Responsive Ad Slot

SÖYLEŞİLER

Söyleşi

Erdem KAYA: "Hayatımın 2. yarısından sonra sanat vazgeçilmezim oldu"

"Okul bıraktım diyen bir genç duyduğumda inanın yüreği burkuluyor, içim acıyor. Diplomaya sadece etiket için sahip olma taraftarı da değilim. Okula en doğru bilgiye en doğru yerde ulaşmak ve erişmek için gidilmelidir, bunları yapınca zaten alınan diploma en güzel ödül olacaktır."
80'lerin siyasi atmosferi eğitimine engel olsa da ne hayallerinden ne de öğrenmekten vazgeçti. Uzun yıllar bir çok sivil toplum kuruluşunda başkan, genel sekreter olarak yöneticilik yaptı, gençlik kolları yönetimlerinde yer aldı. 1996 yılında geçirdiği kazasının ardından hayatında köklü bir değişikliğe gitti, "hayatımın 2. yarısından sonra sanat" diyerek hayali olan sanata yöneldi, oyun yazdı, yönetti ve bu oyunlarda oyuncu olarak da yer aldı. Gençlere ve sanata dair çalışmaları ile başarılı projelere imza atan Tokat'lı hemşerimiz Erdem KAYA, hayatına dair bilinmeyenlerini, sanatı, kitaplarını ve hayallerini Tokattan.net Yayın Danışmanı Ayten TURAN'a anlattı.

  Emekle sanatı bir araya getirmiş, zor şartlara rağmen sanatı hayatın en doruk noktasına koymayı başarmış, gençlere örnek olup sanatla iç içe olmaları için projeler üreten ve üretmeye devam eden bir sanat insanıyla, Erdem KAYA ile keyifli bir söyleşi yaptık. Hayata dair bir çok şey öğrendik, iyi okumalar...

Ayten TURAN Erdem KAYA kimdir, kendinizi kısaca anlatabilir misiniz.?
Erdem KAYA : Erdem KAYA 1968 yılında Tokat Niksar Özalan (Olukalan) köyünde dünyaya geldim. Evli ve iki çocuk babasıyım. İlkokul mezunuyum. 1980 yıllarındaki siyasi çatışmalar yüzünden ne yazık ki okuyamadım.

Ayten TURAN Okuyamamak sizde derin izler bırakmalı...
Erdem KAYA : O yılları yaşayanlar beni çok iyi anlayacaktır. Hep eksikliğini hissettiğim okul, benim için hep özel bir yerdir. Okuyamamış olmak hayatımda en büyük keşkesidir. Çünkü üniversite diplomamın olmaması hayatımda birçok fırsatı kaçırmama sebep olmuştur. Şu anda okuyan gençlerin bunu anlaması mümkün değil, ancak ilerleyen zamanlarda onlar da beni ne demek istediğimi anlayacaktır, çünkü okul çök özeldir. Almış oldukları o eğitimin ve diplomanın onlara çeşitli fırsatlar sunduğunda anlayacaklardır.

Okul bıraktım diyen bir genç duyduğumda inanın yüreği burkuluyor, içim acıyor. Diplomaya sadece etiket için sahip olma taraftarı da değilim. Okula en doğru bilgiye en doğru yerde ulaşmak ve erişmek için gidilmelidir, bunları yapınca zaten alınan diploma en güzel ödül olacaktır. Sadece okulda ki eğitim de yeterli değil elbette, çünkü okulda her şeyi öğretmiyorlar, hayat tecrübesi de yaşayarak oluşuyor.

Ayten TURAN Okuyamadınız ama hayallerinizden de vazgeçmediniz...
Erdem KAYA : Evet okuyamadım ama bu bahanenin arkasına sığınıp kendi kabuğuma da çekilmedim. Kendimi geliştirmek için hep mücadele ettim. İnsanların kendisini geliştirebilmesi için bir sürü olanak var, bunları mutlaka değerlendirmelidir. Bende bunu yapmaya çalıştım. İnsan olarak yaradılışımız gereği kendimizi geliştirmeli ve aynı gelişimi çevremizde de etkili hale getirmeliyiz.

Uzun yıllar bir çok sivil toplum kuruluşunda başkan, genel sekreter olarak yöneticilik yaptım. Gençlik kolları yönetimlerinde bulundum. 25 yıldır tiyatro ile ilgileniyor, oyun yazıyor, yönetiyor ve bu oyunlarda oyuncu olarak da yer alıyorum. Skeçler ve 13. büyük olmak üzere yaklaşık 30 oyunum sahnelendi.

Ayten TURAN Yazmaya başlama serüveninizi anlatır mısınız ?
Erdem KAYA : Klasik olacak belki ama bende birçok yazar gibi çocuk yaşta şiir, şarkı sözü ve güya film senaryosu yazmaya başladım. Tabi dalga geçerler düşüncesi ile o dönem yazmış olduklarımın hepsini yırtıp attım. Ne kadar büyük bir hata olduğunu çok geç anladım. O dönem yazdıklarımdan ailemin haberleri yoktu, çünkü benim bunu söyleyecek cesaretim de yoktu. Onun için hep gizli yazardım. Bir gün köy derneğimizin yönetim kurulu arkadaşlarım tarafından gençlik kollarımızı kurma görevi bana verilince işte benim sanatsal çalışmalarım hız kazandı. Halk oyunları ekibi ve Tiyatro grubunu kurup, onun için oyun yazmaya başladım, böylelikle yazdıklarım da sahnelenmeye seyirci ile buluşmaya başladı. Böylelikle yazmaya hız verdim ve her geçen gün yazma konusunda da kendimi geliştirmeye çalıştım.

Ayten TURAN Yazarak kendinizi ifade etmek...
Erdem KAYA : Elbette yazmak, insanın kendisini ifade edebilmesinin en güzel yollarından birisidir. Bende bu güzel yolu tercih edip, duygularımı, düşüncelerimi, içimden geçenleri kâğıda aktararak, başka insanlarla paylaşmak istedim. Yazmak benim için çok özel bir duygu. Onun içinde, sanırım nefesim tükenene, gücüm yetene kadar yazmaya devam edeceğim.

Ayten TURAN Kitaplarınız olduğunu biliyoruz, kaç tanesi basılıp okuyucusuyla buluştu?
Erdem KAYA : “Tahta Araba ve Sevgiye Ceza” bu iki kitabım okurları ile buluştu, şu an üçüncü kitabımın son rötuşları yapılıyor, sanırım kısa bir süre sonra elimizde olacak.

Ayten TURAN Kitaplarınızın konusu hakkında neler söylemek istersiniz?
Erdem KAYA : İlk kitabım “Tahta Araba” aslında tiyatro oyunu olarak düşünerek yazdığım bir eserdi. Yazdıkça öyle bir yol aldı ki, kitap olarak okurların beğenisine sunuldu. "Tahta Araba"'nın basılmasında "Hey Onbeşli" Tiyatro Hocalığını ve aynı zamanda halen köşe yazarlığını yaptığım Tokat Gündem Gazetesinin imtiyaz sahibi Sayın Bayram GÜVERCİN Beyin katkıları çok
büyük. Ona buradan özel bir teşekkür etmek isterim.

"Tahta Araba"'da, zor bir çocukluk dönemi yaşamış olan Çetin adında genç bir adamın, maziyi
unutmak için geçmişinden kaçmasına rağmen, bir gün geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalmasını konu
almaktadır. Çocukluğunda yaşadığı o sıkıntıları, okura duygulu bir dille aktarmaya çalıştım.

İkinci Kitabım "Sevgiye Ceza" ise tamamen kitap düşüncesi ile kaleme aldım. Alevi Sünni aşkını anlatan bir eser. Tarafsız olmaya özen gösterip, bu konuyla ilgili duyduğumuz, tanık olduğumuz yaşanmış olayları, kitabımız kahramanlarına yükleyerek okurlara bu şekilde anlatmaya çalıştım. Ortaya güzel bir eser çıktığına inanıyorum, tabi ki her zaman olduğu gibi takdir halkımıza aittir. İlerde Tiyatro oyunu olarak sahnelemeyi ve sinema filmi olarak da seyirciyle buluşturmayı düşünmekteyim. Kitabımın konusunda ki hassasiyet önceleri beni biraz ürkütse de, okurların kitabı okuduktan sonra ki olumlu yorum ve düşünceleri doğru yolda olduğumu hissettirdi.

Ayten TURAN Kitaplarınızı yazarken nelerden beslendiniz?
Erdem KAYA : Elbette ki kaynağımız insan. Çevremizde olup bitene daima duyarlı olmaya çalıştım. Bulunduğum ve yaşadığım ortamları iyi analiz ettiğimi düşünerek duygularımı da işin içine katarak yazmaya çalıştım hep. Ne yazık ki ülkemiz de yazılacak, aktaracak çok hikâye var. Biz yazarlar eserlerimizde bunlara dikkat çekmeye çalışıyoruz. Bazen ufak bir bakış, sayfalar dolusu yazmamıza vesile olabiliyor.

Ayten TURAN : Hayatınızda köklü değişiklikler yaptığınız bir dönem var, ne idi sizi bu kadar etkileyen?
Erdem KAYA : 2 Ekim 1996 tarihinde Derneğimiz yönetimi olarak Özalan’a giderken kurşunluda büyük bir trafik kazası geçirdik. Karşı taraftaki araçta bir kişi, bizim aracımızda da aracı kullanan dernek başkanımız Hüseyin GÜMÜŞ hayatını kaybetti. Kendisini rahmetle anıyorum.

O kazada ayağımdan ameliyat olup dört ay çalışamadım ve bu süre içerisinde çok düşündüm. Dünya malının hiçbir değeri yoktu gözümde. Allah beni biri 6 diğeri 2 yaşında olan iki oğluma eşime ve aileme bağışlamış ve bana yeniden bir yaşam sunmuştu. Binlerce şükürle bunu en iyi şekilde değerlendirmeliydim. Bunu da ancak yazarak, gençlere gerekli özeni göstererek yapmalıydım. O günden sonrada öyle yaptığımı düşünüyorum. Hayatımın 2. yarısından sonra sanat, özellikle Tiyatro benim vazgeçilmezim oldu.

Ayten TURAN Tiyatronun hayatınızda ki yeri nedir? Tiyatro size hayatta ne katıyor?
Erdem KAYA : Her çocuk gibi bende çocukluğumda sinema filmlerindeki kahramanlara özenir, sinema çıkışlarında onların taklitlerini yapardım. Tv o dönemde her evde yoktu ve sinema bizim en büyük eğlencemizdi. Yıllar sonra kendi köy derneğimizin tiyatro grubunu kurma görevini üstlenip, tiyatro ile tanışınca ve tiyatroyu anlamaya başlayınca bendeki sinema oyunculuğu merakı tiyatro akşına dönüştü ve bu aşk ile 25 yıldır sahnelerdeyim.

Seyirciyle buluşmak ve seyirciye, "insanı insana, insanla, insanca anlatmak" anlatırken bunu
yaşamak bambaşka bir şey. Kelimelerle anlatılması mümkün değil. Tiyatro öğrencilerimi eğitirken kendimi de geliştirmemi sağlıyor. Tiyatronun bana kattığı en güzel şey, varlığımı hissetmemi sağladı. İnsanın istediği takdirde her alanda başarılı olabileceğini gösterdi.

Ayten TURAN Sanatın içinde olan birisiniz, sanat sizde ne uyandırıyor ve sanat hayatınızın hangi alanında sizle buluştu?
Erdem KAYA : Sanat bende çok büyük heyecan ve coşku uyandırıyor. Sanatla ilgili her konuda ve alanda çalışma yaparken, sanki bütün dünyadaki kötülüklerin sonunu getiriyormuşçasına seviniyor, mutlu oluyorum.

Aktif olarak 1993 yılında köy derneğimizin kurulmasıyla, bana gençlik kollarını kurma görevi
verilince işte sanat o gün aktif olarak hayatıma girdi. Gençlik kollarının oluşumuyla birlikte, tiyatro ve halk oyunları ekiplerini oluşturdum, derneğimiz gençleriyle o zamanın teknolojisi ile "Gençliğin Sesi" dergisini çıkarttık. Tiyatro oyunu ve Köşe yazıları yazmaya da böylelikle başlamış oldum.

Ayten TURAN EKST hakkında bize bilgi verebilir misiniz?
Erdem KAYA : EKST; Erdem Kültür Sanat Topluluğu, yıllarca çeşitli kurumlardaki tiyatro ekiplerinde birlikte çalıştığım arkadaşlardan oluşturduğum bir sanat topluluğudur. Düşüncemi arkadaşlara aktardım onlarda olumlu buldu ve EKST'yi oluşturduk. Kısa süre içerisinde tiyatro ve müzik etkinliği gerçekleştirdik.

Provalarımızı aldığımız sanatçı dostumuz Volkan YILMAZER’in müzik merkezinin çatı katını kendi çabalarımızla sanat atölyesi dönüştürdük. Atölyemizde Tiyatro, Hızlı Okuma, İngilizce ve öğrenme güçlüğü çeken çocuklara kurslar veriyoruz. Dinletiler düzenliyor, sosyal medya hesaplarımızdan sanatsal etkinlikler tertip edip canlı yayınlar düzenliyoruz.

Amacımız kaliteli ve eğitimli gençlik yetiştirmeye vesile olmak.

Ayten TURAN : Ülkemizde sanat hangi noktada?
Erdem KAYA : Ne yazık ki bu konuda pek iyimser değilim. Sanata ve sanatçıya uygulanan baskılar gün geçtikçe artıyor. Kaliteli işler yapan sanatçılar göz ardı edilerek, daha ziyade ticari işler yapanlar ön plana çıkartılıyor. Buda gençlerimizin yozlaşmasına adeta çanak tutuyor. Okullarımızda ise sanata dair pek çalışma yapılmıyor. Kişisel çabalar maalesef ki yeterli olmuyor. Eğer devlet özellikle amatör sanatçılara yeteri kadar destek çıkmaz ise ülke gelişiminde her alanda gerilememiz son derece doğaldır.

Sanatı özgür bırakmalıyız ki, sanatçıda üretip, ülke gelişimine ve eğitimine katkı sunabilsin.

Ayten TURAN Yerel seçim üzeri sanat için siyasetçilere ne söylemek istersiniz?
Erdem KAYA : Oldum olası siyasi arenadan hep uzak durdum. Elbette bizimde kendimize göre bir siyasi düşüncemiz mevcut. Ama herkes kendi işini yapmalı diye düşünmüşümdür. Siyaset ile uğraşan siyaset, sanatla ile uğraşan sanatla. Herkes alanında çalışırsa daha başarılı ve etkili olur.

Ne yazık ki bizim ülkemizde herkes her işten anlıyor. Oysa toplum bu konuda çok sıkıntı yaşıyor.
Küçük bir örnek ,mesela birçok belediye de kültür müdürlüklerinde kültürle sanatla alakası olmayan birçok insan görev yapıyor. Peki soruyorum size o kişiler sanatın, sanatçının dilinden anlayabilir mi? Sanat adına yeterli çalışmaları ne kadar etkili yapabilir ki? Onun için, siyasetçilerimizden ricam, seçilen kişi hangi partiden olursa olsun ama kurumlara özellikle kültür sanat adına alanında yetkili ve bilgili kişileri atasın. Görün bakın o zaman sanatsal ve kültürel alanda nasıl zenginleşiyoruz.

Gençlerimiz nasıl sanatı dolu dolu yaşayıp, mutlu bireyler oluyor. Toplumun mutluluğu ve psikolojik sağlığı ancak sanatla sağlanabilir. Birde yerel yöneticilerimize önerim her yıl kendi bölgelerinde bir kitap fuarı düzenlemeleridir. Bir çok yazarımız maddi zorluklar sebebiyle büyük fuarlara katılım yapamıyor, onun için bu vesileyle o yazarlarımıza da güzel bir imkan sağlanmış olur.

Ayten TURAN Türkiye'de ve Dünya'da sizi etkileyen yazarlar kimlerdir?
Erdem KAYA : Yazarlarımızın hiç birisini birbirinden ayıramıyorum. Nazım Hikmet’in mücadeleci, Aziz Nesin’in mizahi, Fakir Baykurt’un sosyal, Peyami Safa’nın duygusal ve diğer birçok yazarımızın çeşitli özellikleri var, hepsinden bir şeyler alıp kendimi onların eserleri ve düşünceleri doğrultusunda eğitmeye geliştirmeye çalışıyorum.

Yabancı yazarlar konusunda pek seçici değilim, yerli yazarlarımızın eserlerini okumayı daha çok
seviyorum. Yine de Kristin Hannah’ın kitapların da ki duygusallık özellikle "Kış Bahçesi" kitabı beni çok etkilemişti.

Ayten TURAN Erdem KAYA gelecekten neler bekliyor?
Erdem KAYA : Ben hiçbir zaman hayata karamsar bakmadım, her zaman bir çıkar yolun olduğuna inandım. Evet, birçok olumsuzluklar yaşıyor olabiliriz ama bu bizim mücadeleci ruhumuzun teslim olması anlamına gelmiyor. Bir şeyi elde etmenin yolu inanmak ve istemekten geçer. Yeter ki biz inanalım, isteyelim. Geleceğe dair hep umutla bakalım. Kurtuluş savaşında bile o kadar olumsuzluğa teslim olmayan bu millete umutsuzluk yakışmaz.

Gençlerimiz çok yetenekli ve zeki onlara verilen her şansı sonuna kadar değerlendirebilirler onun için ben geleceğe dair umutlarımı hep taze tutuyorum. Çünkü gençlere çocuklara güveniyorum.

Ayten TURAN Gençler kendisini geliştirmek için neler yapmalı? Kendisini geliştiren ile gelişemeyen genç arasında ne gibi farklar oluşur?
Erdem KAYA : Gençler kendisini geliştirmek, geleceğe hazırlamak için mutlaka tahsillerini en iyi şekilde yapmalıdır. Kesinlikle önce eğitim, öğretimini yapabildiği yere kadar yapmalıdır. Okulda öğrendiği bilgileri sadece sınavları kazanmak, sınıf geçmek için değil, ilerde mutlaka ona fayda sağlayacağını düşünerek öğrenmelidir.

Her bilgi hazinedir. Bilgi sahibi olanda kendisini geliştirir. Sosyal ve kültürel etkinliklere katılmalı bu alanlarda çalışmalar yapmalıdır. Ne istediğini bilmeli ve ilkeli olmalıdır. Mutlaka bir spor ya da sanat dalıyla uğraşmalı ve bol bol okumalıdır. Gelişimin en büyük yolu ilkeli olmaktır.

Elbette ki kendisini geliştiren bir genç her alanda başarı sağlar ve yolunu nasıl çizebileceği
konusunda irade sahibi olur. Doğruyu yanlışı ayırt edebilme yetisine sahip olur. İlerde çocuk sahibi
olduğunda çocuklarını daha bilgili yetiştirecektir.

Kendisini geliştiremeyen bir genç ise monoton bir hayat sürer ve hayatın akışına bırakır kendisini.
Sıkıntıya düştüğünde çıkar yol bulmakta güçlük çeker. Çocukları olduğunda çocuklarının geleceği hakkında bile karar vermekte güçlük çekecektir. Onun için gençlerin amacı çabuk zengin olmak yerine her anlarının mutlu geçmesini istemek olmalıdır. Para amaç değil araç olmalıdır. O zaman her anın tadını çıkarabilirler.

Ayten TURAN Son olarak, sanatla uğraşmak isteyen gençlerimize ne söylemek istersiniz?
Erdem KAYA : Gençler mutlu olmak, mutlu etmek istiyorsanız sanatla uğraşın. Elbette herkesin işini gücünü bırakıp sadece sanatla uğraşmasını bekleyemeyiz ama ne iş yaparsanız yapın mutlaka sizde sanatın herhangi bir dalıyla da uğraşın. Bu sizi işinizde de özel yaşantınızda da mutlu edecektir.

Sanatla uğraşıyorsanız, sizin yetiştirdiğiniz çocuklarınızda, daha duyarlı, bilgili, sosyal ve kültürel
açıdan kendisini son derece donanımlı yetiştirecektir. Kısacası sanatı sadece kendimiz için değil, gelecek nesil içinde yapmalıyız.

Ayten TURAN Bu güzel röportaj için size çok teşekkür ederiz hocam başarılar diliyorum.
Erdem KAYA : Bende, duygularımı okurlarımızla paylaşma fırsatı verdiğiniz için size çok teşekkür ediyor saygılar sunuyorum.


 Ayten TURAN Tokattan.net Yayın Danışmanı-Yazar
 Facebook/ErdemKaya
 aytendoganturan@gmail.com

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

Okumadan Geçme
© Tüm hakları saklıdır
2016-2022 Tokattan.net