Responsive Ad Slot

SÖYLEŞİLER

Söyleşi

İbrahim BEYAZIT | Savaşın Çocukları

Savaş ortasında çocuk olmak; bebeklikten yetişkinliğe giden yolda şiddet, silah, bomba, kan, yoksulluk ve yarınsızlık ile tanışmak... Henüz savaş, ölüm, öfke nedir bilmeyen, dünyanın dört bir yanında, daha dün annelerinin koynunda masal dinleyen, zaten hassas olan masum bedenler, bugün büyüyememe ve bir sonraki sabahı görememe ihtimaliyle hayatta kalmaya çalışıyor... cümleleriyle anlatıyor Bikaynak.com sitesi "Yarım kalan bedenler, umutlar ve gelecek; savaşta çocuk olmak" başlığıyla çocuk fotoğraflarını paylaştığı haberinde. Halkla İlişkiler Uzmanı İbrahim BEYAZIT ise “Savaşın Çocukları” başlıklı yazısında; Savaşın acımasız yüzü insanları mülteci durumuna düşürdüğü bu dönemde karaya vuran bedenleri, dünyamızda savaşla kaybolup giden minicik bedenleri kaleme aldı.
Savaş ortasında çocuk olmak; bebeklikten yetişkinliğe giden yolda şiddet, silah, bomba, kan, yoksulluk ve yarınsızlık ile tanışmak... Henüz savaş, ölüm, öfke nedir bilmeyen, dünyanın dört bir yanında, daha dün annelerinin koynunda masal dinleyen, zaten hassas olan masum bedenler, bugün büyüyememe ve bir sonraki sabahı görememe ihtimaliyle hayatta kalmaya çalışıyor... cümleleriyle anlatıyor Bikaynak.com sitesi "Yarım kalan bedenler, umutlar ve gelecek; savaşta çocuk olmak" başlığıyla çocuk fotoğraflarını paylaştığı haberinde. Halkla İlişkiler Uzmanı İbrahim BEYAZIT ise “Savaşın Çocukları” başlıklı yazısında; savaşın acımasız yüzünün insanları mülteci durumuna düşürdüğü bu dönemde karaya vuran bedenleri, dünyamızda savaşla kaybolup giden minicik bedenleri kaleme aldı.

  Ne de güzel özetlemiş şair;
"Öyle bir ölsem,
Öyle bir ölsem ki çocuklar,
Size hiç bir ölüm kalmasa."

Savaş kelimesini duymak bile ne kadar korkutucu ve üzücü. Maalesef dünya son zamanların en büyük katliamları ve zulümleriyle karşı karşıya. Peki kim bu zulmü yapanlar ve zulme ortak olanlar? Yaşamın acımasız olduğu bu devirde bir lokma kuru ekmeğe muhtaç edilen gencecik bedenler, hayata gözlerini açar açmaz kör bir kuşunun veya sebebini bilmediği bir bombanın yıktığı evin, okulun enkazı altında can vermektedir. Onlar savaşın çocukları, onlar yoklukla, zulümlerle hayatlarını sürdürmek zorunda kalan açmamış çiçekler.

O çocuklar hepimize sesleniyor, insanlığa medeniyete demokrasiye. Kim çocuğunu ölüme teslim etmek ister ki? Özelikle Orta Doğu'da Afrika'da Asya'da birçok insan sırf inandığı için yaşamı ellerinden alınıyor. O çocuklar Halep'in, Şam'ın Musul'un, Arakan’ın Kudüs'ün, Hindistan’ın Çeçenistan’ın Uygur'un çocukları. Bugün her türlü iktidar hırslarına, talana despotluğa, yasaklara devlet terörüne inat, eşitliğin adaletin, özgürlüğün, demokratik ve ortak değerlerin var olduğu bir dünya için el ele olmalıyız. Çocukların kabul edilemez ölümleri bizleri yasa boğmakta. Bizler yaşamdan zamansız ayrılan, ansızın patlayan, ağır savaş silahlarıyla yaşamdan koparılan, parçalanan bedenlere umut olmalıyız.

Dünya da çocuk ölümleri son zamanlarda hızlı bir artış gösterdi, bu ölümler daha çok evlerde ders çalışırken, uyurken, okullarda veya oyun bahçelerinde çocukları bulmakta. İstiyoruz ki bu suçu işleyen ve bu suça ortak olanların en ağır şartlarda cezalandırılması gerekmekte.

Savaşın acımasız yüzü insanları mülteci durumuna düşürdüğü bu dönemde karaya vuran bedenleri içimiz kan ağlayarak izliyoruz. Muğla'nın Bodrum ilçesinde kaçak yollarla Yunanistan'a kaçmaya çalışırken, batan botta bulunan  üç yaşındaki AYLAN bebeğin kıyıya vuran minik bedenini gördüğümüzde göz yaşlarımıza hakim olamadık. Fazla bir zaman geçmeden bunun gibi umuda yolculuk için vatanlarını terk eden nice cansız bedenlerin ölü balıklar gibi sahillere vurduğunu gördük. Aslında dalgaların boğup sahile attığı bu cesetler vicdanımızın cesedi olduğunun delilidir.

Yapılan araştırmalara göre; iç savaş, çatışma salgın hastalıklardan etkilenen çocukların sayısı 230 milyon. Özellikle; Orta Afrika, Irak, Güney Sudan, Filistin, Suriye Ukrayna'da 15 milyon çocuk savaş yüzünden evini terk etmek zorunda kaldı. Dünya da şu anda 50 ye yakın savaş ve çatışma ortamı var. Son zamanlarda kayıpların ve yıkımların arttığı savaşlarda, 2 milyon çocuk ölmüş 6 milyon çocuk yaralı veya sakat, 12 milyon çocuk ise evsiz aile ortamından mahrum, 18 milyon çocuk ise mülteci durumunda hayat mücadelesi vermektedir. Büyük yıkımlara neden olan savaşların acı kayıplarını %90 oranında siviller vermektedir.

Çocuklar ders çalışırken okullarda uyurken veya yatağında öldürüldüğünü her gün haberlerde duymakta veya okumaktayız. Suriye de altıncı yılını dolduran savaşta 1 milyon 700 bin çocuk mülteci durumunda hayatlarına devam etmekte. Bir bakıyoruz çocukların işkencelerle öldürüldüğünü, asker olarak kullanıldığını veya sırf müslüman olduğu için diri diri yakılıp tecavüze uğradığına şahit olmaktayız. Özellikle müslüman ülkelerde kanın gövdeyi götürdüğü dönemlerde sonu kestirilemeyen, bir türlü barışın ve huzurun gelmediği topraklarda ellerinde silahlarla vatanını namusunu canını korumaya çalışan çocuk askerleri görüyoruz. O eller silah değil kalem tutmalı, o bedenler işkenceye, tecavüze maruz kalmamalı, o çocuklar geleceğimizi emanet edeceğimiz doktorlarımız, avukatlarımız, mühendislerimiz veya en uzak köylerde adaleti temsil eden vicdanı hür gençler yetiştiren öğretmenlerimiz olmalıdır.

Sonuç itibariyle insan olmak ne din işidir, ne eğitim ne de para insan olmak sadece vicdan işidir!


 İbrahim BEYAZIT Halkla İlişkiler Uzmanı
    Tokattan.net       ibrahimbeyazit60@gmail.com

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

Okumadan Geçme
© Tüm hakları saklıdır
2016-2022 Tokattan.net