Responsive Ad Slot

SÖYLEŞİLER

Söyleşi

İbrahim BEYAZIT | Başçiftlik'in İlk Öğretmenlerinden Kazım ÖZCAN

O, bu köy için sadece bir muallim olmamış; Cumhuriyetle birlikte değişen ve gelişen Türkiye’nin Başçiftlik’teki neferi olmuştur.
Tokattan.net | İbrahim BEYAZIT | Başçiftlik'in İlk Öğretmenlerinden Kazım ÖZCAN
B
aşçiftlik ne yazık ki tarihteki yerini bir türlü netleştirememiş, son dönemde yazılanların, söyleşilerin ve anlatılanların ötesine gidememiştir. Kimisi için cennet, kimisi için ekmek mücadelesi olan bu şehir var olma mücadelesi içinde yitip gitmektedir. Çok az sayıda tarihi bilgiye sahibiz Başçiftlik hakkında, ne yeraltı ne de yer üstü araştırmaları yapıldı. Özellikle son yıllarda adından söz ettirdi ama yine de hak ettiği değeri bulamadı. Aktif olarak yaşayan nüfusun yüzde doksanı yaşlı ve emeklilerden oluşmaktadır. Gerek coğrafi konumu, gerekse iklimsel özelliklerinden dolayı Başçiftlik’te altı ay yaz, altı ay da çetin kışlar yaşanmaktadır.

Geçtiğimiz yaz, ağustos ayının serin bir akşamında bir dost meclisinde Başçiflik’i tartışırken lisede bir dönem tarih dersimize giren bir öğretmenimiz, büyüğümüz Başçiftlik’e 1925 yılında bir öğretmenin geldiğini ve yaşadıklarına dair hatıratlarını yazdığı ‘’BİZİM KÖYÜN MÜELLİFİ KAZIM ÖZCAN’’ adlı eseri şahsıma anlatmıştır. Ben de şimdilerde memleketimizin tarihine notlar düşebilmek adına bu yazıyı kaleme aldım.

Elbette yaşadığımız, havasından suyundan istifade ettiğimiz memleketimize; eğitim, sağlık, ulaşım, tarım gibi alanlarda şu partili bu görüşlü demeden, kimseyi ötekileştirmeden kim bu şehrin gelişimi ve değişimi noktasında hizmet ettiyse, kim bu davada emek sarf ettiyse o isimler yaşatılmalı ve hatıratları gün yüzüne çıkartılmalıdır.

Bizim Köyün Müellifi Kazım ÖZCAN

Uçlarını birleştirip Ordu ile Ünye’den güneye doğru çizerseniz, Karadeniz sahil dağlarından aşarak Kelkit Çayı kenarında kurulan Reşadiye ilçesinde birleşir. Bu iki çizginin kavşak noktasından tam sekiz saat kuzeye doğru yürünürse Canik Dağları’nın 300 metreye yakın kesiminde İskefsür ovasının batı ucunda oturan 300 haneli köyündeyim (Başçiftlik). Memuriyetimin ilk basamağı, yaşım 18’î dolduruyor, mevsim sonbahar, Kasım ayının başladığı ilk gün.

Halk arasında Başçiftlik’in kuruluşuyla ilgili en yaygın şeceresi ise şöyledir:  Padişah Yavuz’un Çaldıran kahramanı Mısır kurbanı Sinan Paşa, Horosan’dan gelirken şakır şakır akan bol sularına, balta girmeyen ormanlarına hayran olduğu için Başçiftlik’i kurmuş olmasıydı. 110 yaşında olan Ali Onbaşı’nın söylediğine göre Paşa’nın isteği üzerine Horosan’dan yapılan hamamın duvarları hala durmaktadır. Köyün en bilinen ve en geniş ailesi Tekkeşin Oğulları (Sinan Paşa’nın torunları), en geniş tarım arazilerine sahip ve köyde 33 senelik muhtarlık mührünü de ailenin elinde bulunmaktadır.

Kazım ÖZCAN, hatıratını anlatırken 33 yıldır muhtarlık mührünü elinde bulunduran Tekkeşin Oğulları sülalesinin hakimiyetini 2. Abdülhamit’in Yıldız Sarayı’nda milyonları idare etmesine benzetiyor. Ailenin en önemli özelliği merhametli, adil, cömert ve yardım sever olmasıydı. 

Yılın yedi ayı kar altında kalan köyde kışlar çok zor geçmekteydi. Halkın temel geçim kaynağı hayvancılıktı. Fakirliğin, yokluğun kol gezdiği köyde insanlar kıyafetlerini kendileri örerlerdi. Hemen hemen her evde bulunan el tezgahlarında kadınlar için şalvar, erkekler için aba (ceket, kaban)  dokunurdu. Çok kaliteli olmayan bu elbiseler insanları üç dört ay idare ederdi. Köyde hali vakti yerinde olanlar ise çapula ve çarık giyerlerdi. Yazın üretilen buğday ise temel besin maddesiydi bu köyde.

Temel ihtiyaçları karşılamak için Niksar’a veya Reşadiye’ye gidilirdi. Halkın ürettiği yumurta, tereyağı, koyun yünü, bal, ekmek ve çulları satmak için Keltepe’nin böğründen 6 saatte gidilen, 6 saatte gelinen Niksar yolculuğu hayatı daha da zorlaştırmaktadır. Bu zorlu yolculukta özellikle kış aylarında yollarda ölenler yaralananlar oluyordu. 

Kış mevsiminin bitmesine yakın, artık samanlıklar boşalmış, millette telaş başlar olmuştu. Özellikle Mart ayı Başçiflikliler için dert ayıydı çünkü; evde erzaklar, ahırdaki hayvanların da samanı otu tükenmek üzereydi. Köyün önde gelenleri köy odasında toplanır kimin neye ihtiyacı varsa belirlenir, kimde ne fazla ise ihtiyaç sahiplerine verilmesi kararlaştırılırdı. Bu samimi ve vefalı insanlar arasında olmaktan gurur duyuyor, kendimi artık Başçiftlikli olarak görüyordum.

Hele birde kış bitip bahar ayı geldi mi değmen köy ahalisinin keyfine. Çünkü mayıs ayı demek yaylalara göç demekti. Herkes koyununu, ineğini alır yaylanın yolunu tutardı. Mayısın 15’i dedi mi Başçiftlik’te çift sürme zamanıdır. Herkesi ayrı bir telaş alır köyde, bahar ayı arpa buğday ekim ayıdır; koyunların doğum zamanı, düğünlerin başlama ayıdır. Gençlerin dillerindeki türküler duygulara tercüman olur.

Yayla yolu yar yolu

Çevresinde çiçek dolu

Yayla gülü müsün yuvarlan da gel bana

Gelin misin kız mısın sarılacağım sana

Yıllar geçiyordu bu köyde.  Başçiflik’e geleli yedi sene olmuştu. Köyün manevi evladı olmuştum adeta. Osmanlı yıkılmış yeni bir Cumhuriyet kurulmuş, halk bitkin, yorgun ve çok sayıda şehit ve gazi vererek çıkmıştı savaştan. Kurtuluş savaşından Gazi olarak çıkan Cenik Ömer harp günlerini anlatır, köyün büyüğü olarak her anlamda bana destek olurdu. Yokluktan var olma mücadelesi veren bu köyde halkın geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olmasına rağmen sebze meyve yılın belirli dönemlerinde bulunur; onu da Niksar’a Reşadiye’ye gidenler ve parası olanlar alırdı sadece. İlk geldiğim günden beri erkek çocuklarını olduğu kadar kız çocuklarını da okutmak istiyordum. Ne yazık ki köy hayatının ve yokluğun vermiş olduğu zor şartlar çocukları okula değil tarlaya, ev işlerine, sürülere, çobanlığa yönlendiriyordu.

Bu köyde yemekler mutfakta bulunan ocak başında yanan odun ateşinde pişirilirken aynı zamanda odanın da ısınması sağlanarak tasarruf edilirdi. İskefsür Ovası’nın batısında bulunan Başçiftlik’te 32 göz medrese ve köy odası bulunmaktaydı. Dini konular, gelenek ve görenekleri içeren sohbetler köyün önde gelen kişileri tarafından burada yapılırdı. O kişilerden Hasan Hoca ve Ayanoğlu Hacı Emmi maneviyatı güçlü olan insanlardı.

Yemen ellerinde Moskofa esir düşmüş Memet Çavuş, Hasan Hoca (din bilgini- Çorum'da müderrislik yapmıştır), Ahmet çavuş, Memet Ali, Halil Aymak, Topçu Çavuşu Ahmet Pehlivan, Muhtar Ahmet Çavuş, Ali Dayı, Mustafa Usta, Hasan Külekçi köyün önde gelen ihtiyar heyetiydi.

Ve Başçiftlik'te değişim vakti;

Köyün önde gelenleri koyun kesmişler et yapmışlar beni de misafir olarak davet etmişlerdi. 16 kişi yanan ocağın başında bir yandan sohbet ederken diğer yandan da odun ateşinde pişen eti yiyorduk. 

Alınan ilk karar Kalederesi’nin üstüne köprü yapılması ve camilerin ahşap olan minarelerinin onarılması oldu.

Köyün en önemli sorunu yeniliğe açık lakin halkı üretime teşvik edecek birinin olmamasıydı. Oysaki arazi üretime müsaitti. Bu köyde kavun karpuz hariç diğer sebze ve meyvelerin yetiştirileceğine kani idim. Bunları köylüye anlatmalı; hıyar, fasulye, kabak, domates, biber yetiştirmek ve üretimini öğretmek gerekiyordu. Niksar’ın o zorlu yollarını aşarak beş altı saate Niksar’a vardım ve sebze meyve tohumları alarak bir bahar sabahında bunların ekimini köylüye gösterdim. 

Aylar sonra emeklerimiz karşılığını veriyordu. Fasulyeler dökmüş, kocaman kabaklar olmuş, hıyarlar, maydanozlar mis gibi kokularıyla bahçemi güzelleştiriyordu. Ben, emeğimin karşılığını verimli topraklarda ve buz gibi sularda artık Başçiftlik’te de sebze ve meyve yetiştirildiğini görerek idrak ettim. Sürekli buğday ve arpa ekmek toprağı yormuş verimler iyice azalmış artık başka ürünlere de yönelmenin vakti gelmişti. Sağlığı yerinde olan gençler ve orta yaştaki insanlar Başçiftlik’ten çalışmak için Niksar’a, Erbaa’ya Çarşamba’ya ve Samsun’a giderlerdi. Belki de tarım gelişirse bu insanlar artık gurbete gitmeyecek, kendi geçimlerini sağlayabileceklerdi. Zaten çektikleri zahmetler, yorgunluklar dillere türkü olmuştu adeta.

Sarı çiçek Meryemim

Boyun alçak Meryemim

Düşman kol kol olmuş

Haydi kaçak Meryemim


Ak koyun meler gelir

Dağları deler gelir

Merak etme gülüm

Bir gün baş başa gelir

Köyde atları olanlar yün ve buğday karşılığında Ordu ve Cenik köylerinden patates, Zile’den nohut getiriyorlardı kışın yemek için. Acaba orada Ordu’da yetişen patates Başçiftlik’te yetişmez miydi? Bu sorunun cevabını aramak için bahçeme ektiğim patatesler yeşillenince öğrenmiş oldum ve benden mutlusu yoktu artık. Çünkü kendi kaderini yaşamaya mecbur kalan gönlü zengin köye tarımı öğreterek vefa borcumu ödeyecektim. Artık insanlar arpa ekmeği değil çeşitli sebze ve meyveleri hem üretecek hem de yiyecekti. Artık muvaffak olursam köylü bolluğa kavuşacaktı, tek isteğim de buydu.

1933’lü yıllarda (tahmini) Başçiftlik, hem okuma yazama oranının arttığı hem de başta patates olmak üzere bal üretimi ve muhtelif sebzelerle Niksar, Reşadiye ve Tokat’ı besleyen bir çiftlik olmuştu. Sadece tarımda değil giyim kuşamda da değişikliğe gidildi (ceket, pantolon, ayakkabı…)

Görüldüğü üzere 2000’li yıllarda Başçiftlik’te temel geçim ve besin kaynağı olan patates, 1925’li yıllarda bir öğretmen tarafından yetiştirilmiş, tarıma kazandırılarak günümüze ulaşmasını sağlanmıştır. Hem de bunu o yıllarda bir öğretmen başarmıştır.

Geçen yılların ardından artık Başçiftlik’te sadece buğday değil; patates, domates, biber, patlıcan, hıyar gibi çok sayıda sebze yetiştirildiği görüldü. Tabi bu konuda gayret ve desteğini hiç esirgemeyen İhtiyar Heyeti unutulamaz.

1945 yılına kadar Başçiftlik’te öğretmenlik yapan Kazım ÖZCAN, bu şirin ilçede sadece bir eğitimci olarak kalmamış; köyün tarım, ticaret, imar, ağaçlandırılması gibi pek çok alanda  hizmetlerde bulunmuştur. 1945 yılında uzun soluklu  hizmetinden sonra, bu köyün öz evladı oldum dediği yerden, Başçiftlik’ten, Samsun’a tayini çıkmıştır.  Hüzünlü ve buruk bir ayrılık yaşadığı bu ilçede arkasında onlarca hizmeti yapmanın mutluluğuyla da davasını, mesleğini bu sefer de Samsun’un muhtelif yerlerinde icra etmiştir. 1951 yılında ise öğretmenlik yaptığı yerleri, hatıratlarını yayınlamıştır.

Başçiftlik için eşi benzeri görülmeyen bir mücadele azminin anlatıldığı ‘’Bizim Köyün Müellifi Kazım ÖZCAN’a’’ ait olan bu hatıratta görüldüğü üzere 18 yaşında gençliğinin baharında öğretmenliğinin ilk görev yeri olan köyü nasıl kalkındırdığı anlatılmaktadır. O, bu köy için sadece bir muallim olmamış; Cumhuriyetle birlikte değişen ve gelişen Türkiye’nin Başçiftlik’teki neferi olmuştur. Mücadelesinden asla yılmadan bu halk için, bu köy için gece gündüz, yaz kış demeden çalışmıştır. Onun bu mücadelesine, davasına da halk da duyarsız kalmamış; o toy öğretmeni bağrına basmış, kendinden saymıştır. Onun gösterdiği yolda yürümüştür. Kendisinden bizler razıyız, Allah da razı olsun. Onun ektiği tohumlar bugün ağaç oldu, meyvelerini vermektedir. 

Kazım ÖZCAN ismini bu zamana kadar duymamamız büyük haksızlıktır. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda ilçemize yaptığı unutulmaz hizmetleriyle, hala günümüzde de birçok insanın gelir kapısı olan tarım faaliyetlerinin temellerini atması münasebetiyle mücadelesinden bir an olsun vazgeçmeyen bu değerli şahsiyeti gün yüzüne çıkarmak ve hak ettiği değere kavuşturmak gerekiyordu. Naçizane bu görevi ben bu yazımla icra etmiş bulunmaktayım. Başçiftlik’in değişimi ve gelişimi noktasında bir dönüm noktası olan Kazım ÖZCAN’ın ismini yaşatmak adına bir mahalleye, sokağa hiç olmazsa bir çeşmeye verilerek yaşatmak bize biçilen bir vazife olsa gerek.

Rahmetle…

   İbrahim BEYAZIT  Yazar
 
 Tokattan.net
  ibrahimbeyazit60@gmail.com


Yazarın Diğer Yazıları

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

Okumadan Geçme
© Tüm hakları saklıdır
2016-2022 Tokattan.net