birlikte para gelmeden işe başlardı. Kısa sürede 3-4 bin derslik açıldı. "

Recep YAZICIOĞLU, Tokat`ta görev yaptığı beş yılda “devlet-millet el ele” ve “kendi okulunu kendin yap” kampanyasıyla okulsuz köy bırakmadı. Yaptığı her okulda bir vali gibi değil, şantiye şefi gibi çalıştı. Tokat İl merkezine bağlı, altı yüzden fazla köye, (Milli Eğitim Bakanlığının ayırdığı 590.000.-TL ödeneğin yetersizliğine rağmen) sadece 1985 yılında, 4,5 milyon TL tutarında, 1200 ilk ve ortaokul dersliğiyle öğretmen lojmanı yapıldı. Dört yıl içinde Tokat ilinde, ilgili bakanlıkların ödenekleri, özel idarenin gelir kaynakları ile “torba bütçe” şeklinde bir araya getirilerek, kamu kaynakları en verimli bir şekilde kullanıldı. Tokat ve köylerinde 4 yılda Cumhuriyet tarihinde yapılandan daha fazla derslik inşa edildi.

Recep YAZICIOĞLU, Tokat’ta sadece eğitim için fiziki alanlar oluşturmadı, nesli yetiştiren öğretmelere destek oldu, onların motivasyonlarının artması için çeşitli çalışmalar yürüttü.
Ve bugün gerek Başçiftlik gerekse Tokat yapılan bu çalışmaların yansımalarını fazlasıyla aldı ve almaya devam ediyor. Bugün ülkemizin en güzide kurumlarında ya bir bürokrat ya bir yönetici ya da bir memur vazifesi ifa eden bir Tokatlı görmek mümkün.

Ve son söz Başçiftlik'in efsane öğretmenlerinden Başöğretmen Mustafa GÜLER’den; "Dün öğretmeni yoktu Başçiftlik'in, bugün öğretim görevlileri var Başçiftlik'in, doktoru var, avukatı var, hakimi var, savcısı var, kültürlü işçi insanları var. Bunlar kolay olmadı... Bugün Türkiye'nin her yerinde Başçiftlikli var..." 


 Hasan AÇIKEL Tokattan.net Genel Yayın Yönetmeni
    Twitter.com/NataliAVAZYAN       Tokattannet@gmail.com

Hasan AÇIKEL | BAŞÇİFTLİK'in Kader Mücadelesi

Hiç yorum yok
Tokat'ın yeşili ve beyazı ile ön çıkan bir ilçesidir, Başçiftlik. Başçiftlik'i diğerler ilçelerden farklı kılan ise tarihi boyunca kazanımlarını mücadele ile elde etmiş olmasıdır. Bu mücadelenin zaferle sonuçlanan kazanımları ise yol, su, elektrik, okul ve ilçeliktir. Geçmişte mücadele ile kazanılan ve kısmen çözülen Niksar ile Başçiftlik arasında ulaşımın sağlayan yol, bugünlerde  iki arabanın zor geçtiği darlığı, bol virajları ve kaçınılmaz ölümlü kazalarıyla tekrar gündemde.  Başçiftlik ve Başçiftlikli için tekrar bir mücadele başlıyor, Başçiftlik’in mahpus kaderini değiştirecek yatırımların ilki, medeniyete ulaşmanın ilk adımı Hasan AÇIKEL’in kaleminden Başçiftlik’in Kader Mücadelesi…  

  Günümüzde ulaşım için kullandığımız Başçiftlik’i Niksar’a bağlayan Belbaşı üzerindeki yol 1970’lerde, Katırbeli üzerindeki yol ise 1984 sonrasında yapıldı. 2 farklı güzergâh olarak açılan bu yollar, Başçiftlik'in Efsane Başkanı İhsan ŞEN’in eseriydi. İhsan ŞEN'den sonra birçok başkan değişse de Başçiftlik’in yol problemi hiçbir dönemde çözülemedi. O dönemden günümüze Başçiftlikli ara ara yapılan rötuşlar yapılsa da bir türlü çözülmeyen, iki arabanın zor geçtiği bol virajlı yollara mahkum edildi, Ama bugünlerde konuşulan biri ihale aşamasında diğerleri ise güzergâhı netleşmese de kulaktan kulağa dolaşan 3 yol projesi var.

Lakin Başçiftlik’in kaderini değiştirecek yol projeleri takip edecek, siyasileri ve bürokratları yol yapacak yolun peşinde koşacak Başçiftlikli ve Başçiftlik sevdalısı idareci, bürokrat ve siyasilere de ihtiyaç var…

Hep böyle olmamış mıdır?

Başçiftlik mahpus kaderidir, birçok kazanımını peşinde koşarak, mücadele ederek tabiri caizse savaşarak elde etmiştir. Bunun tarihte hep anlatılagelen birçok örneği var.

Yıl 1966, Demirel Başbakan. Almus barajının açılışına gelir Tokat’a, sonra Niksar’a uğrar. Bunu fırsat bilen Başçiftlik’in ileri gelenleri örgütlenip Niksar’a da uğrayan Demirel’i karşılamaya gider. Yazdıkları bir mektubu Demirel’e vererek kendisinden yol, su ve elektrik bunun yanında köye birde Ortaokul açılmasını istemişler. Yol, Su, Elektrik olmaz ama Ortaokul’un onayı oradan alınır.

1969 yılında insanlar kamyonlara bindirilir. "Yol isteriz" dövizleri açılır önce Niksar sonra Tokat’ta. Olay dönemin ulusal basınına dahi düşer. Ama yol protestosu sonucunda 1970’lerde Katırbeli üzerindeki yol açılır.

Başçiftlik’in kaderi ile mücadelesi İhsan ŞEN'le hız kazanmış, Elektrik, su, yol, şehir planları o’nun gayretleriyle çözülmüştür.

İlçelik’te kolay olmamıştır. İhsan ŞEN’in 3. dönemine rastlar, lobi çalışmaları için Ankara mesken tutulduğu, siyasilerle, bürokratlarla görüşüldüğü o günler. Ama İlçelik'e giden sürecin başlangıcı 1988 yılıdır. Turgut ÖZAL Niksar’a Köklüce barajı açılışına gelir, Başçiftlik'ten insanlar yollara düşer... Kimilerine göre ilçelik'in sözü o karşılama alınır. 2 yıl süren mücadelenin sonunda Ali KAPUSUZ’un Belediye Başkanlığında 1990 yılında ilçelik onaylanır.

Dedim ya Başçiftlik’in kazanımları hiç kolay olmadı, bundan sonrada olacak gibi değil. Artık Başçiftlik’in yeni bir mücadelesi var, 2 yol projesinden fazlasıyla faydalanmak…

Bugünlerde Karadeniz’i Akdeniz’i bağlamayı amaçlayan yol projeleri yapılmakta ve planlanmakta. Her ne kadar da oluşan önemli ulaşım koridorlarına Tokat'a direkt yer verilmese de bu güzergahlara ulaşım için tali yollar açılması gündemde. Bu projeleri yakından takip eden Niksar Ak Parti İlçe Eski Başkanı Abdullah YILDIZ’la konuştuk, anlattıklarını özetlersek;

 “1. Ünye-Niksar-Tokat-Sivas; Ünye-Akkuş-Niksar arasında yapılacak bölünmüş yol; Ünye-Akkuş ve Akkuş-Niksar olmak üzere 2 kesim halinde projelendirildi. Ünye-Akkuş arasındaki kesimde, mevcut yol güzergâhının dağlık araziden geçmesi ve yamaç eğimlerinin çok dik olması nedeniyle; karayolları geometrik standartlarında bir bölünmüş yol projesi ile mevcut yerleşimlere ulaşım sağlamak, köy ve ilçeler için güvenli bir kavşak tasarımı mümkün olamadığından; alternatif güzergâhlar araştırıldı. Yapılan detaylı teknik çalışmalar sonucunda; Karayolları Teknik Heyetince, Ünye’nin doğusundaki Cevizdere Vadisini takip eden güzergâh bölünmüş yol için uygun görüldü. Yeni güzergâh Karayolları Genel Müdürlüğü "Bölünmüş Yollar” Haritasına da işlendi. 

Niksar, Akkuş ve Ünye'liler başta olmak üzere, Tokat, Ordu ve Sivas halkı Karadeniz-Akdeniz hattının en verimli çalışacak güzergâhının bir an önce ihalesinin yapılmasını sabırsızlıkla bekliyor.

Başçiftlik’i Niksar’a bağlayan Katırbeli üzerindeki yol, Alan köyü güzergâhından Niksar-Ünye bölünmüş yoluna bağlandığında, mesafe 25 dakikaya kadar düşüyor. Alan köyün güzergâhının Karayolları Genel Müdürlüğü Yol Ağı’na dâhil edilmesi için Başçiftlikli ve Başçiftlik sevdalısı idareci, bürokrat ve siyasilere büyük görevler düşüyor.

2. Ordu-Aybastı-Başçiftlik-Almus-Doğanşar-Sivas; Ordu-Aybastı-Başçiftlik-Almus-Doğanşar-Sivas otoyol güzergâhında Yap İşlet Devret (YİD) modeliyle düşünülen, tasarlanan ve ön çalışmaları yapılan bir otoyol çalışması var. Güzergâhı şu an için netleşmedi. Ama muhtemel güzergâhlardan birisi olarak seçenekler arasında yer alıyor. Önümüzdeki yıllarda güzergâhın belirlenip projelendirilmesi bekleniyor.

Ordu-Aybastı-Başçiftlik-Almus-Doğanşar-Sivas güzergâhı konusunda ilgili birimlerde lobi çalışmalarının şimdiden yapılması için Başçiftlikli ve Başçiftlik sevdalısı idareci, bürokrat ve siyasilere vazife düşüyor.”

Basciftllik.net sitesi için temmuz 2014 yılında söyleşi için bir araya geldiğimiz Başçiftlik Belediye Başkanı Murat TUNÇEL, Abdullah YILDIZ’a ilave olarak üçüncü bir yoldan bahsediyordu. Başkan TUNÇEL, 1997 yılında Dr. Cevat AYKAN bakanlığında Niksar-Başçiftlik-Bozcalı arasına çizilmiş ama uygulamaya geçmemiş bir proje ile ilgili Karayolları Bölge Müdürü ile aralarında geçen diyaloğu paylaşırken "... ama ora olacak, ama bura olacak, yani 5 yıl içerisinde Allah'ın izniyle bu yolu proje aşamasına getireceğiz. Eğer Bölge Müdürü buna uygunluk verdikten sonra ben bunun arkasını bırakmam. Siyasilere bastıracağız, gideceğiz, geleceğiz, aşındıracağız, başka çaresi yok." ifadeleriyle hangi proje olursa olsun bizzat kendisinin Başçiftlik'in yol sorunun takipçisi olacağını belirtiyordu.

Sadece Belediye Başkanı Murat TUNÇEL değil Tokat'ın Başçiftlikli Milletvekili Yusuf BEYAZIT'ta Haziran 2015 seçimleri öncesi Başçiftliklilere hitap ederken Başçiftlik'in yol sorununun kendi sorunu olduğunu ve bunun çözümü için sonuna kadar takipçisi olacağına dair sözler verdi.

Sadece siyasiler değil Başçiftlikli vatandaşalrda sorunun çözümü için bireysel başvurularda bulundular. Verilen sözlere rağmen çözüm bekleyen yol sıkıntısı için Tokat İl Özel İdaresine dilekçe ile başvuran Başçiftliklilere, yolun Tokat İl Özel İdaresi'nin yetki alanı dışında kaldığı cevabı verildi ve adres olarak Karayolları Genel Müdürlüğü gösterildi.

Geçmişte mücadele ile kazanılan ve kısmen çözülen Başçiftlik-Niksar yolu, bugünlerde iki arabanın zor geçtiği bol virajlarından kaynaklanan ölümlü kazaları ile gündemde. Sadece 2016 yılında 50 yakın hasarlı kazanın yaşadığı ve 3 ölümün gerçekleştiği yolda, 24 Ekimde meydana gelen kazada yolun Hanyeri köyündeki kazada 1 kişi öldü 3 kişi yaralandı. Olayın sosyal medyada yer almasıyla yıllardır çözüm bekleyen yol sorunu için verilen sözler hatırlatılarak tepkiler dile getirildi.

İhsan ŞEN'den Başçiftlik-Niksar yoluna en çok mesai harcayan Belediye Başkanı olan Murat TUNÇEL, kişisel Facebook adresinde kaza sonrası yapığı açıklamada kazada ölen vatandaşımıza rahmet ve yaralılara şifa dilerken Başçiftlik-Niksar yolu ile ilgili Tokat Milletvekili Yusuf BEYAZIT ile görüştüklerini, vekilin Ulaştırma Bakanıyla yaptığı yoğun görüşmeleri sonucunda 35 Km'lik Niksar-Başçiftlik-Bozcalı Bağlantı yolu 2017 yılı bütçe planlamasına alınarak 2017 yılında yapımına başlanacağı sözünü verdiği paylaştı.

Verilen sözlere rağmen aslında Başçiftlik'in kader mücadelesi yeni başlıyor, Tokattan.net olarak bizler, yıllardır çözüm bekleyen Başçiftlik'in kader mücadelesinde üzerine düşen vazifeyi sonuna kadar yaparak Başçiftlik adına güzel olan her şeyi paylaşmaya devam edeceğiz…


 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net Genel Yayın Yönetmeni
  FOTO | Hikmet AYAN  KOLAJ | Tokattan.net  Yazar Email | Tokattannet@gmail.com

Hasan AÇIKEL | Eski(meyen) Bayramlar...

Hiç yorum yok
Z aman ne çabuk geçiyor, 18 saat oruçlu geçen sıcak günleri yaşadığımız kutlu ve bereketli Ramazan ayının sonunda Bayrama eriştik, aradan 2 ay geçti ve bugün Kurban Bayramının arifesindeyiz. Gurbette yaşayanlar Kurban ibadetinin feyzini, bayramın samimiyetini yaşamak, bayramı sıla-i rahimde eş, dost, akraba ve arkadaşlarıyla geçirmek için yollara düştü, kaderine yalnız düşen kentler dolup taşmaya başladı. Hasan AÇIKEL, herkes için bayramları ve bıraktığı izleri yazdı.

  Bayramlarda, hemen hemen herkesin çok sık kullandığı ve klişe ifade haline gelmiş bir söz vardır; “Nerede o eski bayramlar?” Kimimiz bayram özlemi,  kimimiz ise serzeniş için tekrarlıyor bu kısa, özlü soru cümlesini. Bugün dünyanın değişik yerlerinde yaşayan, sıla hasreti çeken ve bayramların oluşturduğu manevi iklimden mahrum kalanlar için, “eski(meyen) bayramlar” ifadesi, çok daha anlamlı hale geliyor.

Hemen hemen herkes için ayrı bir anlam yüklüdür, bayramlarda. Sadece aileler, anneler, babalar, ablalar, çocuklar, esnaflar için değil şehirler, camiler içinde farklıdır bayramlar... Her ağızda farklı tatlar, yüreklerde farklı heyecanlar bırakır...

Aileler için, bayramlar kavuşmanın ve sevincin diğer adıdır. Zira yolu gurbete düşenlerin birbirlerine kavuştukları, hasret gidermek için bir araya toplandıkları, birbirleriyle kucaklaştıkları gündür, bayramlar...

Anneler, ablalar için sevinçle yorgunluğun birbirine karıştığı tatlı anların adıdır, bayramlar. Zira, belki yakınlardaki, belki uzaklardaki yakınlarının, misafirlerinin beklendiği günlerin öncesinde başlar bayram hazırlıkları. Önce temizlenir, köşe bucak evin her yerini, sonra köylerde ekmek tekneleriyle fırından sıra alınır, parmak ve pide pişirilir, tatlılar yapılır, dolmalar sarılır. Arife gecelerinde yakılan kınalı elleriyle bayram sabahı dahi anneler, ablalar boş durmaz evde. Bayram namazına gidenler için sofra hazırlıklarına başlanır, çaylar demlenir, dolmalar, çorbalar sofraya konulur. Gün boyu misafirler ağırlanır, uğurlanır. Ve geriye tatlı bir yorgunluk kalır.

Çocuklar için, harçlığın, şekerin, leblebinin, lokumun, tatlının, sevginin bol olduğu, yeni oyuncakların ve heyecanın adıdır, bayramlar. Zira günler öncesinde yeni elbise ve ayakkabı alınır ve bayram sabahına kadar saklanır. Bayram sabahında uykulu gözlerle abdest alınır, yeni elbiseler, ayakkabılar giyilir ve tutulur cami yolunu babalarla. Bayram namazı kılınır, sonra büyüklerin elleri öpülür, harçlıklar alınır. Şeker toplanır, bakkallardan çat patlar alınır, oyunlar oynanır...

Ya esnaflar için, bolluk, bereket ve kazancın adıdır, bayramlar. Bayram öncesi dolar bakkallar marketler, alışveriş merkezleri alışveriş yapanlarla. Berber ve kuaförlerde sıra bulmak zorlaşır. Bayramın 1. günü şehirlerde ekmek çıkmaz, arifeden alınır her şey.

Ve üzerine yalnızlık düşen şehir için bayram, bayramdır. Gurbettekilerin sılaya 3-5 günde olsa sılaya dönüşüyle dolar evler, caddeler, sokaklar insanlarla. Sıcak karşılamaların ardından dostlarla akşam oltaları atılır, şehrin meydanlarında, sokaklarında. Eski günler, anlar yad edildiği çay sohbetleri yapılır, kahvelerde geç saatlere kadar. Ve Camiler, namaz öncesi vaaz eden hocanın sesi yankılanır, sonra duyulur müezzinin davudi sesi. Her bayram öncesinde olduğu gibi imamın bayram namazını kılınışını anlatmasıyla başlar bayram namazı, Ve namaz imamın “Bayram; Allah'ı bir, Peygamberi bir, Kitabı bir, aynı kıbleye yönelen, aynı heyecanı taşıyan Müslümanların sevinçlerini paylaştığı mukaddes bir gündür.” cümlesiyle özetlenen hutbeyle biter. Cami kapısında başlar, bayramlaşma telaşı. Sıranın en başına şehrin en yaşlısı ve hürmet görenleri geçer, sırayla bayramlaşır ahali herkesle. Bayramlaşma sonrası kimisi evine kimisi de mezarlığa gider, dua eder ölenlerine. Şehrin her yerinde bayramlaşır ahali gördüğü herkesle, unutulur küskünlükler. Ve bayram sonrası boşalır sokakları, caddeleri şehrin. Yine kaderine yalnız düşer kentlerin.

Ve Kurban Bayramlarında ise kurbanlıklar alınır, günler öncesinden ve bayram günü tekbirlerle kesilir. Üçe ayrılan Kurban etinin bir kısmı fakirlere dağıtılır, bir kısmı gelen misafirlere ikram edilir, kalan ise ev halkına ayrılır... Ramazan Bayramında namaza gitmeden önce bir şeyler yemenin Kurban Bayramında ise kesilen kurbanın eti pişene kadar hiç bir şey yememenin faziletli olduğuna inanılır.

Ve son sözler büyük usta Can YÜCEL'den;
“Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan...

Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık...

Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.

Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp "çok şükür bugünü de gördük" diyebilmek...

Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.

Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmuş bir ilişkiyi bitirmek de öyle...

En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır.

Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle okşayan anne bayramdır.

"Ona güvenmiştim, yanılmamışım" sözü bayramdır.
Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram...

Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır.

Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi,  nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.

Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram..
Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur.
Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler.
Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır.
Her gününüz bayram olsun..!”


 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net Genel Yayın Yönetmeni
 KOLAJ | Tokattan.net  Yazar Email | Tokattannet@gmail.com

Hasan AÇIKEL | Ve Bayram Gelir Şehre...

Hiç yorum yok
Zaman ne çabuk geçiyor, 18 saat oruçlu geçen sıcak günleri yaşadığımız kutlu ve bereketli Ramazan ayının sonunda Bayrama erişmemize günler kaldı. Gurbette yaşayanlar Ramazan Bayramını sıla-i rahimde eş, dost, akraba ve arkadaşlarıyla geçirmek için yollara düştü, kaderine yalnız düşen kentler dolup taşmaya başladı. Hasan AÇIKEL, aklımıza düşen bayramları ve bizde bıraktıklarını yazdı.

  Ve bayram gelir şehre, Bayram öncesi dolar sokakları, caddeleri şehrin.

Bayram hazırlıkları yapılır evlerde, temizlenir köşe bucak her yeri evin, ekmek tekneleriyle fırından sıra alınır, parmak ve pide pişirilir, tatlılar yapılır, dolmalar sarılır. Ve gelmesi beklenen misafirler beklenir.

Ve bayram gelir şehre, çocuklara elbise ve ayakkabı, annelere tülbentler, ablalara etekler, babalara ise gömlekler alınır.

Ve bayram gelir şehre, sokaklar, caddeler dolar arife akşamı. Gelmesi beklenen misafirler gelir evlere, hoş beş muhabbet edilir, ev sakinleriyle önce. Sonra caddelerde, sokaklarda, eski dost, akraba akran aranır. Sıcak karşılamaların ardından onlarla akşam oltaları atılır, yukarı mahalle, yazı ve dere mahalle üçgeninde. Eski günler, anlar yad edilir geç saatlere kadar. Ve evin yolu tutulur, geç kalma sıkıntısıyla. Çünkü bayram namazı vardır, gecenin sabahında.

Ve bayram gelir şehre, uykulu gözlerle abdest alınır, yeni elbiseler, ayakkabılar giyilir ve tutulur camii yolu bayram namazı için. Anneler, ablalar boş durmaz evde. Bayram namazına gidenler için sofra hazırlıkları başlar, çaylar demlenir, dolmalar, çorbalar sofraya konulur. Ve beklenir namaza gidenler.

Ve bayram gelir şehre, namaz öncesi dinlenir vaaz eden hocanın sesi. Bayramdır beklenir namazın vakti camide bir köşede. Sonra duyulur müezzinin davudi sesi. Her bayram öncesinde olduğu gibi imamın bayram namazını kılınışını anlatmasıyla başlar bayram namazı, Ve namaz imamın “Bayram; Allah'ı bir, Peygamberi bir, Kitabı bir, aynı kıbleye yönelen, aynı heyecanı taşıyan Müslümanların sevinçlerini paylaştığı mukaddes bir gündür.” cümlesiyle özetlenen hutbeyle biter. Sonra cami kapısında başlar bayramlaşma telaşı. Sıranın en başına şehrin en yaşlısı ve hürmet görenleri geçer, sırayla bayramlaşır ahali herkesle. Bayramlaşma sonrası kimisi evine kimisi de mezarlığa gider, dua eder ölenlerine.

Ve bayram gelir şehre, sofralar kurulmuştur, bayram sabahın ilk saatlerinde evlerde. Artık beklenmektedir namazdan gelecekler. Ve gelir namaza gidenler. Önce eller öpülür sırayla. Çocuklara harçlık, büyüklere hayır dua edilir. Sofraya oturulur, çorbalar, dolmalar, çaylar derken Allah ne verdiyse yenilir. Tüm aile eksikleri olsa da bir aradadır.

Ve bayram gelir şehre, yemek sonrası yollara düşülür, önce sokaktakiler sonra ev ev, eş dost akraba bayramlaşması yapılır, şekerler, tatlılar ve dolmalar ikram edilir gidilen yerlerde, bayramlaşmak için gelenlere. Hoş sohbet muhabbet eksik olmaz.

Ve bayram gelir şehre, dolar sokakları, caddeleri şehrin. Bayramlaşır ahali gördüğü herkesle, unutulur küskünlükler.

Ve bayram gelir şehre, akşam olur şehirde. Evlerde daha geniş aileler olur, yemekler yenir, sohbetler edilir, hasret giderilir.

Ve bayram gelir şehre, Bayram sonrası boşalır sokakları, caddeleri şehrin. Yine kaderine yalnız düşer kentlerin.

Ve son söz Alvarlı Efe Hazretlerinin gönül penceresinden; Bayram o bayram ola...

Can bula cânânını
Bayram o bayram ola
Kul bula sultanını
Bayram o bayram ola.

Hüzn-ü keder def ola
Dilde hicap ref ola
Cümle günah af ola
Bayram o bayram ola.

Lütfi ya lütfü kerim
Erişe rahmü-rahim
Bermurad ede fehim
Bayram o bayram ola.

Hayırlı Bayramlar, Güzel Memleketim ve O’nun güzel insanları…



 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net Genel Yayın Yönetmeni
 KOLAJ | Tokattan.net  Yazar Email | Tokattannet@gmail.com

Hasan AÇIKEL | Bir Ustanın Ardından

Hiç yorum yok
1990‘larda Başçiftlik kalabalık, mevsim yaz, hafta sonları düğünler var. Düğünlerin vazgeçilmezi davul zurna çalıyor, gençler oynuyor, yemekler yeniyor. İlkokul çağındayım, arkadaşlarımla davul zurna çalan ustaların dibinde hem düğünü izliyor, hem de onlara yardımcı oluyoruz. Ali usta, zurnasının sesi hala kulaklarımda, ne güzel vururdu gaydeyi... Çakır Usta'ya dair arda kalanları Hasan AÇIKEL'in kaleminden sizlerle...

* 90‘larda Başçiftlik kalabalık, mevsim yaz, hafta sonları düğünler var. Düğünlerin vazgeçilmezi davul zurna çalıyor, gençler oynuyor, yemekler yeniyor. İlkokul çağındayım, arkadaşlarımla davul zurna çalan ustaların dibinde hem düğünü izliyor, hem de onlara yardımcı oluyoruz. Bazen onalara su bazen ise yemek taşıyoruz. O dönemden aklımda kalan ustalardan biridir Ali (KAYA) usta, zurnasının sesi hala kulaklarımda, ne güzel vururdu gaydeyi. Gençleri oynatır, yaşlıları efkârlandırır, gelinleri ise ağlatırdı. Başçiftlik düğünlerinin vazgeçilmeziydi, nerdeyse her düğünde o çalardı…

Yıllar yılları kovaladı, zaman geçti, büyüdük, okul, iş, eş derken hayat bize bir yol çizdi, yolumuz gurbete düştü. Ama yöremizden kopamadık, memleketimize olan hasretimizi Başçiftlik.net ile başlayıp BasciftlikBlog.com sitesiyle gidermeye çalıştık, çalışıyoruz. Sitede yöremize ait güzel olan her şeyi paylaşmak istiyoruz. Paylaştığımız, paylaşacağımız haberler için kitap, dergi, gazete ve internette yöremize dair yazılan ve paylaşılanları takip ediyoruz. Yaptığımız araştırmalar esnasında, bugünlerde Zara’nın da söylediği “Müdür beyin yeşil kürkü” türküsü dikkatimi cezbetti.

“Yanma da güzelim yanıyom ben
Mendil salla geliyom ben
Bir güzelin uğruna
Verem oldum, ölüyom ben.”

1940’lı yıllarda Reşadiye'nin Bereketli Kasabasında geçen aşk hikâyesi için yakılan bu türkünün hikâyesini sitemizde  “Bir Ustanın Anısına "Çakır Usta"”  söyleşimizde torunu Kemal KAYA paylaştı. Türkünün kahramanı ve sahibi Zurnacı Çakır Usta aynı zamanda “Abum Abum” türküsünün ilk ağızdan duyan ve çevre yörelere yayılmasını sağlayan kişiydi. Lakin arşiv kayıtlarında “Müdür Beyin Yeşil Kürkü” ve “Abum Abum” türküsünün yöresi Tokat değil, Ordu Aybastı olarak yer alırken, Çakır Usta ile ilgili hiçbir bilgi yoktu.

“Müdür Beyin Yeşil Kürkü” ve  “Abum Abum” türküsünün mimarı Kamil KAYA nam-ı diğer Çakır Usta ; 1910-1993 Tokat, Reşadiye, Büşürüm’de yaşamış, çok küçük yaşlardan beri karadeniz yöresinde, özellikle; Tokat ilçeleri ve köyleri, Başçiftlik, Bereketli, Bozcalı, İskesür köyleri, Ordu, Aybastı yöresinde mehterlik yapmış. Çaldığı ezgiler ve yakışıklılığıyla tüm yörenin aranılan zurnacısı olurken sanatının yanı sıra edebi ve nüktedan bir kişiliği de sahip, gerek güzel zurna çalması gerekse hoş sohbetiyle tüm yörede sevilen ve aranılan bir mehter olmuştur.

Aslında yöremizde eskilerin yakından tanıdığı benim ise çocukluk yıllarımda oğullarından Ali (KAYA) Usta’yı tanıma fırsatına eriştiğim biriydi Çakır Usta. 1993 yılında öldüğünde geriye, "Müdür Beyin Yeşil kürkü" ve "Abum Abum" türküleri başta olmak üzere hem türkü, hem öykü, hem de fıkra olarak çok sayıda eser bırakan büyük ustayı tanıtmak için Facebook da ÇAKIR USTA VE OĞULLARI SAYFASI açan Çakır Usta’nın torunu Kemal KAYA beyle tanıştık. Çakır Usta gibi eskilerin tanıdığı ama yenilerin tanıma fırsatına erişemediği bu büyük ustayı bize anlatmasını istediğimizde; “Başçiftlik'in yeri bizlerde her zaman apayrıdır, size her konuda yardımcı olurum." dedi.

21 Ağustos 2013 akşamı sözleştik, 21.00 da başladığımız söyleşi, 23.50 de bitti. Biz sorduk o anlattı. Çakır Usta’nın okul durumuyla ilgili sorumuza gelince; “bi durun Ali (KAYA) amcamı arayım.” dedi, ona sorduktan sonra cevapladı. Benim en çok merak ettiğim telif hakları konusunu Kemal (KAYA) beye sordum. “Bizimkiler halk ozanı istemediler, üzerine düşmedik.” dedi ama sırf "Müdür Beyin Yeşil kürkü" ve "Abum Abum" türkülerinde Çakır Usta'nın adı geçsin diye torunu olarak yasal başvuru yapabileceğini söyledi. Zor bir durum ama yöremizin yetkilileri bu konuda aileye yardımcı olmalı bence. Kazanan Tokat olacaktır, çünkü.

Çakır Usta bu; anlat anlat bitmiyor, söyleşi bittiğinde anlatılmayan çok şey kalsa da ortaya çıkan metni karşılıklı kontrol ettik, düzeltmeleri yaptıktan sonra gece 2 gibi sitede yayınladım. Bir gün sonra Kemal (KAYA) bey söyleşiye yeni ilaveler yapabilir miyiz? Deyince, istemeyerek de olsa hayır dedim. İçimizde bir uhde kaldı, söyleşinin 2. ‘si olacak gibi.

Bir de resim olayı var ki, Kemal (KAYA) beyi ve bizi hüzünlendiren de bu oldu. Dedesi Çakır Usta, babası Saffet (KAYA) Usta, amcaları Duran (KAYA) Usta ve Ali (KAYA) Usta’nın bir arada hiç fotoğrafı yokmuş. Söyleşi için hazırladığımız fotoğraf için hem teşekkür etti hem de “ÇAKIR USTA VE OĞULLARI SAYFASI” için kapak resmi olarak kullandı.

1993 yılında hayata veda eden arkasında "Müdür Beyin Yeşil kürkü" ve "Abum Abum" türküleri ile hayata dair güzel anılar bırakan bir büyük ustayı yâd ettik, bazen güldük bazen hüzünlendik ama o’nu ve o’nun gibi yöremize değer katanları özledik.

Ve son sözü Çakır Usta'nın torunu Kemal KAYA'ya bırakıyoruz;

Sevda üzerine sözler söyledi;

“Yanma da güzelim yanıyom ben
Mendil salla geliyom ben
Bir güzelin uğruna
Verem oldum, ölüyom ben.”

Ölmeden bir gün önce köye geldi. En son şu sözleri söyledi;

“Gel ağlama sevdiğim,
Ben yine gelirim.
Ahret hakkın helal eyle,
Belki de ölürüm...”'  dedi.

Ve o gece...


* 22 Ağustos 2013 tarihinde Hasan AÇIKEL'in Basciftlik.net sitesinde yayınlanan yazısının güncellenmiş hali 




 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net Genel Yayın Yönetmeni
 KOLAJ | Tokattan.net  Yazar Email | Tokattannet@gmail.com

Hasan AÇIKEL | Şehit Murat KILINÇ'tan Arda Kalan

Hiç yorum yok
Ah gideni değil de kalanı boğar ayrılık, yanar dağlar kadar. Yalnızlıktır yoldaşın, artık mevsim hep sonbahar… "Murat KILINÇ’ın şehadet ayrılığı ile gün geceye kavuşmuş, yüreğimiz uyuşmuştu. Ailesine, arkadaşlarına ve sevenlerine kavuşmasına 21 gün kala, 21 yaşında bir yiğit el çekmişti bu dünyadan. Hasretle bekleyen gözlerde sadece anılar kalmıştı... " Hasan AÇIKEL'in kaleminden Şehit Murat KILINÇ'tan Arda Kalan sizlerle...

Türkiye 1 Kasım’da tekrar seçime giderken ülkemizin üzerinde bir türlü dağılmak bilmeyen kara bulutlar dolaşıyor. Bir yanda üzerimizde Ortadoğu laneti, diğer yanda doğumuzda yaşanan, yıllardır bitmeyen ve kardeşliğimizi bozan terör belası. Birde bunun üzerine ekonomik sıkışmışlık içinde ahlaki dezenformasyona uğramış bir toplum. Gündem üzerine gündem, her an her gün yeni bir hezeyan. Uzun yıllar yurtdışında yaşamış bir arkadaşım şöyle demişti; “Bu ne kardeşim, yurtdışında yaşarken ülkede bir helikopter kazası olmuştu, 6 ay o konuşuldu. Türkiye’ye geldim geleli her an, her gün bir olay, aksiyon üstüne aksiyon”. Gerçekten halimiz böyle değil mi? Aksiyon üstüne aksiyon. Ama bu sıkıcı ahvalin içinde güzel bir zaman dilimine giriyoruz; Kurban Bayramı.

Bayramı gurbette karşılayacak olan birçok hemşerimiz gibi ben de gurbetteyim bu bayram. Ve sizler için bayram yazısı yazmak için bilgisayarımın başındayım. Bir bardak çay, arka fonda birbirinden güzel Anadolu ezgilerini yürekten seslendiren sesler. Aklımda ise o eski hayal meyal hatırladığım yaz ayında Başçiftlik’te, yaylalarda kurban telaşıyla yaşanan tatlı anılar. Arifeden misafirlerin geldiği, bayram namazıyla başlayan sabah sofra buluşmalarıyla devam eden kurban kesimiyle zirveye ulaşan, kurban paylarının dağıtımıyla kardeşlik duyguların oluk oluk aktığı, tadıyla evlerde, yaylalarda kesilen kurban etleriyle yapılan kavurmaların, ızgaraların lezzetleri… Aslında bunları paylaşmak için oturmuştum klavyemin başına. Beni bayram hayalinden duygusal çöküşe gark eden belki yüzlerce defa dinlediğim o ses, o sözler, o müzik bir an yüreğimi yakmıştı. Şair Erdem BEYAZİT’in enfes ifadesiyle “Kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden. Harfler harp düzeni almıştır mısralarında.” Yazmayı bıraktım, tekrar tekrar dinlemeye başladım o sözleri;

“Ah gideni değil de kalanı boğar ayrılık, yanar dağlar kadar, 
Yalnızlıktır yoldaşın, artık mevsim hep sonbahar… 

Gün geceye kavuşur, yüreğin uyuşur, 
El çekersin bütün dünyadan, 
Hasretin tutuşur, anılar uçuşur, 
Acı bir elvedadır arda kalan, 
Yalan aman aman ötesi yalan de yalan 

Sana değil sitemim kaderime küserim 
Bir gün kavuşuruz nasılsa derim 
Özlemek ne demek iyi bilirim 

Gün geceye kavuşur, yüreğin uyuşur, 
El çekersin bütün dünyadan, 
Hasretin tutuşur, anılar uçuşur, 
Acı bir elvedadır arda kalan, 
Yalan ötesi yalan de yalan...”

Küçük küçük notalarla başlayıp giderek bir bütünü oluşturan, sizi o mükemmel bütüne götüren bir şaheser bu ezgi, Türk filmlerine müzikleriyle can veren Cahit BERKAY’ın güftesi, Derya PETEK’in kadife sesiyle yüreğimize hitap eden Arda kalan’ dan başkası değildi. Bana 24 yıl önce 21 Eylül 1991 tarihinde Şırnak Uludere'de komutanı olduğu time kurulan hain bir pusuda, tezkeresine 21 gün kala toprağa düşen 21 yaşında bir yiğidi, Şehit Jandarma Çavuş Murat KILINÇ'ı ve birkaç gündür sayfalarımızda paylaştığımız kareleri anımsattı. Sanki bu iç burkan türkü, şehadetiyle yüreğimizi yakan Murat KILINÇ’ın ardından kaleme alınmış gibiydi.

Gideni değil de kalanı boğmuştu Murat KILINÇ’ın şehadet ayrılığı… Ailesi kadar arkadaşlarının sevenlerinin ve Başçiftliklilerin yürekleri yanar dağlar kadar dağlanmıştı, mevsim hep sonbahardı. 1991 sonbaharından bugüne, aradan geçen 24 yıla rağmen Murat KILINÇ’ın sevenleri için ve dahi ülkemiz için mevsim hala sonbahar, terör hala terör…

Murat KILINÇ’ın şehadet ayrılığı ile gün geceye kavuşmuş, yüreğimiz uyuşmuştu. Ailesine, arkadaşlarına ve sevenlerine kavuşmasına 21 gün kala, 21 yaşında bir yiğit el çekmişti bu dünyadan. Hasretle bekleyen gözlerde sadece anılar kalmıştı. Murat KILINÇ’tan ise acı bir elvedadır arda kalan… Yalan aman aman ötesi yalan da yalan…

Bugün, 24 yıl önce aramızdan ayrılan Şehit Jandarma Çavuş Murat KILINÇ’ı Rahmet, minnet ve özlemle yad ederken, tüm sevenleri gibi sitem etmiyoruz, bir gün kavuşuruz nasılsa diyoruz…

Başta tüm bu topraklar için kurban olan şehitlerimizi rahmet ve minnet ile anıyor, ailelerine saygı ve hürmetlerimi sunuyor, onların ve herkesin Kurban Bayramını tebrik ediyorum.

İyi Bayramlar…


 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net Genel Yayın Yönetmeni
 KOLAJ | Tokattan.net  Yazar Email | Tokattannet@gmail.com

Hasan AÇIKEL | Bu Kente Yalnızlık Düştüğü Zaman...

Hiç yorum yok
"Bu kente yalnızlık çöktüğü zaman
Uykusunda bir kuş olur ecelsiz
Alıp da başını gitmek istersin
Karanlık sokaklar kör,sağır,dilsiz
Ey sevda kuşanıp yollara düşen
Bilesin bu yollar dağlar dolanır
Yare ulaşmadan düşersen eğer
Yarına sesinin yankısı kalır.
Gecenin ucunda gün aralanır
Yar sevdasıyla ile yürek bilenir
Sızılı bir ırmak uğurlar seni
Su olup akarsın kır çiçeklenir"
Bazen bir şarkı alır götürür sizi, başka dünyalara. Kimin söylediğine bakmaksızın, müziğin melodisine, sözlerine yoğunlaşırsınız. İşte o şarkılardan biridir, "Bu Kente Yalnızlık Düştüğü Zaman" benim için. Bu şarkıyı ne zaman dinlesem, aklıma gelir memleketim ve o güzel günler. Önce hüzünlenir, Önce hüzünlenir, sonra hey gidi günler derim…
Nerede kaldı o günler?
Oyun oynadığımız kalabalık sokakları, kapı önlerinde oturan anneleri, teyzeleri, nineleri…
Meydanda olta atan, kahvede çay faslı yapan insanları...
Yazıda top oynamaya yer bulamayan çocukları…
Ramazanda yapılan ev iftarlarını, evlere sığmayan Ramazan çoşkusunu....
Düğünlerin o neşesini, gençlerin ağırlıktaki kalabalık yürüyüşlerini, evlerden sokaklara taşan yemek sofraları…
Milli bayramlarda, önde trampet arkada sınıf sınıf öğrencileri. meydana sığmayan bayram günlerini…
Yaylalar ah yaylar, sabahın beşinde hayvanlarla, traktörlerle, öküz arabası gıcırtılarıyla yollara düşülen yayla göçleri… İnek, koyun, köpek sesiyle uyanılan yayla sabahları…
Otta, harmanda, patates hasadında insanlarla dolan tarlalar, bahçeler…
Niksar arabalarında yer olmadığı zaman şoför koltuğunun kenarına çocukların oturtulmasını, dolambaçlı yollarda terleye terleye geçirilen yolculuk günlerini…
Seçim heyecanını, parti bayraklarını, kazananların sevinçlerini, kaybedenlerin hüzünlerini, zor geçen o anları…
Hele o bayramlar;
Annelerin, ablaların, gelinlerin köşe bucak ev temizliklerini, ekmek tekneleriyle fırında sırayla parmak ve pide pişirmelerini…
Bayram namazında lebe leb dolan camileri, namaz sonrası sokaklar boyu uzayan bayramlaşmaları…
Evlerde misafirlere kurula kurula bereketlenen sofraları…
Evet, bu günleri unutmak mümkün mü? Lakin bunların birçoğu artık hatıralarda kaldı. Çünkü Bu Kente Yalnızlık Düştü. Evler, yollar, sokaklar, meydanlar, camileri, yazı, tarlalar, bahçeler, yaylalar boşaldı. İnsanlar ekmeklerinin peşinde gurbete gitti, tatillerin dışında uğramadı bu kente.
Haydi, bu bayram gurbete ara verelim, düşelim yollara. Sıla rahim yapıp sevindirelim, anneleri, babaları, eş-dost, akrabayı. Dolduralım evleri, sokakları, Meydanı, camileri, yaylaları…
Ve önemlisi kaldıralım bu kentin yalnızlığını…

(26 Temmuz 2014'te Basciftlik.net'te yayınlanan Hasan AÇIKEL'in Bayram yazısı)


 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net Genel Yayın Yönetmeni

 KOLAJ | Tokattan.net  Yazar Email | Tokattannet@gmail.com
Okumadan Geçme
© Tüm hakları saklıdır
2016-2022 Tokattan.net