Responsive Ad Slot

SÖYLEŞİLER

Söyleşi

Metin KILIÇ | Şehit Murat KILINÇ'ın Ardından

21 Eylül 1991 tarihinde vatan borcu için gittiği Şırnak Uludere’de terhisine 21 gün kala, 21 yaşında şehit düşen, mezun olduğu yörenin tek lisesine adı verilen Başçiftlik’in şehidi Murat KILINÇ’ı, Rahmet, minnet ve dua ile yad ederken şehitliğinin 25. yılında O’nu yakından tanıyanlardan Eğitimci, Yazar Metin KILIÇ, şehit Murat KILINÇ’ın şehadeti öncesi ve sonrasında yaşananları aileden biri olarak “Şehit Murat KILINÇ'ın Ardından” başlıklı yazısıyla kaleme aldı.
21 Eylül 1991 tarihinde vatan borcu için gittiği Şırnak Uludere’de terhisine 21 gün kala, 21 yaşında şehit düşen, mezun olduğu yörenin tek lisesine adı verilen Başçiftlik’in şehidi Murat KILINÇ’ı, Rahmet, minnet ve dua ile yad ederken şehitliğinin 25. yılında O'nu yakından tanıyanlardan Eğitimci, Yazar Metin KILIÇşehit Murat KILINÇ’ın şehadeti öncesi ve sonrasında yaşananları aileden biri olarak Şehit Murat KILINÇ'ın Ardından” başlıklı yazısıyla kaleme aldı.

  Kılıçlar ailesi için Eylül ayı hüzünlü bir aydır. Yeğenim (Amcam oğlu) Murat KILINÇ'ın şehadet şerbetini içmesinin seneyi devriyesinde (21 Eylül 1991) bir şehit ailesinin “haleti ruhiye” sini sizlere paylaşmak istedim.

Yıl 1991.. PKK terör örgütü köylere hudut karakollarına saldırıyor yakıyor yıkıyordu.. Evladı askerde olan ailelerin yüreği ağzında gözü kulağı televizyonlarda.. İşte böyle bir günde görev yaptığı Şırnak,Uludere Kayatepe karakoluna yapılan bir saldırıdan sonra hava değişimine (Moral izni) gelen yeğenim Murat KILINÇ hane halkına, kendini ziyarete gelenlere güney doğuyu ve terörü anlatıyor.Amca, dayı, yenge, yeğen, kol komşu ev hınca hınç dolu, hoş beş derken herkes merak içinde o anlatıyor biz dinliyoruz.. “Orada yaşamak çok zor” diyor emmioğlu. “insanlar akşam olmadan evlerine çekiliyor..Ölümün saldırının nereden geleceği hiç belli değil, Gündüzleri hep dağlardayız. Bazen günlerdir banyo yapamadığımız oluyor, uyku uyuyamıyoruz.. Günümüz eller tetikte dua ederek geçiyor. Akşam olduğunda dağlardan atılan mermilerin gökyüzünde bıraktığı izleri seyrederek nöbet tutuyoruz. Çakalların uluması, Keleşlerin makinelilerin çıkardığı mekanik ses hep kulaklarınızda.. Her gün çatışma oluyor taciz ateşine uğruyoruz. Karşı karlı dağlarda ne oluyor ne bitiyor hiç bilmiyoruz. Saldırının nereden geleceği kimin dost kimin düşman olduğu hiç belli değil. Bulunduğumuz karakola her an, her saniye saldırı olabilir.” Dinlediklerim karşısında kanım donuyor. Güçlü bir devletin bir avuç eşkıya karşısında böyle çaresiz kalmasına inanmak istemiyorum. “Türkiye bu hainlere dersini verir” Yeğenim askerlik psikolojisi ve yaşının verdiği gençlik ateşiyle abartıyor galiba diye düşünüyorum.

Hava değişimi izni bitli. Tezkeresine sayılı günler kalan Murat'ı Şırnak a bir kez daha dualarla uğurladık. O giderken “beni merak etmeyin. Hakkınızı helal edin” dedi. Bizde peşinden gülerek el salladık.

Yengem şöyle anlatıyor;

-“Oğlumun şehitlik haberi gelmeden bir gece öncesiydi. Gece yarısı olmuş eşim Salih bir türlü uyumuyor, hafif dalıyor, uykusunun içinde kan ter içinde iniltilerle uyanıyor, onu dürterek uyandırdım.

-Ne oldu Salih hasta mısın? Diye sordum.

-“Yok iyiyim kötü bir rüya gördüm de..” dedi. “Hayırdır inşallah” dedim ama bana rüyasını o kanlı güne kadar hiç anlatmadı.

Ertesi günün öğle vaktine yakın bir saatte köye gelen Jandarma arabası evimizin önünde durduğunda hepimizin yüreği ağzına geldi. Çalan kapıyı eşim açtı. Komutanın yanında “Belediye reisi” de vardı. Buyur ettik. Komutan; selam verip Murat KILINÇ deyince --“ne oldu yavruma” diye bağırdığımı hatırlıyorum. Dünya birden başıma yıkılmıştı. Ev çığlık çığlıga kaldı.. Ağabeylerim, eltilerim, komşular ne zaman geldi,kimden ne duydular hiçbir şey hatırlamıyorum..Anladığım bir şey varsa oğluma kötü bir şey olmuş,komutan ve reis onun haberini getirmişti…”

Reis konuştukça Salih KILINÇ'ın rengi sarardı ayakları titredi gözleri fal taşı gibi açılmış bir şekilde etrafa bakarken birden gördüğü rüya geldi gözlerinin önüne. Hayırdır inşallah diye geçirdi içinden ama bir terslik olduğunun o da farkındaydı. Yoksa niye gelsin koca jandarma arabası diye düşündü. Komutan bir kez daha Murat KILINÇ dediğinde oğlu geldi gözlerinin önüne sırma saçlı ela gözlü yiğitler

Yiğidi oğlu… Komutanın dudakları kıpırdıyor bir şeyler söylüyordu ama o eşinin “yiğidim,aslanım Murat'ım diyen sesinden başka bir şey duymuyordu..”Oğlun vatan için şehit oldu” dediklerinde Olduğu yere yığıldı kaldı.. Dili damağı kurumuştu ne desin nasıl davransın bilemiyordu. Kol komşu, ağabeyler, yengeler, akrabalar, kadınlar çocuklar eve dolmuş herkes çığlık çığlığa bağırıp ağlaşırken o olan bitene boş gözlerle bakıyor çenesi titriyor ama ağzından bir tek kelime bile çıkmıyordu…

Komutanın ağzından arka arkaya dökülen “..O bir kahraman… O Bir şehit.. Vatan sağolsun “ sözleri yanan yüreklerin yangınını söndürmeye yetmedi.. Ellerine kına yakarak güle oynaya peygamber ocağı bildiği asker ocağına gönderdiği oğlu bir daha geri gelmeyecek.. Böyle bir acıya nasıl dayanılır nasıl katlanılır. Evden yükselen çığlıklar arşa uzandı önce mahalle sonra köy akın akın eve dolmaya başladı. Yer gök inliyordu annenin “ doyamadım Muradım eli kınalı kuzum… kara gözlü evladım” nidalarından. Aliye KILINÇ adeta deliye dönmüştü. Baş açık yalın ayak oradan oraya koşuyor, kapıda bekleyen askerleri tutuyor birini bırakıp diğerine sarılıyor…  Benim Mıradım nerde.. Oda sizin gibi askerdi …Eli kınalı gönderdim ben onu askere.. verin oğlumu” diyordu. Zapt etmek ne mümkün… Askerlerin de iki gözü iki çeşme… Olayın vahametine varamayan kardeşler Safiye, Hamide, Mustafa, Adem olan biteni korku ile izliyor çırpınan annelerine boş boş bakıyorlardı.…

Eve ateş düşmüştü bir kere…

Mıradım aslanım… şehit olmuş komşular” diyen yengemi susturmak cenaze gömülene kadar hiç mümkün olmadı.. Eve gelen sağlıkçılarda fayda vermedi. Kılıçlar sokaktan yükselen ağıt sesleri günlerce yeri göğü inletti.. Başçiftlikliler ve komşu köyler..Duymayanlar duyuyor bölük bölük cenaze evine akıyordu

Daha 21 yaşındaydı Murat KILINÇ.

Çakı gibi delikanlı Ailenin en büyük erkek evladı

Nişanlı sözlü değildi ama elbette onunda bir yavuklusu,

Yarınlar için umutları vardı.

Tezkeresine sayılı günler kala Şırnak Uludere de Karakola yapılan hain bir saldırı sonucunda göğsünden vurularak şehit olmuştu emmim oğlu Murat KILINÇ. Birkaç gün sonra tezkere alacak, köyüne dönecek yavuklusu ile nişanlanacak kendine yeni bir hayat kuracaktı. Baba ocağına çok sevdiği köyüne cansız bedeni cenaze arabasının içinde bayrağa sarılı üzerine künyesi takılı tabutla geldi.. Özel eşyalarının ve sivil elbiselerinin içine konulduğu bez çanta eve gelip imza karşılığında teslim edilince aile inandı ki Murat gerçekten öldü.. hiçbir el evin ortasına konan o valizi açmaya gitmedi..bakıp bakıp ağladı herkes. 90 yaşındaki babaanne nasırlı elleri, kırış kırış yanaklarıyla valizi öpüp kokladı sanırsınız valizi değil torununu kokluyordu “keşke yerine ben öleydim oğlum” dedi.. o öpüp kokladıkça evdeki gözyaşları sel oldu aktı.. yer gök inledi evden yükselen ağıtları tüm Başçiftlik halkı gözyaşları içinde dinledi…

Askerler tabutun önüne üzerinde “Şehit Murat KILINÇ yazan Çerçeveli bir resim koymuştu. Bu resim elden ele geziyor, onu herkes sarılıp öperken sanırsınız ki Murat gülümseyen gözlerle çerçevenin içinden kendi cenaze törenini izliyor,

Murat KILINÇ binlerce kişinin tekbir sesleriyle toprağa verildi..

Günler sonra, Salih amcam gözleri yaşlı… “ben biliyordum. Ben böyle olacağını biliyordum.” Dedi. Eliyle odadaki tahta divanı göstererek rüyasını anlatmaya başladı “Oğlum Murat'ım şu divanda yatıyordu. Üstünde beyaz bir çarşaf var, çıplak kolu yorgandan dışarı kaymış, üşümesin diye kolu alıp alıp içeri sokuyorum, kol yine kayıyor. Bunu iki üç kere tekrarladım. Meğer ölüm bana malum olmuş da ben anlayamamışım” dedi. Dedi ama oğlunun öldüğüne de hiçbir zaman inanmadı. Gelecek diye hep yolları gözledi. Günlerce Niksar'dan gelen arabaların yolunu bekledi inen yolcuların içinde gözleriyle hep oğlunu aradı.

Allah hiç kimseye evlat acısı vermesin

Amcam ve yengem yıllarca mezarlığa gittiler geldiler..Çocuk sever gibi mezar taşlarını öpüp sevdiler Çiçekler, yemekler götürüldü. Çalı çırpı temizlendi. Bayrağın dalgalandığı mermer mezara çamlar dikildi, Yengem geceler boyu yanık sesiyle ağıtlar söyledi..Ne acılar dindi, nede umutlar tükendi..

Derdini hep içine atan Salih amcam kanser illetine yakalandı. Fazla uzun yaşamadı.

Yengem her namazda Apo'ya beddualar etti. TV de şehit haberleri okundukça aklına oğlu geldi. Ağlamaktan göz pınarları kurudu. Sonunda Alzheimer hastalığına yakalandı adı dahil her şeyini unuttu ama Murat ını asla…

Seni unutmadık… Melekler yoldaşın, cennet mekânın olsun Sevgili yeğenim


 Metin KILIÇ  Eğitimci, Yazar
 KOLAJ | Tokattan.net  Yazar Email | metinkılıc56@hotmail.com

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

Okumadan Geçme
© Tüm hakları saklıdır
2016-2022 Tokattan.net