Responsive Ad Slot

Metin KILIÇ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Metin KILIÇ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Metin KILIÇ | Ramazan'da Çocuk Olmak

Hiç yorum yok
Tokattan.net | Metin KILIÇ | Ramazan'da Çocuk Olmak
S
aat gece yarısına ulaştığında sokağın başında çalan davulun sesiyle başlar sahur. Akşamdan annenize yalvardığınız ve annenizde size “kaldıracağım yavrum haydi yat” diye söz verdiği için uykunun en derin ve tatlı yerinde onun şefkatli eli dürter sizi “haydi yavrum kalk sahur oldu”. Sesi duyarsınız duymasına da kalkmak o kadar kolay mı? Biraz daha, biraz daha.. Derken o şefkatli ve sıcak ses bu sefer tonu biraz daha fazla olarak uyandırır sizi uykunuzdan.

Siz yatağın içinde doğrulup etrafa uykulu gözlerle bakarken evin diğer halkı oturmuştur bile yer sofrasının başına. Mis gibi kokan çökelikli katmerlerin yanında tavşankanı çaylar bardaklara doldurulurken gözlerini ovalayarak uykuya direnmek, çoğu zaman uykum açılmasın diye yüzünü bile yıkamadan oturmaktır sofraya, ne yediğini, nasıl yediğini bilmeden atıştırmak, yatak soğumadan tekrar yatağını el yordamıyla bulmaktır, sahur. Ertesi gün mahalledeki çocuklar arasında bir ayrıcalık bir itibardır çocuklar için sahura kalkmak.

Yalnız öğlene doğru iyice acıkır azda susar çocuk. Kendisi diyemez ama gözü hep terekte duran geceden kalan yiyeceklerde olur. Evin büyükleri durumu anlar. Anne baba başlar takılmaya “yavrum orucunu bana sat”, “satmam”, “o zaman sen tekne orucu tut” falan derken uzlaşı sağlanır, oruç bozulacaktır. Ama hiçbir zaman bozdun denmez çocuğa anne akşamdan kalan yiyeceklerden bir sofra hazırlar sevecen bir sesle “gel yavrum yemeğini ye ağzını yıkar yine devam edersin orucuna” dediğinde dayanamaz çocuk hazırlanan yemeği yer ağzını yıkayıp yeniden başlar “tekne orucunu” tutmaya.

Bazen de oruç tutmak babaanne ve dedenin sırtında akşamı etmektir. Akşam iple çekilir öğle yemeği yenmesine rağmen yinede herkesten önce sofraya oturup gündüzden hazırlanan çeşit çeşit iftarlıkları önüne dizip elindeki çatal kaşıkla ezan beklemektir.

Çocuk mahalledeki arkadaşlarına oruçlu olduğunu söylediğinde aynı emsal arkadaşları “essahtan mı diyon lan”  sözleriyle beraber inanmamanın varlığıyla ispat için dil göstermesi istenirdi.. Açlık ve susuzluktan beyazlaşan dili gören çocuklar “yarın bende tutacağım” sözleri ile arkadaşlarına duydukları özentiyi ifade etmeye çalışırlardı bizim çocukluğumuzda..

Başçiftlik’te iftar davetlerine “oruç açma” denilirdi. Gelenek olan oruç açma törenleri Başçiftlikli için çok yorucu olurdu, öğlen vakti evin kızı, gelini veya kadını davet edeceği komşuları ve akrabaları gezer “akşam bize oruç açmaya buyurun” denilirdi. Oruç açmaya cümbür cemaat bütün aile gider, erkekler bir odada, kadınlar mutfakta yemeklerini yerlerdi. Ortaya serilen sofra bezinin üstüne konan halbur ve eleklerin üzerine konulan siniye önce ekmek, su ve hoşaflar dizilir, daha sonrada her yemekten bir tabak yemek konulur, aynı tabaktaki yemekler kaşıklanarak yenilir, yemek bittikçe ilavesi yapılırdı. Ortalık bir anda kaşık sesine gider, börekler yufka ve tatlılar çorba, dolma, pilav, sütlü tabakları biri gider biri gelirdi. Oruç açma törenlerine imam mutlaka çağrılır yemeğin sonunda sofra duası okunurdu.  Yenen yemeklerden sonra topluca kılınan akşam namazı akabinde herkesin birbirine uzattığı tabakalardan yakılan sigaralar keyfe keyf katarken ev sahibi de misafirlerini ağırlamaktan mutlu kazandığı sevabı düşünerek bütün yorgunluklarını unuturdu. İnsanlar topluca teravih namazı için camiye giderken tüm mekânlar biz çocuklara kalırdı.

Annelerimizin peşine düşerek teravihe gittiğimizde erkekler tarafına girer, önce uslu uslu oturur, ne yaptığımızı bilmediğimiz için büyükleri taklit ederdik. Sonra yavaş yavaş gevşeyerek kikirdediğimizde yanımızdaki yetişkin dirseği ile dokunarak bize yanlış yaptığımızı belli ederdi, aralarda hep bir ağızdan okunan salâvatlar ise biz çocukların çok hoşuna giderdi. Akşam namazı ile yatsı namazı arasında mutlaka vaiz edilir ramazanın ve orucun faziletleri uzun uzun anlatırlardı. Teravih namazının selam aralıklarında  salavat getirilip hep bir ağızdan huşu içinde “hoş geldin ya şehri ramazan” derken mest olur, Son gecelerinde ramazan yolcu etme ilahilerinde Lelenin oğlunun acıklı sesi ile ramazan yolcu etmesini dinlerken cemaatin çoğu ağlardı.

Bizim zamanımızda teravihte çocuklar genellikle abdestsiz gider, namazın ne zaman başladığını, ne zaman bittiğini bilmediğimiz için eğilir doğrulur kalkardık genellikle en arkada saf tutar namaz başlayınca başlardık kikirdemeye. Bilirdik ki kimse namazını bozup bize müdahale edemeyecektir. O zaman keyfini çıkartmak lazım. İlk kikirdeyen çocuk camideki bütün çocukları otomatik komut almışçasına gülmenin cazibeli tılsımına çağırır. Bütün çocuklar öksürür tıksırır güler. Artık tut tutabilirsen. Selam verildikten sonra yetişkinlerden biri hışımla kalktığı gibi ayağa okkalı tokatlar inerdi yanaklarımıza, ta ki biri çıkıp ta “dokunmayın çocuklara” diyene kadar. ikinci fasılada çocuklar çekiştirilerek saf aralarına yerleştirilir tekbirle tekrar durulur namaza ama orası da güvenli değildir önce öksüren bir yetişkin taklit edilir işaret alınınca bir birini izler sahte öksürükler tüm çocuklar yeniden başlar kıkırdayıp fıkırdamaya. Belli bir olgunluğa geldiğimde hep düşünmüşümdür,  o yıllarda yetişkinlerin çocuklara  tahammülsüzlüğü nedendi acep.

Bizim kuşak biraz daha mı haşarıydı ne. Ramazanda yaptıklarımız aklıma geldiğinde hemen gülümserim. Gıcığın Osman, namı diğer Habudu, Apoyun Çolak ŞükrüCeniğin Gamber, Kör Sayit, Tıtır Şevket, İbicin Mıstık, Çükdanın İsa, Cinni oğlanın Kara Memet ve diğerleri cümbür cemaat aşağı mahallenin çeşmesinde yalan yanlış bir abdest alır doluşurduk camiye. Yukarı mahallenin çocuklarıyla beraber arkada iki saf oluşturur, hocanın vaizini anlamasak da iki dizimizin üstünde yinede sessizce dinlerdik.

Yatsı namazının sünneti sessizce kılınır Farz namaz başlayınca büyükler öne gider caminin arka tarafı tamamen bizim egemenliğimize geçerdi. Önceden ayarlayıp yakamıza taktığımız iğne yerinden çıkartılır secdeye gidenin kalçasına batırılırdı. Aman Allahım! Seyreyle gümbürtüyü. Mest olurduk gülmekten..tabii farz namaz olduğu için kimse namazını bozup bize müdahale edemez. Selama kadar epeyce de zamanımız var... Eğer arka tarafta yaşlı bir ihtiyar yada Tınının Sağır varsa şamata tadından yenmez keyfimize diyecek olmazdı... Herkes secdeye gidince Sağırın yada Deli İhsan'ın arkasına yaklaşılır iki ayağından tutup hızlıca çekince zavallı Sağır yada Deli İhsan halının üstüne yüz üstü up uzun uzatılırdı.. İşte o zaman seyreyle gümbürtüyü... Sağır başlardı  yüksek sesle “Heytey tey hey tey tey..”  diye bağırmaya  tabii bizde  koşarak doğru avlu kapıya. Hoca “Esselamu Aleyküm” dediğinde bazen ayakkabılarımızı bile alamadan kaçışırdık. Mahallenin karanlık sokaklarına. Daha geri dönmek ne mümkün. Çünkü bunun ardından genellikle büyük sopa gelirdi hemde ne sopa. Acaba şimdinin çocuklar yapar mı böyle şaka.

Ramazan'da çocuk olmak bayram sabahı bayramlıklarını giyip büyüklerin ellerini öpmek, şeker ve harçlık toplamak, arada birde topladıkları harçlığı sayıp para ve şeker çokluğuyla yandaki çocuklara hava atmaktır.

Çocuklar olmadan, bunlar yaşanmadan çıkmaz ki ramazanların tadı…

Sürçü lisan ettiysek affola, Çoluğumuzla çocuğumuzla nice mutlu ramazanlara...

“Neyleyim dünyanın dolu malını
Hesabını görmeye fermanım mı var

Bu mülkün hesabın bizden sorarlar
Onun için elin çekmiş veliler
Haramı var diye korku verirler
Benim ipek yüklü kervanım mı var.”

   Metin KILIÇ Eğitimci Yazar
 
 Tokattan.net
  metinkilic56@hotmail.com


Yazarın Diğer Yazıları
İBÜK  21.09.2019
Başçiftlik'te Kayak ve Kış Turizmi  20.01.2018
Gurbet Kuşları  30.11.2016  

Metin KILIÇ | İBÜK

1 yorum
Tokattan.net | Metin KILIÇ | İBÜK
H
er köyün bir delisi bir de velisi vardır. Kimin deli kimin veli olduğunu elbet Allah bilir. Ancak hayatlarını idame ettirmek için gerekli akıl ve beden sağlığına sahip olmayan garibanların birilerinin yardımı olmadan yaşaması mümkün değildir. Başçiftlik'te yaşayan Çörtük Ahmet lakaplı Ahmet SAVAŞ'ta bunlardan biridir. Kimsenin ismini bilmediği, kiminin “İBÜK” kiminin “ÇÖRTÜK” diye hitap ettiği ve geçtiğimiz yıl rahmeti rahmana kavuşan bu gariban seksen küsur yıllık ömrüne onca çile sığdırmış, bir yıldız gibi aramızdan kayıp gitmiştir. Bu gönül adamının ölüm haberi tüm Başçiftlik'lileri özellikle de 50 yaş üzeri onu tanıyan insanları ziyadesiyle üzmüştür.

Başçiftlik'in efsane öğretmenlerinden Kel İsa lakaplı İsa ŞEN'in oğlu Metin ŞEN Başçiftlik'in ilk üniversite mezunlarındandır. Uzun yıllar elektrik mühendisi olarak elektrik dağıtım işinde çalıştığı için, Tokat'ın bütün ilçe ve köylerinin elektriğe kavuşmasında emeği büyüktür.

Geçenlerde bu kadim dostumdan bir e-mail aldım, Başçiftlik'in renkli simalarından Çörtük Ahmet'in ölümünü hatırlatarak efsane başkan İhsan ŞEN'in kimsesiz garibanlara nasıl sahip çıktığını anlatıyordu. Şimdiki başkanlara örnek olması açısından özetleyerek yazıyorum.
Yıl 1983 Sivas Kızılırmak Elektrik Dağıtım Müessese Müdürlüğünde çalışıyorum. Çalışma odamın kapası çalındı içeri giren görevli; “Başmühendisim aşağıda amcan olduğunu söyleyen biri var” dediğinde şaşırdım. Gelen kişinin amcam olduğundan emin olmak için, “Nasıl biri?” diye sordum. “Kafası kel galiba arkadaki saçları öne doğru yapıştırmış gibi görünüyor” dediğinde gelenin amcam olduğunu anladım.

Aşağı indiğimde onu giriş holünde bir elinde bastonu, diğer elinde çantası, yanında kafalarında sekiz köşe kasketleri, eski ama temiz elbiseler içinde pantolonlarının paçaları çoraplarının içine sokulmuş, ayaklarında kara lastik bulunan üç adamın arasında gördüm. Dikkatli bakınca yanındakileri de tanımam hiç de zor olmadı. Başçiftlik in meşhur Ahmetlerinden ikisi. Akabanın oğlu Yan Ahmet ve Hacının Osmangilin Çörtük Ahmet'i (İbük), diğeri de Ötebaş'tan Dodilinin Mecit dedikleri Mecit amca.

Hoş beşten sonra amcam bana durumu kısaca özetledi. Herkes gündelik çıkarlar peşinde koşarken o insanlara nasıl aş ve iş temin edebilirim kaygısıyla köyün delilerini garibanlarını toplamış maaş bağlatmak için gerekli olan sağlık raporunu almak üzere benim de bir katkım olur düşüncesiyle almış Sivas’a getirmiş.

Gelenlerden Ahmet SAVAŞ namı diğer Çörtük Ahmet’i çok iyi tanıyorum. Kafa yapısı doğuştan antropolojik olarak dolikosefal (yanlardan basık) yumurta şeklinde olduğundan insanlarımız ona “Çörtük” lakabını vermiş. Ahmet okula gitmediğinden okuma yazması yok, akıl olarak ta emsallerinin altında bir zekâ yapısı var. Ahmet, takıntılı olduğu bazı kelimeleri duyduğunda zıvanadan çıkar onu söyleyene döner, göz bebekleri büyür, yumruklarını sıkar, sinirli bir şekilde söyleyenin üstüne yürürdü. Kaçarsanız sizi kaçtığınız yere kadar kovalar, arkanızdan taş fırlatırdı. Yaz bahar aylarında arazide öten ibibik kuşunu daldan dala akşama kadar kovaladığı, bu yüzden harap bitap düştüğü rivayet edilir. Onun bu huyunu bilenler de eğlenmek gülmek için çaktırmadan onun göremeyeceği bir yerden ibük diye seslenir, Çörtük Ahmet hemen gardını alır, sesin geldiği yöne hızla koşarak söyleyen düşmanı bulmaya çalışırdı. İnsanlar Ahmet aha bu dedi.” diye sizi gösterdiğinde vay halinize. Bir gün bende halamın oğlu Dr. Erdoğan GÜLER i göstererek Ahmet “aha bu sana ibük dedi” demiş, Erdoğan’ı kan ter içinde evlerine kadar kovalatmıştı.

Ayran gönüllüydü Ahmet. Birisini dövdüğü vurduğu vaki değildi, köyün bütün kızlarına âşık olur, Ahmet falanca kız seni seviyormuş düğün ne zaman” diye sorulduğunda gözleri döner “hiii hii” diyerek gülümser “düğün yok, o iş olmuyo, anama sordum biz onunla emüşükmüşüz” derdi. (Emüşük olmak= sütkardeşliği) Kısaca çocukluk yıllarımızın neşesiydi Çörtük AhmetOnu görünce yüzüme bir gülümseme geldi. Birden Erdoğan'ı nasıl kovaladığını hatırladım. İçimden biribükdeme isteği geldi ama camı çerçeveyi indirir, korkusuyla buna cesaret edemedim. Ertesi gün hep beraber akşamdan ayarladığım Numune Hastanesi'nin yolunu tuttuk ve uzun uğraşlardan sonra gerekli raporları aldık. Mecit Amca hariç, Ahmetlerin raporu maaş almak için yeterli düzeyde çıktı. Psikiyatri doktoru Atilla Bey amcama “Reis Bey, bakıma muhtaç insanların elinden tutup ele güne muhtaç olmaması için taa buralara kadar getirmeniz takdire şayan bir hareket, sizi tebrik ediyorum” dediğinde Amcam; “Görevimiz efendim” dedi. Çok duygulanmıştım. Amcam bu sefer Ahmetlere dönerek “Gözünüz aydın. Artık kimseye muhtaç değilsiniz. Bundan böyle size devlet bakacak” dedi. Ahmetlerin gözleri ışıldadı. Benim gözlerim yaşarmaya başladı. Bana Metin çok büyük iş başardın. Bu garibanlara yardım ederek büyük bir sevap işledin. Ellerinde para olursa köyde bunlara iyi bakarlar. Sefaletten kurtulurlar. Ben evraklarını tamamlar onların maaşını bağlatırım.” dedi. Artık ayrılık vakti gelmişti. Onları arkalarından sevgi ile bakarak uğurladım. 

Aradan geçen zaman içinde Yan Ahmet ve Çörtük Ahmet’e devletin yardıma muhtaç kişilere verdiği muhtaç maaşlarının bağlandığını öğrendim. Ömürleri boyunca maaş alarak yakınlarının yanında namerde muhtaç olmadan yaşadılar. Yerel yöneticilerin en büyük ve en hayırlı görevlerinden biri de beldelerinde ki bu tür insanlara yardım etmek, onların elinden tutmaktır diye düşünüyorum.Bugün başkan dahil bu insanların hepsi de bir bir ölüp gittiler. 

Son olarak da Başçiftlik'in İbük Ahmet i arkasında çileli bir ömür bırakarak rahmeti rahmana kavuştu Nur içinde yatsınlar mekânları cennet olur inşallah. Metin ŞEN (20 Kasım 2018-Ankara)

 Metin KILIÇ Eğitimci, Yazar
    Tokattan.net       metinkilic56@hotmail.com

Yazarın Diğer Yazıları

Metin KILIÇ | Başçiftlik'te Kayak ve Kış Turizmi

Hiç yorum yok
Eskiden zengin sporu olarak da bilinen kayak sporu sadece Uludağ, Kartalkaya, Ilgaz, Erciyes, Palandöken, Sarıkamış gibi belli merkezlerde yapılıyor, kayak yapmak için bu merkezlere gidenler çok fahiş ücretler ödemek zorunda kalıyordu.

Son yıllarda Turizm anlayışının değişmesi Kış turizminin de yaz turizmi gibi cazip hale gelmesiyle ülkemiz ve bölgemizde mevcutlara yeni kayak merkezleri eklendi. Kış sporları ve kayak vazgeçilmez bir eğlence ve moda haline geldi.


Kar yağışının çok yoğun olduğu Tokat/Başçiftlik te açılan kayak tesisleri de bunlardan biri. Tesiste kayak yapmayı yeni öğrenenler ve profesyonel için farklı eğim ve uzunluklarda liftler mevcut. Bu sene yeterince yağmayan kar yetkilileri endişelendirse de Başçiftlik coğrafyasının her tarafı kayak lifti.. Bu açıdan bakıldığında konaklama ve ulaşım gibi bazı sorunlar aşılırsa amatör ve profesyonel sporcular için bölgedeki en ideal kayak tesisleri ileriki yıllarda Başçiftlik olabilir diyebiliriz.

Seçildiği günden beri Başçiftlik'i tanıtmak ve kalkındırmak için farklı arayışlar içine giren genç ve dinamik belediye başkanı Murat TUNCEL 2000 rakımlı Somun dağının karşı eteklerine kurduğu kayak tesislerde her yıl Ocak ayında kar şenlikleri düzenliyor. Bu sene 4.sü yapılacak olan festivale çevre il ve ilçelerden yine binlerce kişinin gelmesi bekleniyor. Etkinliklerin yarıyıl dinlenme tatilinde planlanması katılan sayısını daha da artıracak gibi görünüyor. Festival süresince gelen misafirlerin eğlenmesi için değişik sosyo-kültürel etkinlikler de planlanmış. Geçen yıllarda karlar üzerine kurulan mangallarda yapılan sucuk ve çay ikramı, havai fişek ve yamaç paraşütü gösterileri ve yöresel sanatçıların verdiği konserler izlenmeye değer güzelliklerdi. Bu sene de kayak ve kızak yarışmalarının yanı sıra farklı kültürel etkinlikleri bünyesinde barındıran Başçiftlik kar şenlikleri 27 Ocak ta başlıyor.

Başçiftlik kayak tesisleri Başçiftlik'e 5 km mesafede yaylalar bölgesinde. Ulaşım sıkıntısı yok. Kar makineleri ile kayak merkezine giden yol 7/24 temizlenirken belediye ekipleri tarafından araç ve yolcular için yol hizmeti de veriliyor. Tesislerde bulunan lokanta festival süresince gelen konuklarına 24 saat hizmet veriyor Her tür ve ebatta kayak ve kızak kiralamanın mümkün olduğu tesislerde 200 civarında kayak ve kızak misafirler için her daim hazır bekletiliyor. Orta dağın doruklarından tatlı bir eğimle Karacaören yaylasının altına kadar inen profesyoneller için hazırlanan 2.5 km'lik büyük parkurun yanında 750 metre civarındaki ikinci lift günlük kullanım ve yarışlar için ideal. Bu liftin kenarında kayakçıları zirveye çıkartmak için kurulan birde tele siyej mevcut. Aslında yoğun kar yağışlarıyla sürekli kar altında bulunan Başçiftlik coğrafyası kayak yapmak isteyen konuklar için bir cennet. Alaçalın yamaçları, Karşı, Çartıl tepesi, Yaylalar geçmişten günümüze Başçiftlik'li gençlerin doğal kayak pistleri olmaya halen devam ediyor.

Bu güzel cennetin tek bir sıkıntısı var ulaşım ve konaklama.. Konaklama sorunu ilçe merkezinde açılan misafirhane öğretmen evi ve özellikle Karacören yaylasındaki yayla evleriyle azda olsa çözülse de yetersiz gibi görünüyor. Yetkililer tarafından bu sorunların acilen halledilmesi gerek.

Yaz aylarında yıldızlara asılmış yeşil bir cennet gibi duran Başçiftlik kışın karların verdiği beyazlığın asaleti ile bir rüya gibi yaz ve kış turizmcilerini bekliyor. Ben inanıyorum ki uzak yakın diyarlardan gelecek misafirler yöre insanının misafirperverliği ile yine unutulmayacak anlar yaşayacak.

 Metin KILIÇ Eğitimci, Yazar
    Tokattan.net       metinkilic56@hotmail.com

Metin KILIÇ'ın Diğer Yazıları
30.11.2016

Metin KILIÇ | Gurbet Kuşları

Hiç yorum yok
Tokat, göç veren iller sıralamasında uzun zamandır ilk üçte yer alıyor. TUİK tarafından tahmini olarak hesaplanan 2015 verilerinin de eklenmesiyle Tokat’ın 2007–2015 döneminde kaybettiği nüfus sayısının 51.309 ulaştığı görülüyor. Bugünlerde nüfusunun yarıdan fazlası gurbetçi olan Tokat'ın göç ile imtihanını Eğitimci, Yazar Metin KILIÇ“ Gurbet Kuşları” başlıklı yazısıyla kaleme aldı.

  Merhaba Dostlar! Yazıma Sivaslı halk ozanı Ali KIZILTUĞ’un  gurbeti anlatan bir şiiriyle başlamak istiyorum...

Asri gurbet harap etmiş köyümü 
Bülbül gidip baykuş konmuş gelele 
Ben ağayım ben paşayım diyenler 
Kapıları kitlemişler gelele 
  
Bir ev burada bir ev karşıda kalmış 
Soram hele bizim komşular nolmuş 
Kırk senelik ağaç kurumuş kalmış 
Bizim bahçe tanınmıyı gelele 
  
Yanarımda ben bu derde yanarım 
Bizim eli bulacana ararım 
Güzellere sıra vermeyen pınarım 
Daşlarına Baykuş konmuş gelele.. 

Dünyanın hiçbir yerindeki insanlar doğduğu toprakları kolay terk etmezler. Dünyadaki göç olayları incelendiğinde 2 ana nedenden dolayı insanların memleketlerinden göç edildiği görülür.

1-Açlık ve yoksulluk 
2-Can güvenliği, 

Tokattaki nüfus hareketleri ve göç olgusuna bakıldığında tam bir huzur şehri olan Tokat'tan can güvenliği nedeniyle göç edildiğinden söz edilemez. Her türlü tarıma ve hayvancılığa elverişli verimli ovaların güzel yaylaların olduğu Tokatta Göçteki temel nedenin toprağın verimsizliğinden ziyade emeğinin karşılığını tam olarak alamamaktan doğan “açlık ve yoksulluk" olduğu görülür. İç Anadolu’nun çok göç veren illeriyle Tokat karşılaştırıldığında dışarıya en az göç veren illerden biri Tokat tır. Bunun yanında özellikle Tokat merkeze ilçelerden ve köylerden bir göç akışının varlığından da söz edilebilir.

Metropol şehirlerin çekiciliği buradaki iş ve aş olanaklarının bolluğu özellikle kırsal kesim insanlarının göç olgusunda etkilidir. Babasının, atasının yoksulluktan çektiklerini gören genç kuşak, yoksulluk zincirini kırmak için her zaman her dönemde çıkış yolları aramıştır. Gençlerin metropol kentlerle tanışması ve geçimin büyük kentlerde daha kolay ve rahat olması Anadolu da ki göçü tetikleyen en büyük unsurdur. 80’li yıllarda şehirlerde hızla kurulan konut kooperatiflerine cüzi fiyatlarla üye olan memur ve işçi kesimi şehirde ev sahibi oldu. Şehirlerin nüfus yapısı değişti ilçelerde belli köyden gelenlerin kümeleştiği küçük köy modeli mahalleler oluşurken ilde aynı ilçeden gelenlerin yaşadığı kapalı toplum özelliği gösteren büyük semtler oluştu, köy gelenek ve görenekleri şehirlere taşındı.

Eski şehir kültüründe birbirini tanımayan insanların yerine aynı köyden aynı ilçeden gelmiş komşu ve akrabaların kümelendiği apartman kültürü yerleşti.. Sadece Tokat'ta değil bütün şehirlerde evlerinin önünü süpüren kapı önlerinde attıkları minderlere oturarak birbiriyle dertleşen, mahalle arsında pekmez salça kaynatan, acısını ve sevincini birbiriyle paylaşan aynı kültürün insanlarını bulabilirsiniz.

Tokat insanı çeşitli nedenlerle başka şehirlere göç etse de Tokat tan hiçbir zaman kopamadı.  Kışın nüfusu azalan köylere yazın gurbetçilerin dönmesiyle nüfusun beş on misli arttığı çarşının pazarın özellikle yaylaların insanlarla dolup taştığı görülür.

Göç bir zorunluluktur. Onu içinde yaşanılan hayat şartları doğurur. Burada özellikle geçmiş yıllarda kırsal kesimden uzak diyarlara ekmeğinin peşinden giden insanlarımızın durumuna işaret etmek istiyorum.

60'lı 70'li yıllarda kara sabanla gece gündüz durmadan tarla sürmek öküz arabalarıyla sap saman çekmek orakla tırpanla ot-ekin biçip fig yolmak, daha sonrada düğenle harman sürüp makinede savurmak akabinde öküz arabalarıyla günlerce odun çekmek gibi işleri üç aya sığdırmak zorunda kalan kırsal kesim insanının cebinde bu uğraşlarının karşılığında hiçbir zaman avuç dolusu para olmadı. İklimin sertliği ve toprakların verimsizliği nedeniyle ekilen ve dikilen topraklar karın doyurmaya yetmediği için insanlar yıllarca rızkını hep gurbet ellerde aradı.

Gücü kuvveti yerinde olan erkekler  köydeki işlerin bitmesi kışın gelmesiyle dürülmüş yorganları nı omuzlarına alıp gurbet yollarına düştüler.
“Sekiz ay kışımız, dört ay yazımız 
Açlıktan telef oldu bazımız 
Kasım gelmeden buz tutuyor özümüz 
Mayısta çözülür buzumuz bizim” diyor şair 

Elbette bu uzun kış aylarının değerlendirmesi gerek… Köydeki işler bittiğine göre gurbete gidilecek çay şeker parası kazanılacak…

Başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin her yerindeki inşaatlarda değişik iş kollarında günübirlik amelelik yapmak insanımızın yıllarca yaşamsal bir zorunluluğu oldu.

Elleri kınalı genç gelinler soğuk kış gecelerinde eş hasreti, çocuklar baba hasreti çekerken babaları evin nafakasını çıkartabilmek için nasırlı elleriyle kaderlerine kürek salladılar.

“Allı turnam bizim ele varırsan 
Şeker söyle kaymak söyle bal söyle 
Eğer bizi sual eden olursa 
Boynu bükük benzi soluk yar söyle”  türküsü sanki bizim insanımız için söylenmiştir.

Şimdi ne eski karlar yağıyor nede eski zorluk ve kıtlık yılları var.

Aşınızın ve ekmeğinizin bol olması dileğiyle..


 Metin KILIÇ  Eğitimci, Yazar
 KOLAJ | Tokattan.net  Yazar Email | metinkilic56@hotmail.com

Metin KILIÇ | Şehit Murat KILINÇ'ın Ardından

Hiç yorum yok
21 Eylül 1991 tarihinde vatan borcu için gittiği Şırnak Uludere’de terhisine 21 gün kala, 21 yaşında şehit düşen, mezun olduğu yörenin tek lisesine adı verilen Başçiftlik’in şehidi Murat KILINÇ’ı, Rahmet, minnet ve dua ile yad ederken şehitliğinin 25. yılında O'nu yakından tanıyanlardan Eğitimci, Yazar Metin KILIÇşehit Murat KILINÇ’ın şehadeti öncesi ve sonrasında yaşananları aileden biri olarak Şehit Murat KILINÇ'ın Ardından” başlıklı yazısıyla kaleme aldı.

  Kılıçlar ailesi için Eylül ayı hüzünlü bir aydır. Yeğenim (Amcam oğlu) Murat KILINÇ'ın şehadet şerbetini içmesinin seneyi devriyesinde (21 Eylül 1991) bir şehit ailesinin “haleti ruhiye” sini sizlere paylaşmak istedim.

Yıl 1991.. PKK terör örgütü köylere hudut karakollarına saldırıyor yakıyor yıkıyordu.. Evladı askerde olan ailelerin yüreği ağzında gözü kulağı televizyonlarda.. İşte böyle bir günde görev yaptığı Şırnak,Uludere Kayatepe karakoluna yapılan bir saldırıdan sonra hava değişimine (Moral izni) gelen yeğenim Murat KILINÇ hane halkına, kendini ziyarete gelenlere güney doğuyu ve terörü anlatıyor.Amca, dayı, yenge, yeğen, kol komşu ev hınca hınç dolu, hoş beş derken herkes merak içinde o anlatıyor biz dinliyoruz.. “Orada yaşamak çok zor” diyor emmioğlu. “insanlar akşam olmadan evlerine çekiliyor..Ölümün saldırının nereden geleceği hiç belli değil, Gündüzleri hep dağlardayız. Bazen günlerdir banyo yapamadığımız oluyor, uyku uyuyamıyoruz.. Günümüz eller tetikte dua ederek geçiyor. Akşam olduğunda dağlardan atılan mermilerin gökyüzünde bıraktığı izleri seyrederek nöbet tutuyoruz. Çakalların uluması, Keleşlerin makinelilerin çıkardığı mekanik ses hep kulaklarınızda.. Her gün çatışma oluyor taciz ateşine uğruyoruz. Karşı karlı dağlarda ne oluyor ne bitiyor hiç bilmiyoruz. Saldırının nereden geleceği kimin dost kimin düşman olduğu hiç belli değil. Bulunduğumuz karakola her an, her saniye saldırı olabilir.” Dinlediklerim karşısında kanım donuyor. Güçlü bir devletin bir avuç eşkıya karşısında böyle çaresiz kalmasına inanmak istemiyorum. “Türkiye bu hainlere dersini verir” Yeğenim askerlik psikolojisi ve yaşının verdiği gençlik ateşiyle abartıyor galiba diye düşünüyorum.

Hava değişimi izni bitli. Tezkeresine sayılı günler kalan Murat'ı Şırnak a bir kez daha dualarla uğurladık. O giderken “beni merak etmeyin. Hakkınızı helal edin” dedi. Bizde peşinden gülerek el salladık.

Yengem şöyle anlatıyor;

-“Oğlumun şehitlik haberi gelmeden bir gece öncesiydi. Gece yarısı olmuş eşim Salih bir türlü uyumuyor, hafif dalıyor, uykusunun içinde kan ter içinde iniltilerle uyanıyor, onu dürterek uyandırdım.

-Ne oldu Salih hasta mısın? Diye sordum.

-“Yok iyiyim kötü bir rüya gördüm de..” dedi. “Hayırdır inşallah” dedim ama bana rüyasını o kanlı güne kadar hiç anlatmadı.

Ertesi günün öğle vaktine yakın bir saatte köye gelen Jandarma arabası evimizin önünde durduğunda hepimizin yüreği ağzına geldi. Çalan kapıyı eşim açtı. Komutanın yanında “Belediye reisi” de vardı. Buyur ettik. Komutan; selam verip Murat KILINÇ deyince --“ne oldu yavruma” diye bağırdığımı hatırlıyorum. Dünya birden başıma yıkılmıştı. Ev çığlık çığlıga kaldı.. Ağabeylerim, eltilerim, komşular ne zaman geldi,kimden ne duydular hiçbir şey hatırlamıyorum..Anladığım bir şey varsa oğluma kötü bir şey olmuş,komutan ve reis onun haberini getirmişti…”

Reis konuştukça Salih KILINÇ'ın rengi sarardı ayakları titredi gözleri fal taşı gibi açılmış bir şekilde etrafa bakarken birden gördüğü rüya geldi gözlerinin önüne. Hayırdır inşallah diye geçirdi içinden ama bir terslik olduğunun o da farkındaydı. Yoksa niye gelsin koca jandarma arabası diye düşündü. Komutan bir kez daha Murat KILINÇ dediğinde oğlu geldi gözlerinin önüne sırma saçlı ela gözlü yiğitler

Yiğidi oğlu… Komutanın dudakları kıpırdıyor bir şeyler söylüyordu ama o eşinin “yiğidim,aslanım Murat'ım diyen sesinden başka bir şey duymuyordu..”Oğlun vatan için şehit oldu” dediklerinde Olduğu yere yığıldı kaldı.. Dili damağı kurumuştu ne desin nasıl davransın bilemiyordu. Kol komşu, ağabeyler, yengeler, akrabalar, kadınlar çocuklar eve dolmuş herkes çığlık çığlığa bağırıp ağlaşırken o olan bitene boş gözlerle bakıyor çenesi titriyor ama ağzından bir tek kelime bile çıkmıyordu…

Komutanın ağzından arka arkaya dökülen “..O bir kahraman… O Bir şehit.. Vatan sağolsun “ sözleri yanan yüreklerin yangınını söndürmeye yetmedi.. Ellerine kına yakarak güle oynaya peygamber ocağı bildiği asker ocağına gönderdiği oğlu bir daha geri gelmeyecek.. Böyle bir acıya nasıl dayanılır nasıl katlanılır. Evden yükselen çığlıklar arşa uzandı önce mahalle sonra köy akın akın eve dolmaya başladı. Yer gök inliyordu annenin “ doyamadım Muradım eli kınalı kuzum… kara gözlü evladım” nidalarından. Aliye KILINÇ adeta deliye dönmüştü. Baş açık yalın ayak oradan oraya koşuyor, kapıda bekleyen askerleri tutuyor birini bırakıp diğerine sarılıyor…  Benim Mıradım nerde.. Oda sizin gibi askerdi …Eli kınalı gönderdim ben onu askere.. verin oğlumu” diyordu. Zapt etmek ne mümkün… Askerlerin de iki gözü iki çeşme… Olayın vahametine varamayan kardeşler Safiye, Hamide, Mustafa, Adem olan biteni korku ile izliyor çırpınan annelerine boş boş bakıyorlardı.…

Eve ateş düşmüştü bir kere…

Mıradım aslanım… şehit olmuş komşular” diyen yengemi susturmak cenaze gömülene kadar hiç mümkün olmadı.. Eve gelen sağlıkçılarda fayda vermedi. Kılıçlar sokaktan yükselen ağıt sesleri günlerce yeri göğü inletti.. Başçiftlikliler ve komşu köyler..Duymayanlar duyuyor bölük bölük cenaze evine akıyordu

Daha 21 yaşındaydı Murat KILINÇ.

Çakı gibi delikanlı Ailenin en büyük erkek evladı

Nişanlı sözlü değildi ama elbette onunda bir yavuklusu,

Yarınlar için umutları vardı.

Tezkeresine sayılı günler kala Şırnak Uludere de Karakola yapılan hain bir saldırı sonucunda göğsünden vurularak şehit olmuştu emmim oğlu Murat KILINÇ. Birkaç gün sonra tezkere alacak, köyüne dönecek yavuklusu ile nişanlanacak kendine yeni bir hayat kuracaktı. Baba ocağına çok sevdiği köyüne cansız bedeni cenaze arabasının içinde bayrağa sarılı üzerine künyesi takılı tabutla geldi.. Özel eşyalarının ve sivil elbiselerinin içine konulduğu bez çanta eve gelip imza karşılığında teslim edilince aile inandı ki Murat gerçekten öldü.. hiçbir el evin ortasına konan o valizi açmaya gitmedi..bakıp bakıp ağladı herkes. 90 yaşındaki babaanne nasırlı elleri, kırış kırış yanaklarıyla valizi öpüp kokladı sanırsınız valizi değil torununu kokluyordu “keşke yerine ben öleydim oğlum” dedi.. o öpüp kokladıkça evdeki gözyaşları sel oldu aktı.. yer gök inledi evden yükselen ağıtları tüm Başçiftlik halkı gözyaşları içinde dinledi…

Askerler tabutun önüne üzerinde “Şehit Murat KILINÇ yazan Çerçeveli bir resim koymuştu. Bu resim elden ele geziyor, onu herkes sarılıp öperken sanırsınız ki Murat gülümseyen gözlerle çerçevenin içinden kendi cenaze törenini izliyor,

Murat KILINÇ binlerce kişinin tekbir sesleriyle toprağa verildi..

Günler sonra, Salih amcam gözleri yaşlı… “ben biliyordum. Ben böyle olacağını biliyordum.” Dedi. Eliyle odadaki tahta divanı göstererek rüyasını anlatmaya başladı “Oğlum Murat'ım şu divanda yatıyordu. Üstünde beyaz bir çarşaf var, çıplak kolu yorgandan dışarı kaymış, üşümesin diye kolu alıp alıp içeri sokuyorum, kol yine kayıyor. Bunu iki üç kere tekrarladım. Meğer ölüm bana malum olmuş da ben anlayamamışım” dedi. Dedi ama oğlunun öldüğüne de hiçbir zaman inanmadı. Gelecek diye hep yolları gözledi. Günlerce Niksar'dan gelen arabaların yolunu bekledi inen yolcuların içinde gözleriyle hep oğlunu aradı.

Allah hiç kimseye evlat acısı vermesin

Amcam ve yengem yıllarca mezarlığa gittiler geldiler..Çocuk sever gibi mezar taşlarını öpüp sevdiler Çiçekler, yemekler götürüldü. Çalı çırpı temizlendi. Bayrağın dalgalandığı mermer mezara çamlar dikildi, Yengem geceler boyu yanık sesiyle ağıtlar söyledi..Ne acılar dindi, nede umutlar tükendi..

Derdini hep içine atan Salih amcam kanser illetine yakalandı. Fazla uzun yaşamadı.

Yengem her namazda Apo'ya beddualar etti. TV de şehit haberleri okundukça aklına oğlu geldi. Ağlamaktan göz pınarları kurudu. Sonunda Alzheimer hastalığına yakalandı adı dahil her şeyini unuttu ama Murat ını asla…

Seni unutmadık… Melekler yoldaşın, cennet mekânın olsun Sevgili yeğenim


 Metin KILIÇ  Eğitimci, Yazar
 KOLAJ | Tokattan.net  Yazar Email | metinkılıc56@hotmail.com

Metin KILIÇ | Tokatlı Olmak...

Hiç yorum yok
E mekli Eğitimci Metin KILIÇ'ın Yaşadığınız mekanları tanıdığınız ve bildiğiniz kadar siz oralısınız. Bunun ötesinde sadece nüfus kayıtlarınızda yazan yer isimlerinden ibaret olur köy, kasaba, ilçe ve il isimleri... Hemşerilik kültürü aidiyet bağından gelir. İnsan kendini nereli hissediyorsa oralıdır...  cümleleriyle başlayan ve Tokatlı olmanın ne anlama geldiğini kaleme aldığı “Tokatlı Olmak...” başlıklı ilk yazısı sizlerle...

  Yaşadığınız mekanları tanıdığınız ve bildiğiniz kadar siz oralısınız. Bunun ötesinde sadece nüfus kayıtlarınızda yazan yer isimlerinden ibaret olur köy, kasaba, ilçe ve il isimleri..

Hemşerilik kültürü aidiyet bağından gelir. İnsan kendini nereli hissediyorsa oralıdır. Ancak bazıları için “nerelisin” sorusuna göğsünü gere gere memleketini söylemesi memleketini çok sevdiğinden midir yoksa memleketine duyduğu özlemden mi bilinmez. Bilinen bir gerçek var ki insanlar nerde yaşarsa yaşasın yüzyıllardan beri doğduğu toprakları hiçbir zaman unutmaz “Nerelisin” sorusuna bir çırpıda önce ilini söyleyerek cevap verir. Biz Tokatlıyız demek hoşumuza gittiği gibi birinin bize Tokatlıyım demesi de hoşumuza gider. “Nerelisin” den sonra ikinci soru “neresindensin” dir. Sanki bütün Türkiyeyi il ve ilçeleri bilirmiş gibi.. Aslında bu sorular samimi bir muhabbetin başlangıç anahtarlığını da yapar. Laf lafı açar muhabbet koyulaşır o ilin meşhurlarından başlar iklimine, okul yıllarına askerlik anılarına kadar dayanır gider.

Her memleketin kendisiyle özdeşleşen bazı marka ürünleri vardır. Amasya'nın elması, Isparta'nın gülü Zonguldak'ın kömürü gibi. İç Anadolu’nun her yerinde semt pazarlarında satıcıların domatese patatese “Tokat domatesi, patatesi” demesi yaprak satışı yapanların “Tokat yaprağı” diye bağırmasının gururumuzu okşaması aslında memleket sevdasından başka bir şey değildir.

Hangi takımı tutarsak tutalım kendi şehrimizin takımı söz konusu olunca akan sular durur. Kalbimiz bir başka türlü atmaz mı. Hele gurbet ellerde 60 plakalı bir araba görünce gözlerimiz tanıdık bir sima aramaz mı?

“Tokatlıoğlu”, “Tokatlı” gibi genel şöhrete ulaşmış bazı isimlerin taşıyanlar tarafından nasıl ve niçin aldıklarını bilemiyoruz, ancak bu isimleri taşıyanların geçmişinde bir Tokat bağlarının olduğu, her Tokatlının da bunlara sempati duyduğu yadsınamaz bir gerçek.

Sosyologlar hemşeriliği öne çıkarmanın mikro düzeyde milliyetçilikle eş değer olduğunu söyleseler de doğduğu il insanın markası gibidir. Nereye giderse gitsin nerede olursa olsun insanı doğup büyüdüğü toprak çeker. Biz Tokatlıyız. Kafa kâğıdımızda Tokat yazıyor. Her zaman her yerde göğsümüzü gere gere biraz da övünerek “Tokatlıyım gardaş” demenin gururunu yaşıyoruz. Bu kimseyi kimseden üstün tuttuğumuz anlamına gelmesin. Bu ülke doğusuyla batısıyla alıyla moruyla kızılbaşıyla Sünni’siyle Türk’üyle Kürd’üyle bizim. Çeşitli kültür ve geleneklerin törelerin harmanlanmasıyla oluşan güzel ülkemizin horonuyla, çiftetellisiyle, halayıyla, barıyla içinde kardeşçe yaşayan insanıyla güzel olduğuna inanıyoruz.

Tokat misafirperver ve güler yüzlü çalışkan insanların memleketi,, doğal güzellikleriyle sıcak kanlı insanlarıyla huzurun başkenti.. Öyle bir yer düşününki orman yayla insanın ruhunu dinlendiren temiz hava berrak sular organik besinler zengin doğa çeşitliliği yanında muhteşem güzellikte, çevresiyle, yöresel yemekleriyle görenlerin hayran kaldığı, tekrar gelmek için can attığı bir doğa hazinesi, Kuru ekmekle soğanı lezzetle yiyen, Çeşmeden her su içişte “Şükür Allah’a diyen” insanların mekanı. Böyle bir yer sevilmez mi?

İşte bunun için biz Tokatlı olmanın gururunu yaşıyoruz.

 Metin KILIÇ  Eğitimci, Yazar
 FOTO | Hürriyet.com.tr  Yazar Email | metinkilic56@hotmail.com  

Metin KILIÇ | Başçiftlik Yayla Konakları

Hiç yorum yok
Zaman ilerliyor, hayat geçiyor. Hayatın ritmini takip etmek gerçekten zor. Hele ki metropollerde yaşayan insanlar sabahın 6'sında işe gitmek için yollara düşüyor, işti, mesai idi derken akşamın geç saatlerinde eve dönüyorlar. Ama hayat geçiyor, işle, çocukla, eşle, yorgunlukla, stresle... Yılda birkaç hafta da olsa fırsat yakalalarsa için ya memleketlerine, ya da tatil mekanlarına kaçıyor. Metin KILIÇ, hem Başçiftlik için turizm fırsatını hem de Başçiftlikli için tatil imkanını oluşturacak öneriyi yazdı.

(Başçiftlik nüfusunu artırma ve birinci kuşağı tekrar Başçiftlik e çekme adına bir proje çalışması)

Hiç düşündünüz mü..?  Acaba! Türkiye coğrafyasında Başçiftlikli'nin yaşamadığı bir yer var mı? BasciftlikBlog.com sahibi (Hasan AÇIKEL'in)  yaptığı ve yakın tarihte yayınladığı bir araştırmada her il ve ilçede en az bir iki Başçiftlikli nin bulunduğu görülüyor. İstanbul, Tokat, Samsun gibi bazı megapol il ve ilçelerde daha fazla yoğunlaşan Başçiftlikli nüfusu bu gün Başçiftlik'te mukim olanlardan çok daha fazla sayıda.

Başçiftlik'in nüfus hareketleri incelendiğinde özellikle 80'li yıllarda halıcılığın bitmesiyle dışarıya çok fazla göç verildiği, 90'lı yıllardan sonra da gittiği yerde ev bark sahibi olan hemşerilerimizin bir kısmının bir daha memleketlerine geri dönmediği görülür. Bunun neden ve sonuç ilişkilerini bulmak elbette sosyal bilimcilerin işi olsa da görünen başka bir gerçek daha var ki o da geri dönmek isteyenlerin “barınma ihtiyacı” 

Bu yazımızda bunu irdeleyecek ve kendi penceremizden yetkililere çözüm önerileri getireceğiz.
Yokluk ve yoksulluk yıllarında köyden ayrılıp yabancı diyarları mesken tutan birinci kuşak hemşerilerimizin barınma sorunları nedeniyle köye geri dönemediği bilinen bir gerçek..Tabii onlar gelemeyince onlardan dünyaya gelen aile efradı,  eş ve çocukları gelinleri, damatları da köye gelemiyor. Ne acıdır ki,  gurbette bir nesil  babalarının annelerinin doğup büyüdüğü toprakları görmeden büyüyor  böyle olunca da özellikle ikinci ve üçüncü kuşak için Başçiftlik, sadece nüfus cüzdanlarında yazan bir yer adı olarak kalıyor…

Bunun sebep ve sonuçları geniş bir perspektifte incelendiğinde geri dönemeyen insanların özellikle 70 ve 80'li yıllarda memuriyet işçilik v.b.  gibi nedenlerle köyden ayrıldıktan sonra köydeki  “baba ocağı”  “doldurma” duvarlı, toprak sıvalı, yonga tavanlı eski evlerinin yıkılıp dağıldığı, yerlerine yeni evlerin yapıldığı, yeni yapılan evlerde gidenlerin herhangi bir katkısı olmadığı için haklarının da bulunmadığı görülür. Bu insanların çoğunun köyde sadece yaz aylarında kalacakları yeni bir ev yapacak ekonomik gücü de yok. Bunlar köye geldiklerinde, “baba ocakları” dağıldıysa büyük ölçüde kardeş veya akraba evlerine misafir olarak kalırlar.

Başçiftlikli akrabalarıyla yakın olmaktan evine misafir gelmesinden büyük gurur duyar.  Her yaz gurbetten gelecek yakınlarının gelmesini sabırsızlıkla bekler. Onların gelmesi kardeş, bacı komşu herkesi ziyadesiyle mutlu eder. Evlerin önünde sıralanan değişik plakalı arabalar bizim için her zaman bir gurur kaynağı olmuştur. Ancak herkesin aynı tarihlerde özellikle yaz aylarında izin kullanıp köye gelmesi göz önüne alındığında, gelin damat torun gibi ailelere yeni katılan üyelerle zaten yeterince kalabalıklaşan hanelerin uzun süreli misafir yükünü kaldırmasının güçlüğü ortadadır. Bunu bilen misafirler ziyaretlerini genellikle kısa kesilmeye çalışılır. Atalarımızın dediği gibi  “Taş taş üstünde olur ama, ev ev üstüne asla..”

Doğrudur yada yanlıştır bunu ben bilemem .. Yetkililer tarafından, özellikle 2000'li yıllarda Türkiye çapında yoğunlaşan TOKİ uygulamalarının Başçiftlik'te yeterli sayıda talep olmadığı gerekçesiyle hayata geçirilemediği söylenir.

Köyden ayrılan insanlarımız neticede bizim insanlarımız. Ben inanıyorum ki onlar bulundukları şehirlerde çok güzel apartman dairelerinde yaşasalar da içleri vatan hasretiyle dolup taşar. Kendilerine dönüş için bir imkân yaratılsa anında köylerine döneceklerinden eminim. Başçiftlik te mukim olan halk da nüfusun artmasından ve giden akrabalarının geri dönmesinden, şehrin yaz kış canlanmasından son derecede mutlu olur.  O halde buna bir çözüm getirmek gerekir.

Yerleşim yerlerinin kuruluş ve gelişimi tarihi seyir içinde incelendiğinde; gelişme ve kalkınmanın nüfus hareketleriyle doğru orantılı olduğu görülür. Dışarıya göç veren yerler zamanla körlenip yok olurken, göç alan yerler kalkınıp birer cazibe merkezleri haline dönüşmüştür.  Günümüzde nüfusu çeken etmenlerin başında istihdam ve turizm gelir. Başçiftlik’ e istihdam yaratacak fabrikalar yapamayacağımıza göre, Nüfusu artırmanın en etken yolu Turizmi canlandırmaktan geçer. Bu konuda en büyük görev Başçiftlik Belediyesi ne ve Kaymakamlığına düşüyor.

Tanıtım ve turizme dönük olarak 80'li yıllarda İhsan ŞEN başkanlığında başlayan “Festival geleneği”  halı ticareti, kültür, spor ve yöresel müzik ağırlıklı idi. Başçiftlik er meydanına Kırkpınar başpehlivanları ve Türkiye deki bütün güreş ihtisas kulüplerinin pehlivanları gelir yaptıkları iddialı güreşlerle çayırda kıran kırana kozlarını paylaşırdı. Sadece Başçiftliklilere değil bütün yöre halkına yönelik bir açılım ve tanıtım faaliyeti olan bu festival geleneği 2000'li yıllarda halıcılığın da bitmesiyle “kültürel festivallik”  özünü kaybederek, Karaçam da hemşehri buluşması haline gelen  “kır pikniği ve müzik eğlence programına” dönüştü. Bu yeni lokal etkinliğimize dışarıdan katılım yok denecek kadar azdır. Ancak bu yıl 2. Gerçekleştirilen Başçiftlik kar ve kış şenlikleri ni  bir çok özelliğiyle kır pikniğinin dışında tutmak gerekiyor. Bu faaliyet sadece Başçiftliklilere değil bütün yöreye hatta kış sporlarını seven herkese hitap ediyor. Çok uzak diyarlardan ve komşu il ve ilçelerden gelerek şenliklere katılan binlerce kişi bu şenliklerin ileri ki yıllarda tutup kalıcı olacağının en büyük göstergesidir.

Burada ben belediyemize bir öneri getiriyorum.
Çalışkanlığı ve dinamikliğiyle dikkat çeken Belediye başkanımız Sayın Murat TUNÇEL in çok geniş bir vizyonu var. Herkes tarafından seviliyor. Kısa sürede gerçekleştirdiği mükemmel projeler ilerde de çok daha büyük işlere imza atacağının göstergesi..  Partisi iktidar da…  İlde şimdiye kadar hiç olmadığı kadar güçlüyüz, İl Genel Meclisinde  encümenlerimiz var..Eski Belediye Başkanımız Recep GÖKÇE İl Özel İdare Genel Sekreteri, daha da önemlisi Artık bir milletvekilimiz var.. Başçiftlik tarihinde bir milat kabul edilen 2015 genel seçimlerinde Başçiftlik sevdalısı biri, Sayın Yusuf BEYAZIT meclise girdi. Bu Başçiftlik tarihinde bir ilk.. Onun çalışkanlığını, yapıcı kişiliğini tanımayan bilmeyen yok… Üstelik köyüne, kentine de âşık bir insan… Sadece Tokat halkının değil,aklı selim tüm Türk halkının onun şahsına gösterdiği sevgi selini görmezden gelmek kimsenin haddi  de hududu da değil.. İnanıyorum ki Yusuf BEYAZIT Vakıflar Genel Müdürlüğünde olduğu gibi meclis çalışmalarıyla da kendini ispatlayarak en kısa zamanda Türkiye'nin sayılı siyasetçileri arasında kalıcı bir şekilde yerini alacaktır.

Bütün bunlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde Başçiftlik Belediyesince hazırlanan projelerin, kalkınma hamlelerinin devletin üst kurullarında kabul edilmemesi gibi bir durum hiç söz konusu değil… Yeter ki devletten toplum yararına bir şeyler istensin…Şükürler olsun ki bunu takip edecek, gerçekleştirecek her kademede insanımız var..

BAŞÇİFTLİK YAYLA KONAKLARI PROJEME GELİNCE; Üç tane birbirinden güzel yaylamız var. Karaçam gibi uçsuz bucaksız ormanlarımız Çellogu, Kuzu Göbeği  gibi piknik alanlarımız, yapayda olsa göllerimiz, trekking ve yamaç paraşütü alanlarımız var .Nihayet kış sporlarının yapılacağı güzel bir  kayak liftine de kavuştuk.

Şimdi Başçiftlik in dışarıya açılması öncelikle yaz turizmine yönelik konut sorununun çözülmesi gerekiyor. Turizme yönelik  yatak sayımız çok az... Bu yüzden Başçiftlik e sabahleyin gelen yabancı akşam evine geri dönmek zorunda.Bu bizim için hem prestij hem de ilçemiz için büyük bir gelir kaybıdır.

ÖNERİM: Büyükşehirlerde hobi bahçeleri, kaplıca evleri, dağ konakları v.s. adı altında devre mülk sistemiyle çalışan bir sürü oluşumlar var. Bunun tipik örneği Taşova Boraboy göl evleri… Tıpkı bunlar gibi yaylalarımızda veya Üç Oluk Göleti’nin kenarına, Çellogu na  Karaçama, Kızlar Kayasına v.s.alt yapısı tamamlanmış lüks tatil köyü konseptine uygun villalar, villa yapılamıyorsa prefabrik konutlar yapılsa bunlar sezonluk olarak devre mülk sistemiyle gurbetçi hemşerilerimize veya yaz tatilini burada geçirmek isteyen yabancılara dönemlik olarak kiraya verilse kötü mü olur?  Ben inanıyorum ki çok cüzi meblağlara yapılan bu sistem yap işlet devret modeliyle büyük gelirler getirecek hem de ilçemizi bir turizm cennetine çevirecektir.

Bu proje için dünya bankasından veya İller bankasından çeşitli krediler de bulunabilir. Daha olmadı İmkânı olan şahıslardan sponsorluk desteği alınabilir. Yap işlet devret modeli devreye sokulabilir. İhaleye çıkılır firmalara arsa ve altyapı desteği sağlanırsa inanın yaz ve kış turizmi için çok sayıda talipli ortaya çıkacaktır.

İlk etapta yapılacak 10 -15 ev bu projenin öncüsü olacaktır.

Önlerinde bahçesi olan dayalı döşeli bu villa konaklarda kim bir yaz geçirmek istemez. Tıpkı bir tatil köyü gibi.. Ağaçlar ve güller arasında Yaz kış iklimine uygun ormanın içinde veya ağaçlandırılmış alt yapısı tamamlanmış göl kenarında tabiatla baş başa kalabilmek için insanlar milyonlar harcıyor kilometrelerce yol kat ediyor. Çevre il ve ilçelerden et yemek için “Perşembe yaylasına”  giden insanlar Bize niçin gelmesin. “Çamiçi yaylalarını” Karadeniz’in cazibe merkezi haline getiren doğal güzellik bizde yok mu? Fazlasıyla var..

İnsanlar arayış içinde. Turizm artık sadece sahil kasabalarıyla sınırlı değil… Doğa turizmi en çok talep gören turizm dallarından biri.. Bu proje hayata geçirilirse sonraki yıllarda traking ve dağ sporları, orman safarileri, fotoğrafçılık, at gezileri v.b. gibi alanlarda alt yapı çalışmaları da tamamlanarak yaylalarımızı ulusal ve uluslararası turizme açabiliriz. Sadece güneşin doğuşunu izleyebilmek için yurt içinden ve yurt dışından binlerce kişi Adıyaman Nemrut dağına veya değişik yerlerdeki seyir tepelerine çıkıyor. Somun tepesindeki seyir terasının buralardan neyi eksik? Samsun Ayvacık baraj gölündeki dağ evlerine her yıl binlerle ifade edilen Arap turist geliyor.
Köy ekmeği yapan fırınlarda pişmiş tam buğday unundan yapılan “barmak”“tava çöreği”, “pağaç” “değirmen çöreği”,  “gömbe”,  “börek”,  “bal, tereyağı köy yumurtası” gibi yöresel menülerimiz çoklarının ilgisini çekecektir... Başçiftlik usulü “fırında et tava”, “çubukta şiş”, “Tokat kebabı”, “keşkek”, acılı “oymaç  çorbası”,  “sütlaç” gibi yöresel Başçiftlik yemekleri ni tatmak için bile yüzlerce insan akın akın hafta sonlarında Başçiftlik e gelecektir. Başçiftlik niçin orta Karadeniz in turizm merkezi “lezzet durağı” olmasın.. Temmuz sıcağında Niksar ovasında cayır cayır yanan insanlar, bırakın yaylalarda yağan çise altında “fırında kuzu et tava” yiyerek ferahlansın.. kendi elleriyle yaylalarda mantar toplasın.. Organik süt içsin, yoğurt yesin.. Kışlık peynir ve yağını bizden temin etsin.

Bilindiği gibi son yıllarda ülkemizde yapılan kültür balıkçılığı çok büyük bir ekonomik kaynaktır. Ben Sivas'ta uzun yıllar çalıştığım için yakından biliyorum Özellikle Gürün, Zara ve Ulaş ilçelerinde profesyonel olarak balıkçılık yapılır ve onlarca aile buradan geçimini sağlar oysa buraların akarsuları bizimkiler kadar zengin de değildir. Alabalık soğuk iklimi ve devamlı akarı olan soğuk suları sever. Bu bizim yaylalardaki mendereslerde fazlasıyla var. Kuman Gözünde, Kale deresinde, Üç oluk göletlinde, Çatakta veya Fırıncuk suyunda kurulacak alabalık çiftlikleri Başçiftlik ekonomisine ve çevre turizmine çok büyük katkılar sağlayacaktır.

Büyük kazanmak için büyük düşünmek lazım.

Biz Başçiftlikliyiz. Tarihte olduğu gibi her işin üstesinden geliriz, yeter ki isteyelim.

Sevgi ile kalın, hoşça kalın…


 Metin KILIÇ  Eğitimci, Yazar
 FOTO | Baciftlikblog.com  Yazar Email | metinkilic56@hotmail.com  

Metin KILIÇ | Başçiftlik 2. Kar Şenliklerinin Ardından

Hiç yorum yok
Şenliğe katılan herkes bir hafta sonunu daha mutlu ve huzurlu geçirmenin sevincini yaşadı. Ertesi gün araçlarla memleketlerimize dönerken aracımızın içinde söylenen tek bir sözcük var; “İyi ki gelmişim seneye yine geleceğim. Sağ ol başkan.” Güzel ilçemizde bir etkinlik daha kazasız belasız sona erdi. Darısı yaz festivaline…” Başçiftlik 2. Kar Şenlikleri'ni yerinde takip eden Emekli Eğitimci Metin KILIÇ'ın şenliklere dair izlenimlerini kaleme aldığı "Başçiftlik 2. Kar Şenliklerinin Ardından" başlıklı yazısı sizlerle...

Başçiftlik’in genç ve dinamik Belediye Başkanı Murat TUNÇEL  seçim vaatlerini sıraladığı seçim bildirgesinde ilçenin acil ihtiyaçlarını sıralayarak  seçildiğinde bunları bir çözüm takvimine bağlayacağını ve zaman içinde hepsini mutlaka gerçekleştireceğini söylüyordu. 

Bir yıllık sürede yapılanlara bakıldığında Başçiftlik’in kalkınması, çevrede cazibe merkezi haline gelmesi için  kurgulanan   bütün  projelerin ortak akıl ürünü olduğu ve  yılların  birikimine dayandığı anlaşılıyor.. Vaatlerin en gerçekleştirilemez görünenlerinden biri de Başçiftlik Kayak Merkezi’nin yapılması ve burasının ülke çapında kış turizmine açılmasıydı. İlk bakışta çok ütopik gibi görünen bu vaat hiç beklenmedik bir hızla geçen yıl hayata geçti. Bu seneki açılışa bizde davetliyiz. Şenliklere katılmak üzere Samsun’dan çıktığımız sılayı rahim yolculuğu sabahın alaca karanlığında başladı. 

Uykulu hemşerilerimizi duraklardan bir bir toplarken araç içinde çalan Başçiftlik havaları memleket hasretiyle yanıp tutuşanların gönüllere ak kor gibi düşüyor. Hoş sohbetler içinde karlı dağlar bir bir aşıldı. 3 Saatlik meşakkatli bir yolculuğun ardından  Niksar’a geldiğimizde yollarda İstanbul’dan gelen Esenyurt Belediyesinin otobüslerini  Hatipli Belediyesinin araçlarını kornalar çalarak solluyor, araçların içinden birbirimize el sallıyoruz..Nihayet ilçe girişinde sıra sıra dizilen çam ağaçlarının arasından geçerek Başçiftlik’e giriyoruz. Yollar temizlenmiş ancak evlerin giriş kapısını kapatacak şekilde yığılan karlar bu sene her seneden daha fazla kar yağdığını göstergesi. Her insan için hayatı oldukça güçleştiren bu kar yığınları Başçiftlik’te yaşayanlar için sıradan bir olay. Çünkü biz Başçiftlikliyiz kar ve kış bizim hemşerimiz.

Saat 10.30, aracımızı Belediye meydanına çekiyoruz. Belediye binası süslenmiş meydana kardan kuleler ve kaleler yapılarak misafirler için görsel şölenler hazırlanmış.

Araçtakiler kısa süreliğine de olsa baba evlerine dağılıyor, saat 11’de yaylaya şenlik alanına hareket edilecek. Arkadaşlarım evlerine giderken ben başkanı makamında ziyaret etmek için Belediye binasına çıkıyorum, görevliler beni güler yüzle karşılıyorlar. Boynuma kar şenliklerinin hatırasına yaptırılan yeşil beyaz atkılardan takılıyor. Başkan makamında Kaymakam Mehmet ÖZCAN beyle beraber Tokat'tan gelen misafirlerini ağırlıyor. Bir taraftan da çalışanlara emirler vererek programın son rötuşlarını yapıyorlar. Herkes soğukkanlı telaş yok. Her şey sanki önceden planlanmış gibi. Görevliler neyin nerede nasıl yapılacağının bilincinde. Bu arada sıcak çaylar içiliyor makamdaki misafirlerle tanışma imkânı buluyoruz. Her biri şenlik için başka bir diyardan gelmiş, başkanın misafirleri. 

Biraz sonra medarı iftarımız, Sayın Milletvekilimiz, Yusuf BEYAZIT Bey, Valimiz Cevdet CAN Bey, Tokat Belediye Başkanı Eyüp EROĞLU, İl genel meclis Başkanı Adem DİZER, İl Özel İdaresi sekreteri hemşerimiz Recep GÖKÇE, Gazi Osman Paşa Rektörü Prof. Dr. Mustafa ŞAHİN, Gençlik Hizmetleri İl Müdürü Cemil ÇAĞLAR ilçe kaymakamları, belediye başkanları, daire müdürleri ve diğer davetli protokol tören alanına teşrif ediyorlar. Program gereği önce Belediye Konuk evi ve halı sahanın açılışları yapılacak.

Belediye Konuk evi olarak planlanan mekân belediyenin tam karşısında olup gerçekten muhteşem bir yer. Misafirlerin rahatı için her türlü konfor düşünülmüş ve odalar buna göre donatılmış. Hele yazıya yapılan halı saha Başçiftlikli gençler için muhteşem bir spor kompleksi. Her iki tesisinde hayatımızda büyük bir boşluğu dolduracağı kesin. Açılışa katılan herkes tesislere gıpta ile bakıyor. Emeği geçenlerden Allah razı olsun diyoruz. Açılışların ardından ekip büyük bir hızla Yayla Kayak Tesislerine doğru yol alıyor.

Karacaören yaylası ile Orta dağın arasındaki yamaçta yer alan kayak tesislerinde 380 metrelik bir lift ve kayakçıların 1. zirveye ulaşımını sağlayan basit telerej sitemi  (babylift)  var. Kısaca burası eğitim ve eğlence amaçlı yapılan mükemmel bir tesis. Genişletilmiş Lift uzunluğunun 4-5 km’yi bulduğu söyleniyor. Yalnız bu Babylift 380 metreye kadar hizmet verdiği için en yüksek zirveye araçla çıkmak gerekiyor. Başçiftlik Kayak Tesisleri alt yapısı tamamlandığında bu lift uzunluğuyla ulusal ve uluslararası her türlü kış sporlarını ve yarışları yapmaya müsait bir alan gibi görünüyor. İl özel idaresinin katkılarıyla yapılan bu tesis için Tokat İl İdaresi Genel Sekreteri Sayın Recep GÖKÇE Beyin emeği büyük teşekkür ediyoruz.

Gelen misafirler için araç parkından revire, kafe, restoran ve mescide kadar burada her şey düşünülmüş. Tesisinin kafeteryasında sıcak çayınızı yudumlayarak oturduğunuz yerden kayak ve kızak yapanları rahatlıkla izleyebiliyorsunuz, Veya oluşturulan şark köşesindeki şömine karşısında ayaklarınızı uzatıp  alevlere bakarak -15,-20 derecelik soğukta  bile dostlarınızla sıcacık sohbetler yapabilme imkanınız var.. Tesise dışarıdan gelen konuklar için bol miktarda kiralık kayak ve kızak ta tesiste mevcut. Çok cüzi bir ücret karşılığında bunlardan sınırsız yararlanabiliyorsunuz. Ülke genelinde birçok kayak tesisini gezen biri olarak şunu söyleyebilirim ki Planlanan 75 yataklı otel hizmete girdiğinde Başçiftlik Kayak tesislerinin ülkemizdeki kış turizminin vazgeçilmez mekânları arasında yerini alacağı kanaatindeyim. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.    

Protokol konuşmalarının ardından kayak tesisinin açılışı yapıldı. Açılış ve kayak yarışları ATV televizyonlarından canlı olarak yayınlanıyor. Açılışın ardından kadın erkek her yaştan binlerce kişi beyaz karların üzerinde yöreye özgü ipli kayaklarla kızaklarla ya da naylon leğenlerle, tepsilerle kendini pistin akımına bırakırken ortaya çıkan görsel şölenleri ölümsüzleştirmek isteyen Samsun ve Tokattan gelen fotoğraf sanatçıları gazeteciler televizyoncular birbirleriyle yarışıyor. Şalvarlı kadınlar, bastonlu dedeler Başçiftlik ten, komşu köy ve kasabalardan her yaşta binlerce insan gönlünce eğlenmenin buz üstünde kaymanın keyfini çıkartıyor. Yöresel etkinlikler toplumda kabul görüyorsa kalıcı olur. Katılım sayısından ve halkın memnuniyetinden de görüldüğü gibi Başçiftlik kar şenlikleri ölü doğmamıştır. Cemalettin BİLGİN’in dediği gibi ileri ki yıllarda yuvarlanan kartopu gibi daha da büyüyecektir. 

Burada Tokat Fotoğrafçılar derneğine ve onlarca sanatçıyı Tokat ve Samsun’dan Başçiftlik’e getiren dernek başkanı Mustafa KILINÇ’a teşekkür etmek gerek, Ben inanıyorum ki Başçiftlik tanıtım konusunda beklediği açılım ve ulusal tanıtımı ancak bu sanatçıların deklanşörlerinde yakalayacaktır. Onların çektikleri resimlerin takvim sayfalarını, duvarları, broşür ve kitapları, turizm enformasyon bürolarını süsleyeceği günler çok yakın.

Yapılan kayak yarışlarında Ahmet NAMLIOGLU birinci, Nazif KARAKOÇ ikinci, Abdullah KOÇ üçüncü, Adem KILINÇ dördüncü geldi. Emekli subay kayak hocası hemşerimiz Ahmet NAMLIOĞLU'nu da burada tebrik etmeden geçemeyeceğim. Başçiftlikli gençlere ücretsiz kayak kurs açması, karda kışta her gün Niksar’dan Başçiftlik’e gelerek zamanının tamamını o soğuk kayak pistinde geçirmesi takdire şayan bir davranış. Onun sayesinde yöresel ipli kayaktan batonlu modern kayaklara geçilmiş. Öğrencileri dağdan aşağı ellerinde bayraklarla bir ışık şelalesi gibi süzülürken izleyenlerin alkış sesleri sanıyorum onunda göğsünü kabartmıştır. Teşekkürler NAMLIOĞLU. Namına yakışır bir hareket yapmışsın.

Dışarıda kurulan mangallarda halka ve misafirlere sucuk ekmek ikramı yapılıyor. Millet akşamın ilk karanlık saatlerine kadar liftten dışarı çıkmadı. Ufak tefek çarpışmalar yaralanmalar olsa da önemli değil, (Yaralananlardan biride benim eşim. Allah'tan ciddi bir şey yok küçük sıyrıklarla atlattık) Kazalar içinde her türlü tedbir alınmış hazır bekleyen ambulans ve sağlık personeli anında hizmete hazır. İlçe Jandarma güvenliği sağlıyor. İnsanlar güvenlik içinde doyasıya eğleniyor.

Akşama müzik eğlence programı var bunun için yöresel sanatçılar davet edilmiş lakin Erbaa’dan gelen şehit haberleriyle moraller bozuluyor. “Tokat’ın bir ilçesi kan ağlarken bir diğer ilçesinde müzik eğlence programı yapılmaz.” diyen Belediye Başkanı Murat TUNÇEL akşam yapılacak müzik eğlence programlarını yerinde bir kararla iptal etti. Akşam gösterileri sadece meşale ve kamp ateşinin yakılmasıyla sınırlı kalacak müzik yayını olmayacak..

İstanbul’dan yedi, Samsun ve Tokat’tan ikişer otobüs dolusu misafirin katıldığı yine çevre il ve ilçelerden onlarca özel araçla karda kışta eğlenmek için Başçiftlik’e gelen binlerce kişinin katılımıyla bu yıl 2. düzenlenen Başçiftlik Kar ve Kayak Şenlikleri nihayet kazasız belasız sona eriyor. Başçiftlik bu sınavı başarı ile geçmiştir. İnsanlar eğlenmenin yanı sıra uzaktan gelen çocuklarını, akrabalarını gördü. Kış şenlikleri bahanesiyle dedeler, evlatlar, torunlar buluştu, insanlar sevgi yumağı haline geldi. Şenliğe katılan herkes bir hafta sonunu daha mutlu ve huzurlu geçirmenin sevincini yaşadı. Ertesi gün araçlarla memleketlerimize dönerken aracımızın içinde söylenen tek bir sözcük var; “İyi ki gelmişim seneye yine geleceğim. Sağ ol başkan.”  Güzel ilçemizde bir etkinlik daha kazasız belasız sona erdi. Darısı yaz festivaline… 

Eksiklikler yok muydu? Elbette var. Burada şunlar olmamalıydı, fakat şunlar şunlarda mutlaka olmalıydı, diyebileceğimiz onlarca şey sayabiliriz. Lakin bu kadar güzelliği bir arada yaşadıktan sonra başkan ve çalışanların iyi niyeti de dikkate alınarak bu güzide tesis ve etkinlik için eleştirisel bir yaklaşımda bulunmak çok büyük haksızlık olurdu.

Eksikliklerimizden ders alarak yeni şenliklerde buluşmak üzere  başta belediye başkanımız sayın Murat TUNÇEL ve emeği geçen herkese teşekkür ediyor, düşünen gerçekleştiren  herkesin elinize yüreğinize sağlık diyoruz..

Sevgi ile kalın…


 Metin KILIÇ  Eğitimci, Yazar
 FOTO | Baciftlikblog.com  Yazar Email | metinkilic56@hotmail.com  
Okumadan Geçme
© Tüm hakları saklıdır
2016-2022 Tokattan.net